BOKLU HANA GİREN KASAPLAR İŞÇİLERİ SATIRLA DOĞRADILAR

İğtişaşı önüyle ardıyla anlatırken belli bir tarih sırası takip etmeyi düşünmüştüm. Baktım, öyle gidersem dizi monotonlaşacak. Arada ileri-geri sıçrama yapmayı uygun gördüm. Şöyle diyelim; olağanüstü bir olayla karşılaştığınızda nasıl ki “Neden olmuş?” sorusuna cevap araız ve nasıl ki sonrasını takip ederiz, ben de bunu yapmaya çalışacağım.
KIYAMETİN İLK DALGASI 14 NİSAN 1909’DA GELDİ
Cemaatler arası ilişkilerin düzeyine, istisnalar dışındaki karşılıklı saygı ve sevgiye döneceğiz. Şimdi, geliniz Kıyamet’in İlk Dalgası’nı izleyelim.
Nisan başıydı. Ermeni Mahallesi akınlarında gezintiye çıkan iki genç arkadaş, İsfendiyarzadelerin İsfendiyar Efendi ile Sevindikzadelerin Abdurrahman Efendi, sarhoş birkaç Ermeni tarafından tabancayla yaralanır. Her ikisinin de durumu ağırdır ve ilk yardıma koşan, yakın çevredeki Ermenilerdir. Hastaneye kaldırılan gençlerden İsfendiyar Efendi bir hafta kadar sonra ecel şerbetini içer. O yıllarda Adana bu denli büyük kent değil. Saldırı her tarafta duyulmuştur ve esasen sonradan anlatacağımız gergin hava iyice ağırlaşmıştır. Cemaat ileri gelenleri, ufuktaki kara bulutların hızla yaklaştığını görüler. Oluşturdukları Kurulla, kendi taraftarlarının öfkesini kontrol etmeye çalıştılar. 14 Nisan sabahı bazı Ermeni dükkanlarının kepenkleri açılmadı. Açılanlar da birer birer kapatıldı. Kurul, “Geliyorum” diyen olayları engellemek amacıyla harekete geçti.
AHMET REMZİ BEY’İN YAZDIĞINI OKUYALIM
Olayların tanıklarından Ahmet Remzi Bey (Yüreğir), daha sonra çıkardığı Yeni Adana Gazetesi’nde, 1930’lu, 40’lı ve 50’li yıllarda defalarca yayınladı. Olayların başlangıcıyla ilgili notlarından bir kısmı şöyle: “O zaman polis müdürü Hacıbeyzade Kadri Beydi. Belediye Başkan Vekili de üyelerden Hamalızade Mehmet Efendiydi. 1 Nisan 1325 Çarşamba sabahıydı. (Rumi takvime göre 1 Nisan, Günümüz takvimiyle 14 Nisan) Ermeniler, her halde bugün için talimat almış olacaklar ki, dükkanlarını kapamaya başladılar. Şehrin ileri gelenlerinden bir Öğüt Kurulu ile Polis Müdürü ve Belediye Başkanı çarşıları dolaşarak dükkanların açılması konusunda uyarıyor ve herkesin işi gücü ile ilgilenmelerini salık veriyorlardı. Bu kurul Saat Kulesinden şimdiki Orozdibak alanına gelmişti ki, Ermeni mahallesinden silahlar patladı.Hatta bu Öğüt Kurulu üzerine de ateş edildi. Kurulun dolaştığı yerler, Ermeni mahallesine bitişik semtlerdi. En yeni silahlarla donatılmış olan Ermeniler hiç kesmeksizin silah atıyorlardı. (…)
Güzel Adana, ateş ve kan içindeydi. Bütün yaşam ve hareket durmuştu. Ermeniler birçok Türk’ü habersizce avlayarak şehit ettiler. Çevrelerindeki Türk mahallelerine saldırılarda bulundular. Silahsız ve savunmasız olan kadın ve çocukları çok acıklıbir biçimde öldürdüler. Büyük cadde başlarını tutan Ermeniler hiç kimseyi bir yandan diğer yana geçirtmiyordu.”
BOKLU HAN’DA KASAP HAÇO SATIR SALLIYOR
O yıllarda yaşasaydınız, Abidinpaşa kavşağındaki Kemeraltı Camiinden Yağ Camiye doğru yöneldiğinizde, solunuzda Arabacı Han’ı görürdünüz. Tarla-takım işlerinde çalışmak üzere uzak-yakın kentlerden iş için gelenler bu ucuz handa kalırlardı. Halk arasında “Boklu Han” olarak bilinirdi. İş mevsimi başlangıcı olduğundan pek çok işçi buradaydı. Amele Pazarı hemen yakınındaydı ve kargaşa üzerine bekleşen işçiler de buraya sığındı. Çok geçmeden Kasap Haçik (Haço), Çolakyanlardan Kasap Misak ile kardeşleri ve birkaç kasap daha ellerinde satır buraya saldırıp insanları rastgele doğramaya başladılar. Bu arada “Köftelik mi istersin pirzola mı?” ya da “Bir okka et 4 metelik” diye bağırıyorlardı. 2 gün daha şiddetlenerek süren olaylara sonradan değineceğiz.
Kasaplar Divan-ı Harp kararıyla birkaç gün sonra idam edildi. Bu arada Musibet bir Papaz Muşeg ellerini ovuşturuyordu. Olayların arkasındaydı ve onun arkasında da mutlaka başka güçler olmalıydı. Nitekim… Sırası gelince onlara da değineceğiz.
PAZARTESİNE: MUSİBET PAPAZ MUŞEG
SATIRLA ÖLDÜRENLER ASILDI: Kargaşa başladıktan kısa süre sonra zavallı amelelerin sığındığı Boklu Hana (Arabacı Han) saldıran Kasap Haçik (Haço), Kasap Öisak ve kardeşleri ile birkaç kasap, insanları satırla parçalarken “Bir Okka et dört meteliiik!” diye bağırarak kendilerince eğleniyorlardı. Altısının sonu darağacı oldu.
BÖYLE Mİ OLACAKTI: 1860’larda Amerikn İç Savaşı üzerine Avrupa Pamuk için Adana’yı adeta kutsal kent kabul etmiş, bu değerli ürün için 170 Avrupalı aile, şirketleri adına pamuğu kapışabilmek için Adana’ya yerleşmişti. Avusturya, Macaristan, İran, Fransa, İngiltere, Almanya, Amerika ve daha pek çok ülkenin Adana’da konsoloslukları vardı. İmarlı Adana, uygar kent Adana iki hafta içinde bu hale geldi.
YAZIK OLMADI MI: Müslümanlar, Rumlar, Yahudiler, Süryaniler Adana mozayiğini oluştururken en zenginleri Ermenilerdi. Avrupa’daki yenilikleri çok yakından takip edebiliyorlardı. Mesela Bedros (Solda) ve Levon Yağcıyan, pahalı, Alman malı Hercules marka bisiklete, pek çok almandan önce sahiptiler. O gıcır keyfe yazık olmadı mı?


