BİR İNSAN ANCAK BU KADAR KENDİNİ REZİL EDER
Malum şahıs soruyor;
“Kimdir bu istifa edenler”
Sonra kendisi cevap veriyor;
“Yüzde 99’u FETÖ’CÜ”
Hani “Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun” derler ya tam da öyle bir durum.
Geri zekalı 100 kişi istifa etmiş, 99’u FETÖ’cü çıkmışsa, senin savunduğun partiyi adamlar ele geçirmiş demektir.. Sen de kendini şüpheliler arasına soktuğunun farkında mısın?
Diyeceksiniz ki “saçmaları ve boş beyinlerle bu kadar uğraşma” haklısınız.. Kapattım konuyu..
Ama izin verin de “İnsan ancak bu kadar kendini rezil eder” deyivereyim be!
,,,, ,,, ,,,,
BİR AÇILIŞ VE
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Hafta sonu Adana Büyükşehir Belediyesi, Seyhan’da üç mahallenin içme suyu ve kanalizasyon hizmetlerinin temelini attı..
Hangi mahalleler bunlar? Akkapı, Dağlıoğlu ve Gülbahçesi..
Suyu yok, kanalizasyonu yok yıllardır.. Ama olacak.. Suyu olacak, kanalizasyonu olacak, toz toprak olmayacak, yollar asfaltlanacak..
Kalabalıktı açılış.. Halk doluşmuştu alana.. Zeydan Karalar’a büyük bir sevgi gösteriliyordu.. Unutulmadıklarını görmüşlerdi, yüzleri gülüyordu.. Artık çamurda yürümeyeceklerdi, pis kokular duymayacaklardı, temiz su içeceklerdi..
Düşündük.. Geçen 5 yıla yazık olmuş diye.. Gereksiz yere gereksiz köprüler yapıldı bu memlekette, halkın parası çar-çur edildi.. Kenar mahalleler ve burada yaşayanlar akıllarına bile gelmedi.. Oysa o lüzumsuz harcanan paralarla, burada yaşayanların sosyal ve kültürel açısından çağı yakalamaları sağlanabilirdi..
Nereye gitti o kadar paralar?
Bazı yetkililerle ayak üstü sohbet ettik.. Onlara da sorduk, aynı soruyu “Nereye gitmiş bu kadar paralar” diye..
Araştırıyor, dosyalar hazırlıyorlarmış.. Hukukçular tüm yolsuzluk dosyalarını teknik ekiple birlikte teker teker meydana çıkarıyorlarmış.. Tamamlandıktan sonra suç duyurusunda bulunacak, halkın parasının hesabı sorulacakmış..
Kararlı gördük.. Yazılmamak kaydıyla bazı örnekler
verdiler.. Şaşırmadık, bazılarını zamanında biz de yazmıştık, bazılarını yeni
duyduk.. Ama umutluyuz.. İyi olacak, iyi günler olacak ve diyeceğiz ki;
Çocuklar
inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
…………………
NESLİCAN YÜREĞİMİZİ YAKTI
Neslican çok gençti.. Hayat doluydu.. Kansere yakalanmış, bir bacağını kaybetmiş, ama yaşam mücadelesini üstün bir moralle veriyordu.. Türkiye’nin gündemine oturmuştu, herkes dua ediyordu, yaşamasını, sağlıklı olmasını diliyordu..
Başaramadı Neslican.. Aramızdan ayrıldı.. Milyonların gözyaşları aktı öldüğünü duyunca..
Ama biri vardı ki, o daha çok yüreğimizi yaktı.. Ünvanı Profesör Doktordu.. Adı Nevzat Tarhan’dı.. Diyordu ki;
“#neslicantay kızımız çok çile çekti ama ümidini kaybetmedi, Ölümle yüzleşebilseydi #ölümbilincine sahip olsaydı, seküler dünyanın dünyasallaşma rüzgarına kapılmasaydı dinlerin #hayataanlamkatma ve #teselligücü nden faydalanabilseydi hastalığı düşman gibi görmezdi diye düşündüm”
Utanç verici bir söz.. Hele Profesör unvanlı birinin ağzından duymak, geldiğimiz nokta açısından daha da utanç verici..
Gerici!.. Hastalık bir düşmandır ve düşmanı yenebilmek için tıbbın tüm olanaklarından yararlanmak gerekir, teslim olmak değil..
Yobaz kafalı, ne demek “Ölümle yüzleşebilseydi, ölüm bilincine sahip çıksaydı”
Bir insan ölmemek için mücadele eder, kazanır veya kaybeder ama mücadelesini sürdürür.. Teslimiyet islamiyetin neresinde var?
Bak
profesör!.. Şu sözü iyi dinle.. İyi dinle ki, iyi adam olmaya çalış;
“Zorluklar karşısında pes etmek, ümitsizliğe düşmek davâ sahibi bir insana, hele gerçek bir müslümana asla yakışmaz,”
Neymiş aslolan.. DİRENMEK.. ÖLMEMEK İÇİN DİRENMEK..
Neslican yüreğimizi yaktı, bir de sen yakıyorsun profesör!..
Bak profesör!.. Neslican ölmemek için, ölüme karşı direnmek için neler yapmış, kendi ağzından dinle. Sonra düşün, ölüme meydan okumak için ne mücadeleler vermiş.. Oku, vicdanın varsa bir damla gözyaşı dök;
“Bu yaşadığım kaçıncı nüks ya da metastaz sayamıyorum. Ciğerlerim zaten berbat durumda. Benim tümörüm en iyi kemoterapi ile durdurulabiliyormuş. O yüzden kemoterapi almaya başlayacağım. Bunu kabul etmem çok zor oldu. Çünkü gerçekten iyileşeceğime çok inanıyorum. İyileşmeyeceğimi bir gün bile düşünmüyorum ama iyileşirken bu kadar acılı olması beni çok yıpratıyor.
Saçlarımı kaybetmek, yaşam kalitemin düşmesi, özgürlüğüm vesaire kemoterapinin getirdiği bir sürü acı şey var maalesef. Bunları yaşamak gerçekten istemiyorum ama onunla savaşmak için, bu hayatta kalmak için bunu yapmam gerekiyorsa kemoterapiye alacağım ve o şekilde devam edeceğim.
Konuştuğumda bile sesim gidiyor zaten. Bir ciğerim resmen çalışmıyor tümörler yüzünden. ‘Bu kadar ileriye gidemezsin. 2 adım attığımda nefesimi kesemezsin. Sen nesin, kimsin de benim vücudumu, benim hayatım bu kadar etkiliyorsun. Madem beni bu kadar etkiliyorsun alıyoruz kemoterapiyi ve paşa paşa seni öldürüyoruz’ dedim. Çünkü bunu yapmak zorundayım, savaşmak zorundayım, onu yenmek zorundayım. Çünkü gerçekten bu hayatta kalmak istiyorum.
Çok acılı olacak yine bir sürü şey yaşayacağım hiç umurumda değil ben hayatta kalmayı, yaşamayı çok fazla istiyorum. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağım. Ben ağlarken çok çirkin oluyorum benim gözyaşım akmamalı.”