BAYRAM TEBRİKLERİ TEKNOLOJİ KURBANI

Elinizde telefon, dizinizde tablet, ya da önünüzde bilgisayar… Birkaç “tık-tık” sonrasında dünya kadar tanıdığın bayramını kutlayabiliyorsunuz. Yüzlerce tebrik aldım internet üzerinden.  Dostlarımızın pek çoğu “Bayramın kutlu olsun” diye yazmayı bile yük görmüş, nakışlı-çiçekli fon üstüne yazısı hazır klişeleri “kes, yapıştır” zahmetiyle iletmiş. Saydım, böyle klişe tebriklerden birini, sağ olsunlar, tam 24 dostum kullanmış.

BİLDİĞİMİZ KUTLAMA

Aynı kentte isek,  bayram girince sıraya binerdi kutlamalar. Yok, kutlayacağımız kişi başka yerde yaşıyorsa, on-on beş gün öncesinden tebrik kartı gönderilerek görev yerine getirilirdi. Her Ramazan ve Kurban Bayramından on beş-yirmi gün kadar önce Adana’nın işlek birkaç noktasında tebrik kartı tezgâhları kurulurdu. Metrelerce uzayan dikey panolarda üst üste sıralanmış türlü-çeşit tebrik kartları sergilenirdi. Bazılarında matbaacılığın tüm hünerlerini görebilirdiniz. Kabartmalı, yaldızlı, bir ucu çiçek yaprağı gibi kesilmiş kartlar. Kartonun kalitesine, büyüklüğüne, baskı giderlerine göre 15 kuruşluktan tutun 80, hatta doksan kuruşa kadar yükselen tebrik kartları, keseye ve kimseye göre seçilirdi. Söylediğim fiyatlara, tam kart ölçüsündeki zarflar da dahildi.

KARTLA İLÂN-I AŞK

Her tezgâhta kalpli, dudak-dudağa resimli romantizmi göze çarptıran tür kartlar mutlaka olurdu. Bunlar, bir bakıma ilân-ı aşk elçileri sayılabilirdi. Ayrıca, kentin prestij noktalarından çekilmiş kartpostal fotoğraflar da tezgâhların olmazsa olmazları arasındaydı.

KURUMSALLAR

En başta bankalar, mudilerine, yani hesap sahiplerine sanatkâr ürünü gösterişli kartlar gönderirdi. Büyük işletmeler de, müşteri ve iş ortaklarını ihmal etmez, görgü ve cömertliğine uygun tebrik kartları gönderirdi. Baktım; şimdilerde bankalar olsun, seyahat şirketleri olsun, küçüklü-büyüklü şirketler olsun, bunlar da tıpkı kişiler gibi artık internet üzerinden “en içten dilek ve saygılarıyla” tebrik mesajlarını sunuyorlar.

ZAMANIMIZDAKİ…

Biz çocuklar eeen, en önce anne baba, ardından dede-nene ile amca ve halaları ziyaret ederek ellerini öperdik. Kendimi örnekleyeyim; İki amcamdan aldığım onar Lira harçlık her türlü masrafımı fazlasıyla kapatırdı. Düşününüz, işçi günlüğü 5 Lira, etin kilosu 180 Kuruştu. Et hesabına vuracak olursak, günümüzün ALTI BİN LİRASI değerinde demektir. Zaten başkalarından harçlık almam baba disiplini gereği mümkün değildi. Biz çocuklar için durum böyle iken, büyükler de, kendilerinden daha büyükleri evlerinde ziyaret ederek görevlerini yerine getirirdi. Tabii ki bazı dargınlar da, bayram şerefine barışırdı.

BAYRAM YERLERİ

Anımsadığım ilk bayram yeri Kuşdili Sahasıydı. Sonradan alanın Güneybatı köşesine Sabancı Apartmanı yerleşti. Ardından da diğer binalar… Sonraki, Taşköprü  yakınlarındaydı. Ardından, İstasyon karşısındaki Demirspor Antrenman Sahası bayram yeri oldu.

Bayram yerine daha yüzlerce metre varken özgün davul zurna sesleri eşliğinde yüksek perdeden hoparlör gürültüleri duyulurdu. Yaklaşırken de ilk göze batan ilkel dolaplar ve beyaz bezden yapılmış çadırlar olurdu. Çadırlarda sihirbazlar, geyik, ceylan ve şahin, doğan gibi bir-iki kuştan ibaret sözüm ona “Vahşi Hayvan” sergisi olurdu. En az iki üç sihirbaz, kesik baş, kız başlı ejderha, dansöz oynatılan güya tiyatro, canbaz gibi gösteri unsurları yer almaktaydı. Atlı karıncaların sayısını söylemek çok zor. Teleferik de çocukların heyecan duyduğu kayık salıncaklar kadar önemliydi.

İnşallah gelecek bayramlarımız her yönüyle şimdikinden çoook ama çoook daha mutlu kutlanır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor