BARINMA VE KİRA MALİYETLERİ HALKIN SAĞLIĞINI VE GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDİYOR

AKP tam 20 yıl boyunca sadece BETONA ve KENTSEL RANTA önem verdiği halde milyonlarca aile için konut edinmek olanaksız hale gelmiştir.
2020 yılı TÜİK verilerine göre medyan gelirin %60’ının altında gelir elde eden yoksul nüfus içinde evinde banyo bulunmayanların oranı %3, tuvalet bulunmayanların oranı %9, sıcak su sistemi bulunmayanların oranı ise yaklaşık %17’dir.
Avrupa bölgesindeki 36 ülke arasında çatısı akan, duvarları, zemini ya da temeli rutubetli olan, pencere çerçeveleri çürümüş konutlarda yaşayan nüfusun oranının en yüksek olduğu ülke Arnavutluk’tan sonra Türkiye’dir.
İstanbul’da derin yoksulluk yaşayan ve günlük işlerde geçimini sağlayan her on aileden birinin baraka veya çadırda yaşadığı, güvenliklerini ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamadıkları ortaya çıkmıştır.
Hijyen koşullarının yetersizliği nedeniyle çocukların ve yaşlıların sağlıkları tehdit altındadır.
Çok yoksul ailelerin neredeyse yarısının temiz içme suyuna erişimi yoktur.
Çok yoksul olarak sınıflandırılan her on aileden 4’ü ise evini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bunun yanı sıra çok sayıda vatandaş artık yüksek kiraları karşılayamadıkları için daha ucuz, ancak depreme dayanaksız konutları ve hijyen sorunu olan daireleri tercih etmek zorunda kalacaklardır.
Gençler, bu yoksulluk ve eşitsizlik ortamında ekonomik olarak yetersiz kalacaklarını ve geleceklerini güvence altına alamayacaklarını düşünmekte, bu nedenle aile kurma, planlarını ertelemekte ya da bu planlarından vazgeçmektedirler.
Konut sahibi olması artık neredeyse imkansız hale gelen genç evliler ve çalışan yurttaşlarımız için ikinci el otomobil sahipliği bile imkansız hale gelmiştir.
Kendilerine 13 uçağı ve sarayları layık gören saray anlayışı, hayatı boyunca çalışan yurttaşa bir ev ve bir arabayı çok görmektedir.
Ayrıca artan beyaz eşya fiyatları gençlerin hayatlarını birleştirip ve bir ev kurmalarını olanaksız hale getirmiştir.
Artan beyaz eşya fiyatları gençlerin hayatlarını birleştirip bir ev kurmalarını olanaksız hale getirmiştir.
2018 yılı Ocak ayından 2022 Ocak ayına kadar geçen süre içinde bulaşık makinaları %439, çamaşır makinaları %303, buzdolabı fiyatları ise %282 artış göstermiştir.
Mütevazi bir ev kurmanın bedeli 2018 Ocak ayında 27 bin TL iken 2021 yılı Aralık ayında 71 bin TL olmuştur.
Yani evliliğin maliyetinde yalnızca 4 yılda 3 kat artış görülmüştür. Yalnızca ev sahibi olmak değil, bir evin en temel ihtiyaçlarını gidermek bile imkansızlaşmıştır.
Orta halli bir aile için bir ev, bir otomobil hayal oldu. Otomobil sahibi olmak, ülkemizde artık bir lüks halini almıştır.
2020 yılı itibari ile Avrupa’nın 31 ülkesi arasında kendi otomobiline sahip olmayanların oranlarının en yüksek olduğu ülke bizim ülkemizdir.
Saray otomotivde uyguladığı fahiş vergiler ve kur zamları nedeniyle otomobil fiyatları sürekli artmıştır.
2021 sonu itibariyle ikinci el otomobillerdeki fiyat artışı bile %100’e yaklaşmıştır.
Bugün bir asgari ücretli çalışanın sıfır kilometredeki en ucuz otomobili satın alması için 6 yıl çalışması ve başka hiçbir harcama yapmaması gerekmektedir.
Birinci ve ikinci el otomobillerin fiyatlarındaik fahiş artışlara ek olarak 2021 yılı boyunca akaryakıt fiyatlarında yaşanan yüksek zamlar otomobil sahibi olmayı artık imkansız ya da sürdürülemez hale getirmiştir.
Nitekim 2021 yılında benzine 33, motorine 28, LPG’ye ise 18 kez olmak üzere akaryakıta toplam 79 kez zam yapılmıştır.
Otomobili olsa bile, deposuna mazot/benzin koyacak parayı nerden alacak orta gelirli bir vatandaş!…