“BAŞKANLARIMIZ, İFTİRACILARIN İFADELERİYLE TUTUKLANIYORLAR”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, BÖLGE’ye yaptığı açıklamaların satır başları şöyle;

İTİRAFÇILAR

Tutukladıkları kişilere “İtirafçı ol, hem para ver, hem de benim işimi kolaylaştır Belki bu arada Ekrem İmamoğlu’nu, siyasileri de içeri tıkacak malzemeyi de bana ver; ister doğru, ister yalan fark etmez sen at iftiranı…” şeklinde baskı yapılıyor. Sipariş usulü bir tutanak istiyorlar yani, nasıl savunma yapacaklarını bizzat savcının kendisi veriyor.

KOMİSYON

Bir kere meselenin çözüşmesi gerektiğine inanıyoruz. Ama iktidarın kendisine inanmıyoruz. Yani bu meseleyi gerçekten bu sorunu çözmek için yaptığına inanmıyoruz. Bunları tümü, oylarını kaybetmiş bir iktidarın yani sarayın kendi oylarını yükseltmek için eldeki tüm olanakları, yani kendine ait olmayan olanaklarla oy arttırma çabası olarak görüyoruz.

ÇOKLU KRİZ

Son zamanlarda çok ciddi bir yatırım kaybı yaşıyoruz. Ekonomik alanda, demokrasi hukuk alanında geriye doğru bir gidiş varsa yatırım amaçlı dış yatırımlar ülkeden çıkar. Bu da yerli yatırımcıların batması anlamına gelir. Bir örnek; tekstil sanayiine bakın, bu sektörün fabrikaları sürekli kapanıyor. Ekonomik alanda maalesef çoklu bir kriz yaşıyoruz.

ADANA HAVALİMANI

CHP İktidar olduğunda bir yıl dört gündür kapalı olan Şakirpaşa Havalimanı uçuşlara açılacak mı sorusuna cevap: O konuda Cumhurbaşkanı Adana’da “Adanalı ne diyorsa o olacak” demişti. Ulaştırma Bakanı da aynı iddiada bulundu. Onların söz verip uygulamaya almadıklarını biz ele alıp gerçekleştireceğiz.

 

 

(HABER MERKEZİ)-CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, Bölge’ye geldiği anda televizyonda Özgür Özel’in tarihi açıklamaları sürmekteydi. Çok kısa selamlaşma faslından sonra hep birlikte ekrana kilitlendik Özel inanılması güç gerçekleri belgelerle açıkladıktan sonra sorular aldı. Cevaplara göre de, tutuklulardan bazıları “İstediğimiz ifadeyi ve para ver buradan kurtul” baskısı altındaydı. Program biter bitmez sorduk;

Sayın Bulut, ekranda gördüklerimize, duyduklarımıza bakarak, acaba iddianamelerin gecikmesiyle burada tanık olduklarımız arasında ilişki kurulabilir mi? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

ERGENEOKON-BALYOZ DÖNEMİ ÇIRAKLIK DÖNEMİYDİ

Tabii, Türkiye’de Ergenekon Balyoz dönemlerinde benzer olaylar görüldü. Şimdikinin çıraklık dönemiydi. Hatırlayın, ev baskınlarında çekmecelerde projeler bulundu. Bilmem nerede silah gömülüydü. Sonuçta, o dönemde insanları içeri atmak için suçları önceden hazırlamışlardı. Bu defa o kadar fütursuz ve o kadar cesurca davranıyorlar ki, insanları önce içeri atıyorlar, sonra suçluyorlar.

Dikkat ederseniz içerideki arkadaşların hiç birine somut suçlama yok. Çoğunlukla suçlamalar, iftiracıların iftira atmasına dönüşmüş Soyut ifadelerden kaynaklı. Bir kısmı gördüm, bir kısmı duydum. Daha sonra bunların doğru olmadığı anlaşıldı. Bu ifadelerin gizli olması gerekirken kendi yandaş basında günlerce reklamını yaptılar, yayınladılar ve sonra yalan olduğu tespit edilince birden bire kestiler. Yaptıkları şey, “Bunları içeri atalım, algı yaratalım, sonra nasılsa bir şeyler buluruz. İftiracıların bu denli değer kazanması, içeriye attıklarında her hangi bir suç unsuru olmamasından kaynaklı. Durum bundan ibaret.

Haa, şimdi şöyle bir şey daha çıkmış; yine önceki çıraklık döneminde bir parçasını yaşadıkları FETÖ Borsasını, bu defa burada İBB (İstanbul Büyükşehir Belediyesi) Borsasına çevirmişler. Ama burada da korkunç bir usulsüzlük var. FETÖ Borsasında avukatlar işin içerisindeydi, bu defa avukatlarla birlikte savcılar da işin içerisinde. Yani kişiyi suçlayan, kişiyle ilgili suç dosyasını hazırlayan, iddianameler hazırlayan, aynı zamanda avukatlarla işbirliği yaparak tutukladıkları kişilere “İtirafçı ol, hem para ver, hem de benim işimi kolaylaştır Belki bu arada Ekrem İmamoğlu’nu, siyasileri deiçeri tıkacak malzemeyi de bana ver; ister doğru, ister yalan fark etmez sen at iftiranı…” şeklinde baskı yapılıyor. Sipariş usulü bir tutanak istiyorlar yani, nasıl savunma yapacaklarını bizzat savcının kendisi veriyor buradaki örnekte görüldüğü gibi. Bu koşullar, lağımın patladığını gösteriyor. Dünyanın her yerinde böyle bir olay hükümet düşürür. İçeridekiler tahliye edilir ve asıl bu suçlamaları yapanlar içeri atılır.

Burada görülen şu; AKP’nin zengin ettiklerinden, yeni nesil AKP’lilerin bu parayı geri almaya çalıştıkları. Yani bir taraftan Sayın Erdoğan rakibini ekarte etmeye çalışırken, bir taraftan da kendi yapısındaki iç savaşın, sermaye savaşının görüntüsüne tanık oluyoruz.

SORU: Bu açıklamaları bir gövdeye bağlı dal olarak düşünürsek aynı gövdeye bağlı diğer bir dalı ele alabiliriz. Merhum Demirel “Tencerenin düşüremeye-ceği hükümet yoktur” demişti. Şimdi tencere itibariyle Demirel’in öngördüğünden çok daha kötüsünü yaşıyor halk. Acaba, Ekonomideki çöküntüyü perdeleyebilmek için mi ortaya koyuyorlar bazı uygulamaları? Mesela Kardeşlik-Barış Komisyonu Kuruldu. Gerçekten inandığınız, sonuç alacak bir komisyon mu bu yoksa halkın çektiği sıkıntıyı örtmek için bir perde mi?

Biz bir kere meselenin çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Ama iktidarın kendisine inanmıyoruz. Yani bu meseleyi gerçekten bu sorunu çözmek için yaptığına inanmıyoruz. Bunları tümü, oylarını kaybetmiş bir iktidarın yani sarayın kendi oylarını yükseltmek için eldeki tüm olanakları, yani kendine ait olmayan olanakları, yani senin benim hepimizin sahip olduğu kamu kurumlarını, kamu yetkisini kullanarak oylarını arttırma çabası olarak görüyoruz. O nedenle buradaki arzu elbette ki algı; bir taraftan bu komisyonla güneydoğu oylarına sahip olabilmek, bir taraftan da ittifak ortağıyla amaç birliğini devam ettirmek üzere gönlünü almak.. Ama tencere meselesi halkın çok şiddetli hissettiği bir durum. Yani bunu, ne yaparsanız yapın unutma ihtimali yok. Çünkü evine ekmek götürecek.

SORU: Efendim nu durumda tencerenin her zaman önde tutulması gerekmiyor mu; tabii gündemde başka sorunlar da var; sığınmacılar gibi, hukukta geldiğimiz nokta bir kasırga, bir tayfun… Bunlar hepsi önemli ama tencerenin her gün gündemde özellikle tutulması gerekmiyor mu? Sayın Erdoğan’ın taktiği yani. Ufak bir şey bulduğunda bile üstüne üstüne giderek büyütür, etkili hale getirir.

