BEŞ-ALTI KUŞAK İÇİN MEKTEP: ‘TOPAL ALİ’
![](https://sp-ao.shortpixel.ai/client/to_auto,q_glossy,ret_img,w_750,h_562/https://bolgegazetesi.com.tr/wp-content/uploads/2025/02/Nurettin-celmeoglu-yeni-logo-3.jpg)
Topal Ali, İstiklal Ortaokulu ile Kuruköprü arasındaki geniş bir hinterlandın çocukları için haftada en az iki-üç kez uğranılması gerekli özgün bir yerin sahibi idi. Oldukça şişman, her iki ayağı kötürüm olduğundan yerinden kalktığını pek göremediğimiz ilginç bir marangozdu. Oturduğu yerde, türlü-çeşit tahta oyuncaklar yapardı. Sarı üzerine çoğu menekşe veya sepya çizgilerle süslü oyuncakları satmak için kurduğu plasiyerler ağı genişti. Genç yaşlı bir takım adamlar gelir, onun verdiği yürüteç, canbaz, dolaplı teker, kuşlu teker ve daha nice oyuncaklarla, bir-iki de lâzımlığı yüklendiği gibi Adana’nın her yanına dağılırlar, bir kısmı da köylerin yolunu tutardı.
Evinden sokağa çıkabilme yaşına gelmiş çocukların tamamı Topal Ali’nin dergâhından feyizlenmiştir. Müritlerin üst yaş sınırı ise 12 ile 15 olurdu. Yedi-sekiz yaşımdan sonra ben de ara-sıra uğradım. Bazı konuşmaların içerik ve niteliği açısından asla gitmemem gereken bir yerdi. Babam, küfür, kavganın olabileceği hiçbir gitmemi istemez, gittiğimi duysa, af etmezdi. Babam duyar endişesi yüküne karşın Topal Ali’de geçirdiğim birkaç zamanı yaşamımın kâr sayfalarına yazmışımdır.
ÖRNEK İNSANDI
Topal Ali, olağanüstü direnç, kabullenme ve mücadele açılarından mükemmel örnekti. Yerinde başkası olsa, ya yatıp verilecek bir parça ekmek ile bir tas çorbayı bekler, yahut da bir köşede dilenirdi. Topal Ali ise, sabahın köründen akşamın geç saatlerine kadar keser, rendeler, çakar, boyar, bu arada laf yetiştirirdi. Onun ağzından olumsuz bir söz çıktığına tanık olmadım. Aksine, konuşmasının kirlilik dozu artan çocukları azarlar, baş edemediklerini, hemen oturduğu yerin altında bulunan uzunca sırığı ile kovardı dükkândan. Dükkân dediğim tahta baraka üçe-dört kadar genişlikteydi. Zaten yarısını kendisi ve önündeki tezgâh kaplamışken, sekiz-on çocuk oraya nasıl sığışırdık, bilemiyorum; ama herkes rahat oturur, hatta gelebilecek yeniler için bile yer bulunurdu.
OKUL GİBİ
Atasözleri ile tekerlemelerin çoğunu burada öğrendim. Bir de, anne-baba arasındaki biyolojik süreçler hakkında ilk görgü ve bilgi temelim de burada atılmıştır. Ahlâkım bozulmasın diye bana yasak olan sinema dünyası ile tanışmam da Topal Ali dergâhında oldu. Film anlatanları hayranlıkla dinlerken, sinemaya hiç gitmediğimi gizlerdim. Çünkü, benim dışımda her çocuk en azından kırk elli film görmüştü.
Çocuklar, öğrendikleri yeni masalı da burada anlatırdı. Epidemik tehlikelerle ilgili söylenti ve bilgilerin tekrarı, bir bakıma analizi de Topal Ali’de yapılırdı. Cebinde beş-on kuruşu olanlar, Topal Ali’den çerez-merez alabilirdi. Beyaz Leblebi, üzümlü sarı leblebi, kağıtlı şeker gibi ürünler satardı Ali. Leblebinin “iki dolusu beş” idi. Yani, iki çay bardağı dolusu leblebiyi 5 kuruşa verirdi. Dileyen, yüz paraya (ikibuçuk kuruş), bir bardak ta alabilirdi. Dükkâna veya kendine gerekli öteberiyi almak üzere görev üstlenenler, dönüşlerinde biraz çerezi parasız alabilirler, bazen da nakitle ödüllenirdi. Tevgeler (Yaramaz, sürekli gürültü çıkaran, haşarı çocuk. Adanaca bir tabir; çocukluğumuzda pek sık duyardık) dahil, bütün çocuklara müşfik gözle baktığını daha o yaşlarda fark etmiştim.
Benim uğradığım dönemlerde (1950’ler) yaşı sanırım 45 ile 50 arasındaydı. Hiç kimse Ali Abi, Ali Emmi, Ali Dayı falan demezdi: Ali aşağı, Ali yukarı… İlk gittiğim günlerde bir-iki “Ali amca” deyince diğer çocukların katıla katıla gülmesi karşısında mahcup oldum. Rahmetli “Hüsün lan bakim; bu sizin gibi görgüsüz deel, kibar adam!..” diye hafif tondan azarladıktan sonra bana dönüp, “Sen de Ali de bana!..” diye tembihlemişti. Bir daha ne Ali, ne Amca!.. Doğrudan konuşmaya girerek sürdürdüm irtibatımı. Topal Ali serüvenim pek uzun sürmedi; rahmetli amcam, “Baban duymasın!..” dedikten sonra ayağımı istemeye istemeye kestim…
Allah Rahmet eylesin, Topal Ali, benden önceki birkaç kuşak gibi, benden sonraki iki-üç kuşak için de bir sosyal mektep görevi üstlenmiş gibiydi.