AYNI CHİCAGO!

Av.ÖMER BARIŞ MIHÇI
Geçtiğimiz hafta, Adana Şehir Tiyatroları bir oyununu Adana Barosuna özel bir seansta sergiledi. Oyunu ve oyunculuğu eleştirmek elbette haddime değil, ortalama bir izleyici gözünden enerjisinden senaryosuna çok beğendiğimi dile getirebilirim ancak.
Fakat size beni düşündüren bu oyundan bahsetmek istiyorum. Oyunun ismi, “Arturo Uİ’nin Önlenebilir Yükselişi”.
Karakterler çoktan yükselmiş olan Arturo Uİ’nin zulmünden mustarip bir takım vatandaş ve bize oyunu oynayarak onun nasıl yükseldiğini gösteriyorlar ve şunu ekliyorlar; Unutmayın, önlenebilir!
Oyun boyunca Chicago sokaklarında yükselen bay Uİ isimli kurmaca gangsteri izliyorsunuz, izlerken de takvim yaprakları o tarihleri gösterirken yükselen, tarihin sayfalarındaki bir başka kötü ile karşılaştırıyorsunuz.
Birtakım iş adamları çeteleşiyor, önce iktidarda emin bilinenlerin hırslarını kullanıyor. Onlara kazandırmak vaadi ile kendilerine de kazandırıyor. Kazançlar ortaklaşınca, yolsuzluklar ortaklaşıyor.
Eskiden tren istasyonlarında su depoları vardı, aynı öyle bir depo gibi açgözlülüğün açtığı çatlak doyumsuzlukla büyüyor, trendeki yolcuların beklediği su; depodan çetelerin kovalarına ve o kovaları tutanlara akıyor.
Öte yandan diyor anlatıcılardan biri, Almanya’da da aynı şeyler olmakta. Her seferinde de ekliyor konuşmasının sonuna “Aynı Chicago!”
Devam ediyor sonra temsil içinde temsil, korunmaya ihtiyacı var zira bu yöneticilerle içli dışlı olmuş çetenin. Halkı bastıracak, rakipleri sindirecek, mahkemelerde tanıklık edecek ve kirli ilişkileri ortaya çıkaracak kişileri tek kalemde silecek birisi lazım.
Üstelik iş insanları açısından baktığınızda sicili kirli birini buralara koşturmak pek de karlı! Yakalanmazsa hakkını cebine sayarken yüzüne dersiniz ki “Aferin Delikanlı” yok eğer yakalanırsa da basına demeçler yazdırılır “Bizle ne alakası olur bu pasaklının!” kirli bir yumak ikilemde bırakıyor yöneticileri.
Ya bizdensin havucunu yersin ya da sırtında sopayı hissedersin. Oyunda Kabak satarak iş adamı olmuş bu kimseler zamanla sokakta, devlette, adalette ve dahi toplumun her alanında kendinden olmayanı dışlıyor.
Riski üstlenen ve bu ağın rengini karaya çalan saf kötü Arturo ise, kanlı ellerini pastadaki en büyük paya atıyor. Zamanla beslendiği iş adamlarını da siyasetçileri de eziyor, sindiriyor, onlar hakkındaki gerçeği ortaya çıkartmakla tehdit ederek kendini güvenli alanda tutuyor.
Aynı dönemde Almanya’da başbakana verilen çiftliklerden, muvazaalı ticari ilişkilerden, mecliste araştırılmadan geçiştirilen konulardan, satın alınan veyahut alınamayınca türlü yöntemlerle sindirilen basından bahsediyor bu sırada oyuncular ve ekliyor “Aynı Chicago!”
Hakikaten 30’ların Almanya’sı ve o dönemde bu tip Gangster Oyunları ile güçlenen gruplara maalesef tüm dünyada şahit olmak mümkün. Neyse ki biz Türkiye’de bunları bilmeyiz.
“Düşünsenize bir ülkenin böyle yükselen kötü bir diktatör tarafından yönetildiğini! 100 yıldır demokrasinin hüküm sürdüğü bu topraklarda bizler için anlaması zor ama bu güce sahip olduğunuzu bir düşünsenize, halkın sadece %1’inin tüm milli servete sahip olmasını sağlayabilirsiniz. Vergilerinde indirime giderek zengin dostlarımızı daha da zengin yapabilir, kumarda kaybettiklerinde onları kurtarabilirsiniz. Fakirlerin sağlık ve eğitim ihtiyaçlarını görmezden gelebilirsiniz. Medyanız, ücretsiz çalışır ama bir kişi ve ailesi tarafından yönetilir.
Telefonları dinleyebilir, yabancı mahkumlara işkence edebilir ve seçimlerde şaibe yapabilirsiniz. Neden savaş açtığınızla ilgili yalanlar da söyleyebilirsiniz. Cezaevlerini tek bir ırktan insanlarla doldurmanıza rağmen, şikâyet eden kimse olmaz. Medyayı kullanarak halkı korkutabilir ve çıkarlarına karşı olan politikanızı desteklemelerini sağlayabilirsiniz.”
Bu kısmı tırnak içine aldım çünkü bu da bir alıntıydı, 2012 yapımı “The Dictator” filminde hayali çöl ülkesi diktatörümüzün Amerikalılara yaptığı konuşmanın aklımda kaldığı kadarıyla bir benzerini yazdım.
Fakat heyhat! Şu tesadüfe bak ki “Aynı Chicago!”