BESLENME ve DİYET

Beslenme denince canlı bitki ve hayvanların gereksinim duydukları enerjiyi ve dokularının yapımında kullanacakları kimyasal maddeleri sağlamak üzere dışarıdan bazı maddeleri almaları, onların fiziksel ve kimyasal olaylardan geçirerek özümlemeleri anlaşılır.

Beslenme; besi maddelerinin dışarıdan alınması, emilebilir hale getirilmesi, emilmesi, kullanılması, fazlasının depo edilmesi, depo edilemeyen miktarının ve artıklarının atılması evrelerini içerir. Beslenme (-Nutrition-); hayvanların ve insanların varlıklarını sürdürebilmek, faaliyetlerini en iyi şekilde yapabilmek, üremeke, büyümek, süt vermek gibi işlevlerini gerçekleştirebilmek için gerekli besinlerin çeşitlerini, en uygun miktarlarını ve niteliklerini arşatıran bilim dalının da adıdır. Diyet; günlük alınan iyeycek ve içeceklere verilen genel bir isim olmakla birlikte, dilimizde bu terim hekim ya da ilgili uzman tarafından düzenlenmiş, programlanmış beslenme anlamına kullanılmaktadır. Diyet’in ‘perhiz’ anlamına da vardır. Yani az miktarda ve kolay sindirilir besi maddelerinden oluşan ve bazı besi maddelerinin kısıtlandığı bir yeme içme tarzını anlatmak için de kullanılabilmektedir.

Beslenme bilinçli ya da bilinçsiz olabilir. Bilinçsiz beslenmede, besi maddelerini sağlayabilme kolaylığı, alışkanlık ve gelenekler, iştah ve doyma duyusu ayarlayıcı rol oynar. Bilinçli beslenmede de bu unsurların önemli rolü devam eder. Ancak kişi ve toplum, bilimin sunduğu verilere dayanan bir eğitim ile iradesini kullanarak bu unsurları önemli ölçüde kontrol altına alabilir ve günün koşullarına en uygun, en ekonomik, fakat ideale de en yakın beslenmeye ulaşabilir.

Beslenmenin ilk aşaması besi maddelerinin alınması yani yenmesi ya da içilmesidir. Niçin yeriz? Nasıl acıkırız? Yeteri kadar besin alınca doyma hissinin belirmesini sağlayan mekanizma nedir? Birçok bilim adamının uğraşısına rağmen bu soruların bilimsel cevapları tam verilmiş değildir. Yeme, acıkma, doyma gibi duyuların ve eylemlerin fizyolojik ayar mekanizmalarının araştırılması uzun yıllardan beri fizyologların ve biyologların ilgisini çekmiştir.

19.yüzyılın ilk yarısında ünlü Fransız fizyologu François Magendie beyinde bir açlık merkezi olduğunu düşünmüştü. 1900 yıllarında İngiliz fizyologu Sherrington mide sinirlerinin kesilmesi, hatta midenin tam çıkarılmasından sonra da açlık duyusunun devam ettiğini gösterdi ve açlık duyusunun merkez sinir sistemindeki bir merkezden yöneltildiğini telkin eden önemli kanıtlar elde etti.

Daha sonraki çalışmalar hipotalamusta, yani beyin hipotalamik bölgesinde en az iki çift merkezin yiyecek alımını ayarladığını göstermiştir. Bu merkezlerden bir çifti acıkma, bir çifti ise doyma duyusu ile ilgilidir. Özellikle sıçanlarda ve farelerde yapılan çalışan çalışmalar, bazı kimyasal maddelerle (urothioglucose) ve stereotaktik, yöntemlerle bu merkezlerde husule getirilen harabiyetlerin açlık ya da duyma duyularını kaybettirerek aşır ızayıflık ve şişmanlık sendromlarını husule getirebileceğini göstermiştir.

Açlık ve doyma merkezlerinin oluşturduğu yiyecek alımı kontrol merkezine ‘appestat’, yani iştah ayarlama yeri denir. Hipotalamusta bu iştah ayarlama yeri yanında vücut ısısını, su alımını ve atılımını, cinsi d avranışları, öfke, korku ve zevk gibi heyecanları ayarlayan, hormonal dengenin ve iç ortamın korunmasını sağlayan merkezler de vardı.

‘Appestat’, hipotalamustaki diğer mnerkezlerle ilişkini olduğu gibi çevreden gelecek haberleri sinirsel yollarla, hormonlarla, kanın biyokimyasal yapısındaki değişikliklerle veya henüz tam belirleyemediğimiz fakat gene kanla taşınan bazı habercilerle alır ve emirlerini de sinirlerle ve hormonlarla gönderir. Hipotalamustaki bu merkezler beynin üst merkezleri ilee yakın ilişki içindedir.

KAYNAK: Beslenme ve Diyet-Prof.Dr.Ergin Sencer

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor