BEKİR COŞKUN

1945 yılında Şanlıurfa’da, memur bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Şanlıurfa’da tamamladı. Ankara’da Yüksek Gazetecilik Okulu’ndan mezun olduktan sonra 1974’te foto muhabiri olarak gazeteciliğe başladı. Daha sonra polis-adliye muhabirliği ve parlamento muhabirliği yaptı. 1978’de Günaydın gazetesine geçti. Köşesinin adı Dokuzuncu Köy’dü. 1987’de Sabah gazetesinde Onuncu Köy başlıklı köşesinde yazmaya başladı. 1993’te Hürriyet gazetesine geçti. Bu günü kadar yayımlanmış  “Dövlet”, “Avukatımı İstiyorum”, “Pako’ya Mektuplar” adlı dizi başta BBC olmak üzere altı AB ülkesi televizyonu tarafından satın alınmıştı. Hayvan sever kişiliğiyle de bilinen yazardı ama  bir doğa ve deniz tutkunuydu da. Yaz ayları Ayvalık’ın Cunda Adası’nda kalıyordu,

9 Eylül 2009 tarihinde Hürriyet gazetesinden ayrılmıştı.  25 Eylül 2009 tarihinde Habertürk gazetesinde köşe yazarlığına başlamıştı. Ancak referandumda AK Parti hükumetine karşı yazdığı yazılardan dolayı baskı gördüğü gerekçesiyle işine 20 Eylül 2010’da son verilmişti. 3 Kasım 2010 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde Onuncu Köy köşesinde yazmaya başlamıştı..  14 Mart 2013 tarihinde Sözcü gazetesi kadrosuna katılmıştı.

2017 yılı Ekim ayında kanser tedavisi nedeniyle yazılarına ara verir o tarihten bu yana sağlığı el verdiği sürece Sözcü gazetesindeki köşesinden okurlarıyla buluşmayı sürdürüyordu.

Evet o adam Urfa’lı Bekir Coşkun’du..

 O Bekir Coşkun, her kovulduğu köyden sonra kendine bir başka köy verilmişti.

Çünkü okunan ve güvenilir yazılar kaleme alıyordu..

Ve önceki gece..  Tüm televizyon kanalları bir kara haberi veriyordu;

BEKİR COŞKUN TEDAVİ GÖRDÜĞÜ HASTANEDE HAYATINI KAYBETTİ

Ankara Şehir Hastanesi’nde yaşamını yitirdiği haberi, tüm televizyon kanallarında, sosyal medyadaki yerini 1. Haber olarak yer alıyor, onbinler üzüntülerini dile getiriyordu.

Bekir Coşkun’u 11. Köye yolcu ediyoruz.. Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Örsan Öymen ve nice meslektaşlarının bulunduğu 11. Köye..

Gidişini de şöyle anlatmıştı, şiirinde;

Yıllar sonra bazı yazılarını okuduğunda, aslında kendi kaderini yazdığını anlar yazar…

“Komşunun radyosunda, her sene bu mevsimde durmadan çalan yine o hüzzam şarkı var:

Böyle mi esecekti bu mevsimde bu rüzgâr

Bütün kuşlar vefasız mevsim artık sonbahar

Unutmuş ellerimi eşim, dostum sevgilim

Kalbim acılarla bölünmüş dilim dilim

Bütün kuşlar vefasız mevsim artık sonbahar…”

Ayrılık mevsimidir bu aylar…

Yazlıkçılar döndüler…

Kırlangıçlar Nil deltasına gitti…

Bu aylarda renk çiçekten ayrılır…

Güneş kumdan…

Menekşe kırmızıdan…

Bahçeler çocuk seslerinden…

Salkım asmadan…

Yaprak dalından…

Bir boş salıncak, rüzgârla terasta sallanır…

Ayrılık mevsimidir bu aylar…

Her sene bu aylarda ben “ayrılık” yazımı yazarım…

Her cümlenin sonuna noktalar, artı iki damla…

Hüzün günleridir…

Yaş gözden ayrılır…

Küçük köpek kaç gündür arkadaşı çocuğu arıyor kumsalda…

Arada bir koşuyor kendi kendine…

Koşunca arkadaşı gelecek sanıyor…

Nereden bilsin…

Bu mevsim ayrılık zamanıdır…

Dün gece ilk yağmur yağdı…

Çatılarda tıkır tıkır…

Küçük gölcükler oluştu sokakta…

Kediler saçak altlarına sığındılar…

Bu sonbahar yağmurları, sanki doğanın ayrılıklara ağlayışıdır…

Yaz aşklarında bu günlerde tenler ayrılır…

Ne çok giden olur…

Ne çok el sallanır bu mevsimde…

O ne çok vedadır…

Bu mevsimde ne çok “Beni unutma!..” vardır…

Ayrılık mevsimidir bu aylar…

Aklında bir hüzzam şarkı…

Bir de ayrılıkların sızısı kalır…

“Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar…

Ruhun şad, mekanın cennete olsun Bekir Coşkun..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor