BİN BİR EMEKLE OLUŞMUŞ KENT HAZİNESİ ARTIK YOK

“Lanet olsun!.. Şerefsizler!.. Hainler!..” demek geliyor içimden, diyemiyorum, demek istemiyorum. Olayın ana çerçevesini cahillikle ve görgüsüzlükle çizmek için zorluyorum kendimi.
Fotoğrafa bakar mısınız? Burada gördüklerinizin tamamı, Adana hakkında dişimizle, tırnağımızla, ter dökerek derleyip topladığımız altın değerinde kitap ve belgelerin bir kısmı. Köşe bucak araştırdık; sahaf tezgahlarını karıştırdık, küskün sayfaları bulup barıştırdık, personelimizin yanı sıra dostlarımızı yarıştırdık. Sonunda, önceden asla beklemediğimiz muhteşem bir hazineyi ortaya koyduk. Diyebilirim ki, Adana’nın uzak ve yakın geçmişiyle, ekonomisiyle, sosyal yaşamıyla, sporuyla, tarımıyla, gölleriyle, ırmaklarıyla, yabani hayvanlarıyla ve daha pek çok özellikleriyle ilgili kitapları, bilgileri, belgeleri derledik, topladık. Alamadıklarımızın fotokopilerini çektirip ciltlettirdik. Bilgisayara, 1923’ten bu yana yayınlanmış yerel gazetelerden ele geçenlerin tüm sayfalarını tek tek çektirip yükledik. Durmadık; hemen her gün yeni bir belge, bir dergi, bir kitap eklemeyi sürdürüyorduk.
“Biz” derken, Koza Kültür Sanat ve Turizm Hizmetleri Anonim Şirketi yönetici ve çalışanları olarak hepimizi işaret ediyorum. Bu çok önemli teşebbüsü, Yönetim Kurulunda birikte çalıştığımız ve Adanamızın Kültür-Sanat Büyükelçisi diyebileceğim Dr. Haluk Uygur başlattı. Büyük bir özveriyle, kendi kütüphanesini maya olarak taşıdı. Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Acevit zaten yenilikçi bir Adana sevdalısıydı. Projeyi sonuna kadar destekledi. Başkan Aytaç Durak, hesabını verebileceğiniz her yararlı harekette arkanızdayım derdi her zaman. Ben, Koza Yönetim Kurulunda en çok görev yapan üye olarak elbette elimden geleni yaptım. Kütüphane olarak benimsediğimiz geniş salonu ikinci çalışma odam yaptım. Olmadığım zamanlarda, fotoğrafta görülen çalışkan sekreterim Ayşe’nin titizliğine güveniyordum. Bir yandan da Langloise’nın Paris 1861 basımlı Kitabından önemli yerleri tercüme ediyordum ki, Fetullahçıların komplosuyla nemalanamadıkları Aytaç Durak görevden alındı. Bizler dağıtıldık.
Yerimize gelenler, mangaldaki külleri yok ettikleri gibi, bu muhteşem hazineyi de yok ettiler. O kitaplar, o belgeler, o kayıtlar ne oldu, nereye gitti, bir tülü öğrenemedik. Fransızca’dan tercüme ettiğim yüz küsür sayfalık dosyam da sır oldu. İnanarak söylüyorum, o hazine gibisi daha önce yapılmamıştı ve bir daha da yapılamaz.
Bilgi-Belge hazinemizin bir ayağı da Adana’da çıkan tüm gazetelerin koleksiyonunu yapmaktı. Gazeteler her ay ciltlenerek özel raflarda yerini alıyor, ileride yararlanacak araştırmacılarını bekliyordu.
Aklıma geldikçe delleniyorum; dellendikçe cinim daha çok kızıyor, Canım acıyor. Ve tabii, emek vermiş, gönül vermiş diğer arkadaşlarımın da…
