Bir Hikaye Anlatacağım…

“Annesi doğum yaptığı gün avcılar tarafından vuruluyor. Kaçıp kurtulabilirdi. Ama yavrularını bırakıp kaçmıyor. Anneyi vuran avcılar, yanındaki dört yavruyu görünce, alıp köye getiriyor. Niye mi? Av köpeklerinin önüne atıp, köpekleri eğitmek için. O sırada köyden birileri babamı arıyor, babam da Millî Parklar’ı.

Gelen ekip, dört yavrunun göbeklerinin kopmadığını görünce babama, ‘yavruları siz büyütür müsünüz?’ diye soruyor. Çünkü o zaman yaban hayvanların bakımının yapılabileceği merkez ve yetişmiş personel yok.

Gönüllülük esasına uygun şekilde herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bebek domuzlar veteriner hekim kontrolünden geçip bizim çiftlikte korumaya aliniyor. Yeni doğmuş yaban hayvanı yaşatmak kolay iş değil. Titizlikle bakıldığı halde üç yavru ölüyor. Geriye köpeklerin önüne atıldığı için darbe almış, ölmek üzereyken kurtarılan yavru kalıyor.

Yavru domuzu, babam gece yatağına, gündüz kazağının içine koyarak, 4 aylık olana kadar evin içinde yaşatıyor.

Bizim bahçe 30 dönüm, içinde gölü de var. Bu alanda sebestçe dolaşabiliyor. Daha sonra onun için etrafı çevrili alanlar yapılıyor. Fıkfık, 5 aylık olduğunda babam ormana götürüp doğaya bırakıyor. Fakat arabayı takip edip, eve geri geliyor. Bahçenin içine yapılan 3 dönümlük alanda yaşamaya başlıyor.

Evimizi çevreleyen cesan teller çok saglam değil. Fıkfık istediği zaman çıkıp gitsin diye özelikle öyle yapıldı. Ergenliğe girdiğinde teli açıp gitti, üç gün sonra geri döndü ve kendi bahcesine girdi.

Bu kış çok hasta oldu. Hekimlerimiz yerinde tedavi uyguladı önce, ilaçlar yemek içinde annem tarafından verildi.

Şimdi durumu iyi. Soranlara selam olsun. Kurtaranlara, emeği geçenlere, bugün aramızda olmayanlara bin selam olsun.

Öldürmeyin, yaşatın…iyi hissedeceksiniz…”

(Ege Sakin’den Alıntı)

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor