BİZİM GERÇEK ENDİŞEMİZ AÇ YATAN YAVRULARIMIZ

Bu, karamsarlık gölgesindeki dördüncü yazım olacak.

İnsanlıktan nasiplenmemiş, vicdanını cıncıkla sıyırıp atmış, insafı betona gömmüş Netanyahu denilen azılı canavar daha ne kadar ve nereye kadar zulüm gösterebilir bilemeyiz. Gördüğümüz o ki, Amerika’da ve Avrupa’da olduğu kadar, İsrail’de de bu katliamları protesto edenlerin sayısı günden güne ve çığ gibi artmakta. Devletler değilse, sağduyulu insanların baskısı umarım yakında etkisini gösterecek ve cani yaratık da yaptıklarının bedelini çok ağır ödeyecek.

BİZ BİZE BAKARSAK

İsrail bize kafa tutacak kadar canına susamış değil. Arkasında Amerika olsa bile… Biz bize bakalım. Halkın Gündemine eğilelim. Ülkede neye el atarsanız atınız, mutlaka rahatsızlık duyuran bir tarafını bulursunuz. Okula aç giden ve hatta bayılan çocuklarımızın varlığına mı üzülelim, yoksa bütçesi elvermediğinden çanta, defter, ayakkabı alamadığından okula gönderemediği yavrusu için kahrolan babaya mı?

Hukukla ilgili görüşleri burada tekrarlamayacağım. Hemen her gün televizyon yorumcuları orasını, burasını çekiştire çekiştire ezberlettiler. Anayasayı kaale almayanların “Yeni Anayasa” diye ortaya düşmüş olmalarını hala anlayabilmiş değilim.

“Ben Almanya’dan geldim. Orada raflar bomboş, insanlar ekmek bulamıyor, et alamıyor…” gibi uydurma raporları her kamera karşısında böbürlene böbürlene söyleyen troller yalancılıklarından utanmıyor. Site komşum yılın yarısını burada, yarısını Almanya’da geçirir. Önceki gün, bizdeki fiyatların Almanya’yı solladığını kahrederek anlattı. Boş raf yalanlarını da esefle karşıladığını söylüyor.

Emekliler emekleme dönemini kapatıp sürünme dönemine girmiş durumda. Hele bir de kirada ise, ya bir de okul çağında çocuğu varsa, ne diyeyim, aklıma çözüm adına hiçbir şey gelmiyor.

SIĞINMACI VE SGK

Sucuzadede oturan bir okurum aradı. Anlattıklarını özetleyeyim:

“Suriyeliler sık sık hastaneye veya sağlık ocağına gidip ilâç yazdırıyorlar. Aldıklarını da, belli bir merkeze getirip para karşılığında teslim ediyorlar. Burada biriken ilâçlar, duyduğuma göre gece yarısı beyaz bir minibüse yükletilip Suriye’ye götürülüyor. Orada yüksek fiyatlarla satıldığını sanıyorum.” Olabilir mi? Neden olmasın.

Daha bugünden büyük sorun oldu sığınmacılar. İnsanlık adına kendi insanımızın kısmetini paylaştığımızı düşünmekteyim. Çalışmadan para kazanıyorlar. Ticarethaneleri tam teşvikli; vergi istisnaları var. Okul dertleri yok. Gençlerinin üniversite için sınava girmelerine gereksizmiş. Diledikleri fakülteye girmeleri hiç de zor değilmiş. Polisimiz, sahte Suriye diplomaları yanı sıra ihtiyaç duyulan her türlü sahte belgeleri üreten şebekeyi Adana’da yakaladı. Dileyen Suriyeli, bu sahte belgelerle, yerini bile bilmediği lisenin mezunuymuş gibi gösterse kim ne anlayacak!..

Asıl ciddi sorunlar önümüzde. Hızla çoğalıyorlar. Üstelik gördükleri taviz ve teşviklerle iyice pervasızlaştılar. Korkarım, sosyal yapımızda da ciddi zedelenmelere yol açabilirler.

Offf!.. Ormanlarımız adeta buharlaşıyor. Yeraltı servetlerimiz yabancılara yarıyor. En çok rahatsızlık duyduğum olaylar da, hemen her gün yasadışı faaliyet gösteren bir veya birkaç şebekenin yakalanıyor olması. Demek ki iliklerimize kadar yerleşmişler. Yakalananlara ne oluyor, onu duyamıyorum bir türlü.

En başta yazmıştım; 1953’ten bu yana olup bitenleri yaşadım. Yaşım o kadar ileri yani. Ve, tüm içtenliğimle söylüyorum, ülkem adına hiç bir zaman bu kadar endişe duymamıştım. Sayın Mehmet Şimşek de önceki bakanlar gibi “Giderek düzeliyoruz. Gittikçe daha da düzeleceğiz” dedi ya, ümidim azaldı, endişem arttı. Muhalefetin davranışlarını birazcık çocukça bulmak da tedirgin ediyor. Çok üzgünüm; çocuklarım adına, torunlarım adına, çok üzgünüm ve çok endişeliyim, çoook!.. Fakat yine de, 1920 ruhunu dikkate alıp az da olsa ümidimi korumaktayım.

BİTTİ

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor