ATATÜRK VE TÜRK ULUSU

MİLLİYET gazetesinde görev yaptığım süre içerisinde doğu illerine siyasi parti liderlerini, kan davalarını, spor müsabakalarını bir haberci olarak izlemek için çok gittim..

Her gittiğimde birileriyle selamlaşıp, “nasılsınız” diye sorduğumda şu tablolarla karşılaştım;

Oturdukları yerden hafifçe kalkarlar, ellerini kalplerinin üzerine götürürler, teşekkür edip “Allah, devlete, millete zeval vermesin” derler, nasıl ağırlayacaklarını şaşırırlardı..

Doğu illerine giden tüm dostlarımla konuştuğumda onlardan da aynı ilgiyle karşılandıklarını onların ağzından dinledim..

O insanlar, Valiye, askere, polise, hakime, savcıya, doktora son derece saygılı davranırlar, onları da devlet olarak görürler, ayaklarına taş değmesini istemezlerdi..

Yanlışlar zinciri sadist, disipline uymayan, bürokrat ve güvenlikle görevli kişilerin o  bölgelere sürülmeleriyle başlamıştı.. Sonra;

 O, 12 Eylül darbesi var ya 12 Eylül darbesi.. Ne olduysa o darbeden sonra oldu..

Gönderilen bazı valiler, askerler, polisler, hakimler, savcılar, doktorlar orada yaşayan insanlara, insan gibi davranamadı..

Gözaltına alınanlara, sorgulamadan ziyade işkence yaptılar, insan dışkısı yedirdiler, bıyıklarını yolup ağızlarında çiğnemeye zorladılar.. Ötekileştirdiler..

Sonra ne oldu?

 Başlarına bir de PKK belası çıktı..

Halk iki arada bir derede kaldı..

Devlete sığınsa karşısına PKK dikildi, PKK’ya yanaşsa devlet dikildi..

Yani iki arada bir derede kaldılar.. Yetmedi ağa baskısı..

 Bizim eksiğimiz ne biliyor musunuz?

Biz, o insanlara devletin şevkatini götürmekte eksik kaldık.. Biz o insanlara  “Siz bu devletin bir parçasısınız” güvenini veremedik.. Onları bağrımıza basmayı beceremedik..

Bakınız Çanakkale şehitliğine..

Kaç şehit var doğu kentlerinden..

Kıbrıs çıkarmasına bakın kaç gönüllü asker çıkmıştır doğu bölgesinden..

Kaç şehit vermiştir Rumlarla savaşırken..

Ne olur, olaylara bir de böyle bakın, böyle yaklaşın.. Devletin şevkat dolu ellerini hiçbir TC vatandaşından çekmeyin, aksini yapanları ya çekin, ya meslekten men edin..

Hepimiz bu toprakların insanlarıyız.. Ejdadımız bu topraklar için savaşmış vatan yapmış.. Vatan kendiliğinden oluşmamış, onların da emeği büyük olmuş, kan vermişler, can vermişler..

Kürtler, HDP’yi destekliyormuş!..

AKP, CHP, İyi Parti, MHP ve diğer partiler de oy almıyor mu o bölgeden..

 Tümünü ihanetçi kabul etmek mümkün mü?  PKK’lı görmek doğru mu ?

Demek istediğimiz, Atatürk gibi düşünülür, Atatürk gibi uygulama yapılırsa huzurumuz da düzelir, ekonomimiz de, bağlılığımızda..

Bakınız!.. Yıl, 1929 Dünya Ekonomik krizi, 6 yıl önce, bir bağımsızlık savaşıyla kurulup yokluk ve yoksulluk içinde ayakta durmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti’ni çok olumsuz etkilemiş. Ekonomi hiç de iyi değil. Halkın şikayetleri artmış. İşlerin iyi gitmediğini ve müdahale etmek gerektiğini anlayan Atatürk, uzman bir heyetle, 17 Kasım’da 1930’da Ankara’dan özel trenle Kayseri’ye doğru geniş kapsamlı bir yurt gezisine çıkıyor. 18 Kasım’da Kayseri, 20 Kasım’da Sivas, 21 Kasım’da Tokat, 22 Kasım’da Turhal ve Amasya, 24 Kasım’da Çarşamba, 26 Kasım’da Samsun, 27 Kasım’da Trabzon, 1 Aralık’ta İstanbul, 19 Aralık’ta Tekirdağ, 20 Aralık’ta Kırklareli, 22 Aralık’ta Edirne ve 26 Aralık’ta İstanbul’u ziyaret ediyor,  6 Ocak 1931’de Ankara’ya dönüyor.

Atatürk’ün inceleme gezisi, 23 Aralık 1930’daki gerici ayaklanma Menemen Olayı nedeniyle yarım kalıyor. 

Yarım kalan inceleme gezisini 26 Ocak – 2 Mart 1931 tarihleri arasında İzmir, Balıkesir, Aydın, Denizli, İçel, Mersin, Adana, Malatya ve Konya’yı ziyaret ederek tamamlıyor.

Atatürk, o inceleme gezisinde gittiği her yerde halkın sorunlarını dinliyor. Sonra bu sorunlara ayrıntılı çözüm önerilerini içeren raporlar hazırlatıyor. Bitmiyor, 18 Kasım’da Kayseri, 20 Kasım’da Sivas, 21 Kasım’da Tokat, 22 Kasım’da Turhal ve Amasya, 24 Kasım’da Çarşamba, 26 Kasım’da Samsun, 27 Kasım’da Trabzon, 1 Aralık’ta İstanbul, 19 Aralık’ta Tekirdağ, 20 Aralık’ta Kırklareli, 22 Aralık’ta Edirne ve 26 Aralık’ta İstanbul’u ziyaret ediyor,  6 Ocak 1931’de Ankara’ya dönüyor.

23 Aralık 1930’daki gerici ayaklanma Menemen Olayı nedeniyle yarım  kalan inceleme gezisi 26 Ocak – 2 Mart 1931 tarihleri arasında İzmir, Balıkesir, Aydın, Denizli, İçel, Mersin, Adana, Malatya ve Konya’yı ziyaret ederek tamamlıyor.

Atatürk, o inceleme gezisinde gittiği her yerde halkın sorunlarını dinliyor, bu sorunlara ayrıntılı çözüm önerilerini içeren raporlar hazırlatıyor. Raporda şöyle deniliyor;

– Fare tahribatına uğramış bölgeler belirlenerek tohumluk yardımı yapılmalı.
– Halkın elindeki traktörlere yeterli miktarda gaz verilmeli.
– Tohum ıslah istasyonları fikrinin uygulanmasına kadar “yerli tohumların kalburlanması” gibi pratik yollara başvurulmalı.
– Trakya’da kuşyemi ve kendir ıslah edilip çoğaltılmalı.
– Sivas’ın kuzeyi ile Tokat, Amasya, Samsun ve Trakya vilayetlerinde fare, Samsun ve Edirne’de de çekirge mücadelesi yetersizdir.
– Kayseri’de sığırlarda görülen veba-yı bakari (Sığır Vebası) ile mücadele yetersizdir.
– Amasya elmalarının, Sürmene zeytinlerinin hastalıklara karşı korunması gereklidir.
– İktisat Vekâleti, zararlılarla ve hastalıklarla yeni ve canlı bir zihniyetle mücadele etmeli.
– Hububat piyasası için tedbir alınmalı.
– Tütün üreticilerini memnun etmek için inhisar (tekel) memurlarının dikkatli olması gerekir.
– Trabzon halkı bir tütün ve sigara imalathanesi açılmasını istiyor. Trabzon’da marangozluk, kunduracılık zanaatları epey ileridir. Trabzon ve civar sahil çocukları için Trabzon’da bir sanayi okulu açılmalı.
– Vergi düzenlemesi yapılmalı. Çift hayvanlarından vergiyi kaldırmak pek çok fayda sağlar. Kazanç vergisi alınırken iş sahipleri zarara sokulmamalı.
– Gümrük işleri halledilmeli.
– Sanayide ipek ve pamuk dokumacılığına önem verilmeli.
– Öğretmenlerin emekli maaşları aksatılmadan ödenmeli.
– Millet mekteplerinde okuma yazma öğrenenler öğrendiklerini unutuyormuş. Bu nedenle okuması kolay küçük kitaplar basıp halka ücretsiz dağıtılmalı.
– Ülkedeki hastanelerin sorunları çözülmeli.
– Halkın faiz yükü altında ezilmemesi için gerekli önlemler alınmalı.
– Halkın şikayetleri kayıtsızlıkla karşılanmakta,
– Ülkede okul ihtiyacı devam etmektedir.
– Köylerde “ev sanayi” kurulabilir.
– Edirne’de kasırgadan yıkılan cami ve minareleri tamir edilmeli.
– Ergene Nehri düzenlenmeli ve kanal inşa edilmeli.
– Keşan ile İbrice arasındaki yol ıslah edilip iskele inşa edilmeli.
– Samsun’da askeri hastane olarak kullanılan ilkokul binaları Milli Eğitim Bakanlığı’na verilmeli.
– Tütün ve çimentoda Ruslarla rekabet etmek için gereken önlemler alınmalı.
– Cumhuriyeti ve Rejimi Koruma Kanunu çıkarılmalı.
– Hapishaneler iyileştirilmeli.
– Eğitim uygulamalı olmalı.
– Yeni Hıfzıssıhha Kanunu’na göre fabrikalarda bulunması gereken doktor ve hastane işleri kontrol edilmeli.
– Yeterli miktarda süt damlası, doğum evleri, çocuk yuvaları ve kreşler açılmalı.
– Zeytin ağaçlarını aşılayanları tapu harçlarından muaf tutmuştuk. Bunu başka ağaçlar için de yapmalıyız. Zeytinyağcılığımızı geliştirecek önlemler almalıyız. Ayçiçeği yağı da üretmeliyiz. İncirlerimizi hastalıktan korumalıyız.
– Bir çul ve çuha fabrikası gereklidir.
– Akdeniz’le Mersin arasında 20 civarında deniz fenerine ihtiyaç vardır.
– Ziraat Bankası’na kredi borcu olan çiftçinin borçları 10-20 seneye yayılmalı.
– Çiftçiye bazı tarım aletleri ve bir miktar arazi verilmeli.
– Köylülerimiz, kendi ürettikleriyle doyabilmeli, kendi tezgahının basit bez ve abası ile giyinebilmelidir. İdeal olarak köylümüz dışarıdan mümkün olduğu kadar az şey satın almalıdır.
– Balıkçıların sorunları çözülmeli.
– Satış kooperatifleri kurulmalı.
– İşçilerin hakları korunmalı, bir İş Kanunu çıkarılmalı.
– Petrol işi kısa zamanda halledilmeli, sondaj çalışmalarına başlanmalı.
– Mensucat fabrikaları kurulmalı.
– Uşak Şeker Fabrikası kurtarılıp güçlendirilmeli.

İşte büyük Türk Devleti böyle kurulmuş.. Ayırım yapılmaksızın, vatanı, milleti bir bütün olarak görmek, diline, dinine, ırkına bakmadan eşit vatandaş olarak görebilmektir aslolan.

ÇÜNKÜ BİZ BÜYÜK TÜRK MİLLETİYİZ..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor