ATATÜRK PARKI, GAZİ’YE DERİN ŞÜKRANI ANLATIR
Gömleği kirli, pantolonu sökük olanlar Atatürk Parkı’nın önünden geçemezdi. Tatil günleri parkı gezmeye gidenlerin üstü başı tiril tiril olurdu. Bağırtı-çağırtı duyulmaz, kimse kimseye lâf atmazdı…
Parkı temelinde saygı vardı; ziyaretinde de saygı hep göz önünde tutulurdu… Çünkü, büyüklerimiz, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın aziz hatırasına, Kurtuluş Destanı’na ve Cumhuriyet İdaresine duyulan saygı ile şükranı anıtlaştırmak amacıyla kurmuşlardı bu parkı…
NE İMİŞ, NE OLMUŞ
Geçmişte pek te değerli değilmiş parkın olduğu alanlar.
Bir dönem, Girit’ten gelen göçmenlere tahsis edilmiş. Alel-acele kurulmuş barakavari konutlara yerleşmiş Girit göçmenleri… Derme-çatma binaları kucaklayan alanın adı da “Giritli Mahallesi” oluvermiş. Bir de “Teneke Mahallesi” de denilirmiş; barakaların pek çoğunun duvar veya çatısı tenekeyle örtüldüğü için.
Şimdiki Sabuncu Camii’nin kuzeyi eskiden kalma mezarlıkmış; Müslüman Mezarlığı… Stadyum tarafı da, yine eskiden kalma Ermeni Mezarlığı… Ahirete açılan iki saha arası da, eski Adana haritalarına göre, yağışlı mevsimlerde bataklık görünümünü alıyor o vakitler…
1924 Mübadele Anlaşması (Türkiye’deki Rumlarla Yunanistan’daki Türkler’in kendi yurtlarına dönmesi; insan değiş-tokuşu) üzerine Adana’ya özellikle Alasonya’dan gelenler Kuruköprü’de, Rumların boşalttığı evlere yerleştirildi. Bir kısmına da Döşeme Mahallesinde yer verildi. Girit’ten gelenlere de, sonradan Atatürk Parkı’nın yer alacağı alanlar verildi. Bu arada, bir bakıma rast gele kurulmuş gecekonduları anımsatan Giritli Mahallesi de daha yeşil, daha çiçekli hale gelmişti… Öyle ki, sanki daha o zaman, mahalle sakinleri, kendilerine verilen bu değersiz alanları park yapmaya niyetlenmişti sanki…
SENE 1933 VE ATAMIZ 6’INCI KEZ ADANA’DA
25 Ocak günü Gaziantep’e giderken Adana’da durdu ama kente girmedi Gazi Paşa… 28 Ocak’ta Adana’mızı yedinci kez onurlandırdı… O gün ve ertesi gün önemli temaslar yapıldı. Paşa, olanaklarına kıyasla hızla gelişen ülkedeki her yenilikten çok mutlu oluyordu. Adana’da da kentin gelişip güzelleştiğini ve yıllarca süren savaşlardan kalma yoğun izlerin eriyen kar gibi azaldığını gördü. Mutluluğunu çevresindekilerle paylaştı. Bir de, ülkenin birçok yerinde kış krallığını sürdürürken Adana’da hâlâ yoğun yeşillikler ve tesadüfen, güneşli hava vardı… Konuşmalarından, kente yeşil alanların yapılmasını istediği anlaşılmıştı.
ÖNCEKİ İKİ PARK
Belediye, Gazi’nin sık sık hedef gösterdiği muasır medeniyet (çağdaş uygarlık) yolunda elinden geldiğince önemli çalışmalar yapmaktaydı. Kız Lisesi’nin Güneyindeki alana Ulus Parkı (O yıllardaki adıyla Uray Parkı) yapıldı. Hemen ardından Adliye Sarayının bulunduğu yerden Dört Yola kadar yayılan bir park daha kuruldu. Bu ikinci park Adliye Binası inşaatı ile bunun da Batısına yerleştirilen Belediye Pasajı ve avlusundaki İtfaiye teşkilâtı ile ömrünü tamamladı. Kalan kısmı da yıllar sonra Aytaç Durak tarafından İnönü Parkı olarak düzenlenecek ve İsmet Paşa’nın görkemli heykeliyle değerine değer katılacaktı.
“ANIT PARK YAPALIM”
Gazi kentten ayrılırken, yolcu eden yetkililer daha istasyondan iken yeni ve büyük bir park yapmaya karar verdiler… Bu, öyle bir park olmalıydı ki, Uray Parkından çok daha büyük ve çok daha gösterişli olmalıydı. Daha ilk gün adını koymuşlardı zaten; Atatürk Parkı… O zamanlar, Atatürk demek, aynı zamanda Kurtuluş, Cumhuriyet ve İlerleme demekti… O halde, bu değerlerin de simgelendiği yapıtlarla desteklenmiş Atatürk Heykelli bir de anıt olmalıydı bu parkta… Teneke Mahallesi genel plânı Jansen’e gösterildi. Heykel için de Ali Hadi Bara ile temasa geçildi. Her şey çok, ama çok güzel olmalıydı.
YARIN: PARK YAPILIYOR