ATATÜRK “SON ANADOLU GEZİ”SİNİ 84 YIL ÖNCE ADANA’DA NOKTALADI

Yıl 1938… Aylardan Mayıs… Mayıs’ın 19’u… Ankaralılar gençlerin gösterisini izlemek ve aynı zamanda Büyük Kurtarıcıyı görebilmek için stadyuma akın akın gidiyor. Bu arada Çankaya’da Atatürk’le doktorlar arasında çekişme var. Gazi Paşa, “Olmaz, ben stadyuma gidip gençleri ayakta selamlayacağım. Böylece, Avrupa’da ve Türkiye’de çok ağır hasta olduğumu iddia edenleri susturmaya ve halkımıza moral vermeye kararlıyım.

 

Sonunda doktorların ısrarını dinlemeyen Ulu Önder Stadyumun yolunu tutarken özel eşyalarının konduğu bavullar da trene yüklenmekteydi. Hastalığı iyice artmıştı. Buna rağmen, Hatay konusunu da sonuçlandırmayı kafasına koymuştu ve belli yerlere mesaj vermek üzere Çukurova gezisine çıkacak, birlikleri teftiş edecekti. Aslında konu Fransızlarla yapılan yoğun görüşmelerle hep gündemdeydi. Ne var ki, Fransızlar ipe un sererek görüşmeleri uzatmaktaydı. Hatta Atatürk’ün hastalığını da dikkate alarak “öldükten sonra her şey hallolur” düşüncesindeydiler. Büyük Komutan bunun farkındaydı ve artık uzayıp giden müzakerelere son vermek gerektiğini düşündü.

 

20 Mayıs’ta Mersin’deydi. Kıtaları teftiş etti. Komutanlarla görüşmeler yaptı. Atatürk’ün buradaki faaliyetleri anında Avrupalılara ulaşıyordu. Özellikle Fransızlar ve İngilizler Hatay konusunda Türkiye’nın Hatay’dan vazgeçmediğini, gerekirse asker kullanacağını görmekteydi.

 

Reisicumhur Mustafa Kemal Atatürk 24 Mayıs’ta Adana’ya geldiğinde ateşler içindeydi. Atatürk Parkı hizasına geldiğinde askeri birlikler geçide başladı. Oturması için yer hazırlanmıştı. Oturmadı. Komutanlar da büyük komutanı mutlu etmek için uzun süren bir geçit hazırlamıştı. Hava da çok sıcaktı. Ata, büyük bir dirençle ayakta askerin geçidini izledi. Gözbebeği Mehmetçiklerin sergilediği nizam ve intizamla mutlu olduğu fark ediliyordu. Bu, sorun görüşmelerle çözülse de, çözülmese de Hatay’a girecek olan orduydu. Tümen Komutanı İsmail Hakkı Akoğuz’u kutladı.

 

Çok yorgundu. Otomobile bindi ve istasyona doğru giderken Vali Tavfik Hadi Baysal, “Paşam, Adanalılar size hasretti. Kısa bir süre için de olsa Adana’da kalmanızı isterler…” deyince Yaveri Salih Bozok’a dönerek,

“Salih, Adana’yı gündüz gözüyle bir kez daha görelim” dedi. Otomobil geri döndü. O zamanki adı Millet Bahçesi olan Ulus Parkı’na gelindi. Kahveyi nasıl içeceği sorulduğunda doktoruna dönerek “Ne diyorsun?”

Diye sordu. Doktor, “Telvesi olmasaydı…” demekle yetindi. Telvesi az kahve sunulduğunda Seyhan Nehrini uzun uzun seyrediyordu. Bir ara dönüp “Bu nehirden ne kadar yararlanılıyor?” dedi. Aldığı cevabı beğenmedi. Çünkü koskoca nehirden neredeyse hiç yararlanılamıyordu. Mısır’daki Nil Nehrini anlattı ve Seyhan’dan da böyle yararlanılması gerektiğini söyledi.

 

Ulu Önderin içtiği kahve fincanı, içindeki telveyle birlikte halen Atatürk Müzesinde. Seyhan Nehri ile ilgili sitemi üzerine de derhal faaliyete geçilerek Regülatör İnşaatı içi çalışmalara geçildi. Bugün eski baraj olarak bildiğimiz tesis işte o günün eseridir.

 

Atatürk Ankara’ya döndükten bir gün sonra İstanbul’a götürüldü. Adana, Anadolu gezilerinin en son durağı olmuştu. Ömrünü İstanbul’da, Dolmabahçe’de tamamlayıp sonsuzluğa yöneldi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor