ATAMIZ, ANADOLU GEZİLERİNİN SONUNCUSUNDA ADANA’DAYDI
Devlet Reisi olduktan sonraki ilk Adana Gezisini 15 Mart 1923’te gerçekleştiren Gazi Paşa, ağır adımlarla şehre girerken karşısına siyah tüllere bürünmüş iki genç kız aniden çıktı. Biri Antakya, diğeri de İskenderun yazılı levha taşıyordu. Hıçkırıklar içinde Hatay’ın Türkiye’ye katılması için duygulu ifadelerle yalvarıyorlardı. Paşa, “Türk’ün asırlarca yaşadığı bu özyurt yabancıların elinde kalamaz. Günü gelecek, siz de kurtulacaksınız” derken son derece kararlıydı. Hatay her zaman gündeminde kaldı. Fakat koşulların oluşması için iç ve dış sorunların çözülmesi zorunluydu. Diplomatik ataklar giderek hızlandırılırken, Paşa, artık zamanı geldiğini düşünerek Mersin ve Adana’da yapılacak askeri geçit törenleriyle savaşa hazır olduğunu duyurmak istiyordu. 19 Mayıs Törenlerinden hemen sonra Mersin ve Adana gezisine çıktı. Aslında, bu, Büyük Kurtarıcının son Anadolu Gezisi olacaktı.
Mersin’deki ziyaretinin dördüncü günü, 24 Mayıs 1938 öğleden sonra hareket eden tren, saat 15;50’de Adana Garında durdu. Aynı anda, binlerce Adanalının alkış seslerine çeşitli semtlerden gelen sirenler de katıldı. Gerçekte, Atatürk’ün Adana’ya geleceği haberi halk tarafından ancak Mersin’den hareket ederken alınmıştı. Buna rağmen haber o kadar çabuk yayıldı ki, dakikalar içinde kentin her yanı bayraklarla donatıldı.
O günün ikindi vakti notlarını 25 Mayıs 1938 tarihli Türk Sözü şöyle aktarıyor: “Atasının geleceğini geç vakit haber almasına rağmen Adana’nın çehresi bir anda değişti. Sanki sihirli bir ses bütün şehri dolaşmış ve halk Büyük şef’ine karşı duyduğu hasreti gidermek için caddelere, meydanlara dolmuştu.”
Gazi Paşa gardan çıkarken sağında can yoldaşı, Yaveri Salih Bozok, solunda Adana Valisi Tevfik Hadi Baysal ve hemen arkalarında da General İsmail Hakkı Akoğuz görüldü. Elbette kentin üst düzey bürkratları ve kanaat önderleri de karşılayıcılar arasındaydı. İstasyon Meydanı ve Sular’a çıkan yolun iki yanında askeri birlikler ve büyük bir vatandaş topluluğu sıralanmıştı. Adana o gün adetaTemmuz sıcağını yaşıyordu.
Heyet, otomobillerle ağır ağır, o zaman İstasyon Caddesi olarak bilinen Atatürk Caddesi’ne (Sonradan Bulvar oldu) çıkarken halkın sevgi gösterisi doruklardaydı. Atatürk Parkı’na gelindiğinde Paşa arabayı durdurttu. Adını taşıyan parktaki anıt heykeline bir süre baktıktan sonra piyade bölükleri ve topçu bataryalarının geçişini izlemeye başladı. Halbuki rahatsızlığı son derece artmıştı ve ateşler içindeydi. Yine de, ele-güne karşı görünüşünü bozmadan büyük bir sabırla direndi ve askerlerin geçişini zaman zaman selamlayarak izledi. O günü yaşayanların anlattığına göre, kahramanlarımızı izlerken adeta güç bulmuştu. Birliklerimşz, olasılıkla ileride Hatay’a girecek askerlerden oluşuyordu.
Askerlerin düzeninden son derece memnun kalmıştı. Tümen Komutanı İsmail Hakkı Akoğuz’u kutladı. Ankara’ya gitmek üzere istasyona yönelirken Vali Baysal “Paşam, Adanalılar size hasret. Bir süre daha kentimizde istirahat buyurursanız vatandaşlarımız sizi daha çok görebilecekler” dedi. Gazi Paşa Yaver Bozok’a dönerek “Salih, Adana’yı gündüz gözüyle bir kere daha görelim” dedi.
Buradan Belediye Bahçesine (Ulus Parkı) gelirken de Adanalıların caddeleri doldurduğu görüldü. “Yaşa!.. Varol!..” sesleri adeta gökyüzünden yankılanıyordu. Nehir kenarındaki kamelyada hasır iskemleye oturup bir süre nehri izledi. Seyhan’dan gerektiği gibi yararlanılabildiği takdirde ne kadar ürün artışı olabileceği konusunu görüştü. Hatta, Nil ve Mısır’dan bahsederek kıyasladı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra ağzından şu sözcükler döküldü: “Yazık, çok yazık!..” Bu arada masaya portakal getirildi. Doktor Neşet Ömer’e dönerek “Zararlı mı?” diye sordu. Doktor, “Posası olmasaydı…” diyebildi. Paşa sade kahve istedi. O kahve fincanı halen telvesiyle Atatürk Müzesindedir.
Nihayet istasyona gelindi. Ulu Önder, kalkarken yanına iki portakal almıştı. Yarım saat kadar önceki dotor uyarısına rağmen istasyonda her ikisini yedi. Dünya Lideri Gazi’nin son Anadolu Gezisi işte böyle tamamlanmıştı. Ankara’da iki gün kaldıktan sonra İstanbul’a gitmiş, ve bir daha dönemeyecek kadar hastalanmıştı. Ne var ki, o gezilerin etkisiyle, vefatından sonra da olsa, Hatay’da Türk Bayrağı dalgalanmaya başladı.
GAR
ŞEHRE GİRERKEN: 24 Mayıs 1938 günü Adana’ya dokuzuncu ve son gezisini yapmıştı Atatürk. Bu, aynı zamanda Ulu Önder’in son Anadolu Gezisi oluyordu. Gardan çıkışını gösteren fotoğrafta, sağında Yaver Salih Bozok, solunda (uzun boylu) Vali Tevfik Hadi Baysal ve hemen arkalarında Tümen Komutanı General İsmail Hakkı Akoğuz görülüyori
TÜRK SÖZÜ
GAZETELER MANŞETTEN VERDİ: 25 Mayıs 1938 tarihli Türk Sözü, Paşa’nın Adana’yı onurlandırışı haberini böyle verdi. O günkü gazetelerin pek çoğu geziyi bu şekilde yansıtmıştı.
SELAM
ASKERİNİ SELAMLIYOR: Atatürk, her zaman gururlandığı ve hayranlık duyduğu askerine sevgi ve saygısını da asla sarsmamıştı. Adana’daki geçit töreninde de, kahramanları aynı duygularla selamlıyordu.
İZLİYOR
HALKIN İÇİNDE, HALKLA İZLEDİ: Atatürk Parkı önünde durmuştu. Piyade taburları ile topçu bataryalarının geçişini izlerken halkla iç-içe beraberdi. Son derece rahatsız olmasına karşın dimdik ve uzunca süre ayakta durdu. Kaldı ki o gün Adana’da Temmuz sıcağı hüküm sürüyordu.