Şöyle, CHP her zaman, Özellikle 31 Marttan sonra hem birinci parti olmayı hem de etkili gündem oluşturmayı sürdürüyor. Ancak, haksız bir rekabet olduğunu da kabul etmek lazım. Devlet olanaklarını kullanan 22 yıllık bir iktidarın algı operasyonlarının seçimleri etkilediğini de geçmişte bire bir yaşadık. Ellerinde basın gücü var. Bu nedenle olanaklarını rahat kullanabiliyor. Suçlamaları yapıyor, insanları içeri atıyor, belediyeleri hizmet edemez hale getirmeleri de gündem, Ama CHP bu söylediklerimizin farkında. Örneğin Genel Başkanımız fırsat buldukça pazara gidiyor. Özellikle Cuma günleri sadece bir tek gündeme, ekonomiye ağırlık veriyor. Mitinglerde ekonomiyi, emeklilerin durumunu, asgari ücreti, esnafın sorunlarını hepsini tek tek vurguluyor. Bu arada sizin söylediğinizi daha iyi vurgulamak için gölge kabine kurduk. Ancak Türkiye’nin bu günkü gündeminde bu konu yeterli ağırlık kazanamıyor. Biz geri durmuyoruz. Şu anda tüm milletvekillerimiz tüm ülkede çalışmaları sürdürüyor ve bu çalışmalar iki ay sürecek. Esnafa, pazara her yere ulaşmaya çalışıyoruz ama yetmiyor. Gerçi emekli kendi durumunu biliyor. Hangi koşullarda yaşadığını ayrıca söylemeye gerek kalmıyor. Adam aç. Geliri, açlık sınırımın altında, bakın asgari geçim sınırı değil, açlık sınırının altında. Bakın, geçim sınırı demiyorum, açlık sınırının altında. Dolayısıyla CHP’nin “Böyle bi sorun var” dan ayrı olarak “Bu sorun nasıl çözülür” tarafına yönelmesi gerekir. Bu konuda da Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi şu anda cayır cayır tez çalışıyor. Yani Hükümet Programını çalışıyor. Sonuçlarını da parça parça vermeye başlayacaklar.

DİPLOMANIZ GERÇEK Mİ?

SORU: İnanıyoruz ki bize samimi cevap vereceksiniz; Diplomanız gerçek mi, sahte mi?

Vallahi Tayyip Erdoğan’a bağlı. Yani senin diplomanın gerçek olması bir şey fark ettirmiyor, Aslında diplomanın gerçek olup olmadığını fakülte söyler. Fakülte toplanamadı, rektörlük karar aldı. O vesileyle de Türkiye’de sahte diplomayı hazırlayanlar ve sahte belgelere sahip olanlar devletle iş yapıyorlar O nedenle de, oradaki sahtecilik bizdeki gerçekçiliğin üstünü örtebilir.

SAHTE BELGELER VE YURTDIŞI İLİŞKİLERİMİZ

Şu anda Trump dışında yurtdışı bizim ekonomik olsun, kültürel, siyasi veya ticari olsun yurt dışında bizim güven unsurlarına sahip olduğumuz yolunda pek kanaat sahibi değilim. Bunun en basit örneği, son zamanlarda çok ciddi bir yatırım kaybı yaşıyor olmamız. Ekonomik alanda, demokrasi hukuk alanında geriye doğru bir gidiş varsa yatırım amaçlı dış yatırımlar ülkeden çıkar. Bu da yerli yatırımcıların batması anlamına gelir. Bir örnek; tekstil sanayiine bakın, bu sektörün fabrikaları sürekli kapanıyor. Ekonomik alanda maalesef çoklu bir kriz yaşıyoruz.

CHP ÇÖZEBİLECEK Mİ?

SORU: Peki, CHP “Ben iktidara geldiğimde bu sorunları çözerim” derken hakikaten inanarak mı söylüyor? Yoksa mevcut kadrolardaki yerleşmiş insanlara bakarak birtakım endişeler taşıyor mu?

Baştan şunu söyleyeyim; Genel Başkanımız da dahil olmak üzere çok genç bir kadromuz var. MYK aynı şekilde, PM aynı şekilde; 43 yaş ortalamamız var. Ülkeye yetkin kadrolar yetiştirmekteyiz şu anda. Kazandığımız belediyelerdeki kadrolar da belli düzeyi yakaladı. Tayyip Erdoğan’ın veya yakınlarının kadrolarımıza müdahale etmelerinin gerekçesi de bu. Dolayısıyla kimsenin kuşkusu olmasın, bilimsel verilerle, ülke hizmetine yetkin kadrolarla geliyoruz.

HALKA NASIL ANLATABİLECEKSİNİZ?

