ATA: HATAY MESELESİ VAR HASTALIĞIM DUYULMASIN
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mustafa Kemal Askeri Liseye yeni başlamışken o yıllarda öldürücü olan sıtmaya yakalandı. Bağışıklık sistemini zayıflatan bu hastalığın ömrünün sonuna kadar olumsuz etkisini sürdürdü ve defalarca nüksetti.1917’de ağır böbrek rahatsızlığı yüzünden uzun süre tedavi gördü. Sık sık da kulak iltihabı şikâyetleri oluyordu. İstiklâl Savaşı sırasında 3 kaburga kemiği kırıldı. Üstelik cepheden cepheye koşarak savaşıyordu. 42 yaşındayken iki gün arayla iki kez kalp krizi geçirdi. Barış dönemlerinde de demokrasi, ekonomi ve sosyal yaşam alanlarında ciddi sivil savaşlar veren Paşa’nın vücudu yorgun düşmüştü ve 1936 yılı Kasım ayından itibaren sürekli doktor kontrolü altına girdi. Fakat tıbbi önerileri pek ciddiye almıyordu. Örneğin günlük en fazla 10 sigara sınırını deliyordu.
BAYAR ANLATIYOR
İktisat Vekili (Ekonomi Bakanı) iken Atatürk’ün Son Başbakanı olan Celâl Bayar, o çok acılı hastalık günlerinden 29 Ekim 1937’yi şöyle anlatıyor:
“Balkan Antantının Ankara toplantısı günleri idi, Yugoslav Başbakanı Dr. Stoyadinoviç’le görüşüyordum. Şükrü Kaya yaklaştı: ‘Sağlık Bakanlığı Müşteşarı Dr. Asım derhal görüşmek istiyor’ dedi, Atatürk’ün sağlığı ile alâkalı olduğunu hemen anladım. Çünkü, meslek ve şahsiyetine güvendiğim Dr. Asım Arar hükûmet namına Ata’nın müdâvî (tedavi eden) tabipleri ile daima temasta idi. Bana endişelerini açıkladı. Burnundan kan geldiğini söylediler. Bu, hastalığın yeni merhalesidir (Aşamasıdır). ‘Dışarıdan mütehassıs getirilmesi tavsiyemi tekraren arz ediyorum’ dedi. Atatürk’ ün gerek görmediği tavsiyeyi bu sefer ısrarla rica ve kabul ettirmek kararıyla Çankaya’ya gittim…. Beni beklemiyordu. Arzumu sükûnetle dinledi: “ Ortalıkta HATAY MESELESİ VAR, hastalığımın dışarıda duyulmasını istemem. Neşet Ömer’le konuş… Bizim doktorlar konsültasyon yapsınlar.” cevabını verdi.
Konsültasyon yapıldı. Atatürk hekimlerin müşterek kararlarını benden de dinledikten sonra: “ -Zannederim haklıdırlar.” dedi. Ben sağlığının ülke için asıl şart olduğunu ve temel mevzuun yanında Hatay üzerinde menfi tesir (Olumsuz etki) yapma dahil hiçbir ihtimalin düşünülemeyeceğini ısrarla tekrarladım….. Yavaş bir ses tonu ile: “Çocuk… Ne yapacaksan çabuk yap… Ben hastayım…” dedi.”
ÇOK HASTAYDI AMA HATAY’I BIRAKMADI
Gazi Paşa ağır hastalığına karşın Hatay konusundan asla uzaklaşmadı. Başta Fransa’yla olmak üzere ülkeler arası görüşmeler adım adım isteğimize uygun olarak gelişmeyi sürdürmüştü. 29 Kasım 1937’de Sancak Statü ve Anayasası yürürlüğe girdi. Bundan sonra Milletler Cemiyeti nezaretinde nüfus tespitine gidildi. Seçimler; 28 Mart ve 12 Nisan 1938‘de yapılacaktı. Seçimlerden önce seçmenler cemaatlere göre belirlenecek bunun ardından milletvekillerini seçecek ikinci aşamada seçmenler seçilecek üçüncü aşamada milletvekilleri seçilecekti.
“Referandum” sırasında Sancak’ta tansiyon yükseldi. Cemaatlere göre nüfus tespitinde Milletler Cemiyetinde yapılan zorlu görüşmeler sonunda 21 Mart 1938’de kesinleşen karara istinaden Türk Tezi doğrultusunda her dileyen Hataylının dilediği cemaat listesinden yazılması kabul edildi.
“ATATÜRK HASTA HABERİ” PATLADI
Nasıl ve kim ya da kimler tarafından duyurulduğunu bilemiyoruz. Belki de birileri zarf atmış olabilirdi. Tam her şey oluna girmek üzereyken Atatürk’ün hasta olduğu söylentileri yoğunlaştı. Referanduma gidilirken, verdiği tavizlerde isteksiz olan Fransa’nın tutumunu değiştirmek için belki de Fransa tarafından Beyrut’ta yayınlar yapıldı. Ankara Hükûmeti bu yayınları yalanlarken Paşa, o çekilmez sancıları içselleştirerek söylentileri yalanlamaya çalışıyordu.
YARIN: PAŞA’NIN SON GÖZDAĞI ADANA’DAN