Ben görev alanım itibariyle toplum değerlerini takip edebiliyorum; kamuoyu anketleri yapıyoruz. Kamuoyu yoklamaları yapıyoruz. Çok örnek var da, şu komisyonla, normalleşme ile örnek verelim. Muhafazakâr kanatta lidere güven çok üst düzeyde. Sorgulama yapılıyorsa da vatandaş “Vardır bir bildiği” diyor. Elbette ki çok kötüye gidince de cezalandırıyor. Bunun da örnekleri var. Yani körü körüne bağlılık değil. Son çarpıcı örneği Devlet Bahçeli. Bahçeli dokuz kez “Getirin APO’yu Mecliste konuşsun” dedi. Aslında söylediği yer, kendi konuştuğu yer. Buna karşın MHP oylarında bir düşüş olmadı. İnanılmaz bir şey. Neden? Çünkü bağlı vatandaş “Vardır bir bildiği, bir görelim” diyor. AKP’de oylar zaten düşüyordu ama yakın döneme gelelim; “Analar ağlamasın” diyor, barış sürecini başlatıyor. Sonra da “Kandil’de taş üstünde taş bırakmayacağız” diyor. STK’lar ve benzer kurumlar dahil, herkes destekliyor. Bizde ise enteresan bir durum var, enteresan… AKP’nin yakın zamanda oyu zaten düşüyor. Daha önceki döneme bakalım. Türkiye’de Tayyip Erdoğan’la mücadele etmiş, Başkan Vekiliyken parmak sallamış bir kişi… En kriminal dönemde adamlar yumruk yumruğa girişmişler. Fakat normalleşme kavramıyla hepsi tek yumruk oluverdi. Normalleşme döneminde en yüksek oyu almışız, bizimkiler “Ne normalleşmesi, yumuşama, falan…” diyor. Ya bir durun kardeşim, sen hayatın boyunca mücadele mi ettin? Hiç mücadele etmemiş. Memleket kaynıyor, kaynıyor.ve bizdeki sese bakın. Bizim en büyük sorunumuz bu. Bir sabredin kardeşim…

Komisyonda da… Komisyon iki toplantı yaptı. Birinci Toplantıda kararlar açıklanmayacak denildi. Sonra CHP Açık olursa geliriz, nitelikli çoğunlukla karar alınırsa geliriz, demokrasi tartışılırsa geliriz, ismini de değiştiririz şeklinde öneriler getirdi ve bunlar kabul edildi. Herkes konuştu.

MIT çağrıldı. MIT’in çağrıldığı hiçbir toplantı açık olmaz. Dünyanın her tarafında böyledir.

Daha önce de böyle bir süreç takip edildiğinde CHP yoktu ama oylarımız yükselmedi, Şimdi diyoruz ki, biz varız, biz olduğumuz sürece yanlışları dile getiririz, Yapılan yanlılardan dönülmesini sağlayabiliriz. İçeriye adam atmışsa çıkarılmasını isteyebiliriz. Çalışmalarımızla iyi bir şeyler ortaya çıktı. Mesela demokrasi gündem oldu. Meclis Başkanı da Demokrasi dedi. Çünkü içeride yatanlar insan. Bu baskılar yarın sarayı da etkileyebilir. Ama bizim solcular “Bir an önce çıkın” diyor. Böyle şey olabilir mi? Biz nasıl yöneteceğiz bu ülkeyi. Yani bizim kendi camiamızın birbirini yemesinden en büyük sorunu yaşıyoruz. Bakın şimdi Kurultay Süreci; Yahu ortalık yanıyor, yanıyor… Bizim iktidar olma hedefimize kadrolarımızla, yazarlarımızla, çizerlerimizle ulaşmamız gerek… Adam iktidar görmemiş. İktidar gücünün ne olduğunu bilmiyor

SORU: Bazılarının ağzını sulandıracak düşünceleri vardır ama, CHP İktidar olduğunda bir yıl dört gündür kapalı olan Şakirpaşa Havalimanı uçuşlara açılacak mı?  

O konuda Cumhurbaşkanı Adana’da “Adanalı ne diyorsa o olacak” demişti. Ulaştırma Bakanı da aynı iddiada bulundu. Onların söz verip uygulamaya almadıklarını biz ele alıp gerçekleştireceğiz.

 

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor