BÖYLE GELDİ AMA ÇOK DAHA KÖTÜ GİDİYOR

İkinci dünya savaşının ikinci yarısında, Hitler’in uçakları bomba atacak diye Amasya’da geceleri siyah perdeyle karartma yaptığımız günleri anımsıyorum. Hatta babam, 2.kez üst teğmen olarak askere alındı.
Sonrası, bizim de katıldığımız Kore’yi, ABD’nin korkunç Vietnam’ını, Güney Amerika kanlı girişimlerini, S.S.C.B’nin (Rusya’nın) Afganistan’ı işgalini, sonunda Eş Başkanı olarak bulaştığımız B.O.P.lu Ortadoğu kıyamını, canlı izledik.
Cemal Abdül Nasır, İsrail’i yok edeceğim derken, 6 günde İsrail’in Nil’den Golan Tepelerine kadar hala süren kanlı işgalini ve de Bosna katliamını ve Güney sınırlarımızda hala süren din ve ırk iç savaşlarını yani 8 yaşımdan beri benim bu kitlesel can kıyımını kuşağımla birlikte acıyla yaşadık.
Benzetmem insani değil ama Putin’in son Ukrayna sergüzeşti ve İsrail’in Gazze soykırımını, benim yaşımdakilerin gençlere göre daha suskun kaldığımızı gözlüyorum. Üstelik artık o kadar çok savaş bilgici yazan-konuşan var ki, yurttaş aş-iş derdinden başka şeyi görmez-duymaz olmuş durumda. Şimdilerde de elli bin gencin canına mal olan önder Öcalan ile barış diye halkın üstünde Tek adamlığı sürdürme TV dizisini seyreyliyoruz.
İşte ben de bu gerekçelere karşın, yorgun bir çaresizlikle bu hafta yüzeyden(!) yazmak istedim. Bu okuyacağınız yazımı tam 18 yıl önce yazmıştım. Sizden, özellikle futbol dünyasında ve siyasette bu gün olanlara bakarak okumanızı ve o tarihte yazıma konu olan isimleri ve olayları bu günkü hemen hemen aynılarıyla güncelleyerek yinelemenizi diliyorum.
/Top Sizce Nedir?
“Görülüyor ki, o meşin topun arkasından daha çok yıllar, yalnız 22 enayi değil hepimiz, milyonlarca insan koşar dururuz!”
Beşiktaş’ın Ankara Spora 3-2 yenildiği maçın öncesinde, İnönü Stadyumu’nun önünde, maça gelen seyircilere bu soruyu soran genç gazetecinin yüzü, şimdi bile, o anki canlılığı ile gözümün önünde! En güzel yanıtı genç bir kız verdi: “Bir yuvarlak nesne, arkasından 22 enayi koşuyor” deyince, yanındaki tüm genç oğlanlar onu alkışladı.
Oysa Maçın sonunda başlayan ve Türkiye’yi kaplayan teknik direktör “Del Bosque kalsın mı gitsin mi” tartışması 22 enayiden nerde ise 10 milyon akıllı boyutunu geçti!
Çünkü olay ne yalnız top, ne de spor konusu artık. Türkiye’de de dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi futbol ekonomik, sosyal ve hatta siyasal bir olgu oldu. 2 yıl önce Diyarbakırspor’un Süper Lig’den düşmemesi için Devletin Futbol Federasyonu’na ricacı olduğu anımsanır. 100. yılından ötürü Beşiktaş’ın olduğu gibi, bu yıl da Galatasaray’ın şampiyon olması için etkili ve yetkili çevrelerin şimdiden gerekli(!) önlemleri aldırdığı dedikodusu yaygın.
Dün, Fenerbahçe ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi maçı dolaysıyla BBC’nin sabah haberlerindeki ilk konu, Manchester United kulübünün mali açıdan durumunun hızla bozulmakta olduğu idi.
Komünizmin çökmesinden sonra Rusya’da türeyen yeni petrol zenginlerinden (oligarglardan) Mikhail Kodorovski, iki yıl önce İngiltere’nin önemli futbol kulüplerinden Chealsa’yi 220 milyon sterline satın aldı. Her hafta maçlarda güzel eşi ile İngilizleri kıskandırırcasına maçlarını izlerken televizyonlarında onu gören Rus gençlerinin, “Neden bende orada olmayayım” dediğini, Moskova’da yapılan anketler ortaya koydu.
New York başta Amerika’nın büyük kentlerine eskiden İtalyan, sonraları İrlanda ve Çin kökenli olduğu bilinen mafya babalarının yerini, son yıllarda Rusların aldığı yazılıp çiziliyor. Bunların daha çok spor dünyasından gelenler olduğunu belirten polis kaynaklı haberleri ben okudum.
Beşiktaş’ın geçen sezon önde gelen spor adamlarından birisinin Çakıcı’nın yurt dışına kaçışını sağlayan işlemlerde payı olduğuna hemen herkes inandı! O yüzden gelişen kamuoyu tartışmalarının Kulüp Başkanı Serdar Bilgili’nin istifasına kadar uzandığı tartışmalı da olsa bir gerçek.
Galatasaray’ın yeni stat projesi dolayısıyla, kamunun arazisinin taraftarlık uğruna hukuka aykırı şekilde tahsis edildiği savı ile iki büyük gazetemizin genel yayın yönetmeni birbirlerine girdiler.
Dünyanın en büyük futbol takımı Real Madrid’den gelmiş ve en kariyerli futbol adamı da olsa Del Bosque artık Beşiktaş’ta kalamaz. Her akşam televizyonlarda sözü çok geçen spor yazarlarına bakılırsa, onun pili çoktan çekilmiş.
Zaten başladığından beri İspanya liginde maçlarını kaybeden Real’in, o yüzden istifa eden teknik direktörü José Antonio Camacho’nun yerine geri çağrıldığı için, Del Bosque’nin yeri de hazır.
Beşiktaş için geçen yıl giden teknik direktör Mircea Lucescu gibi bir sorun olmadan herkes yoluna devam eder. “Bu Beşiktaş yoluna girer mi ?”, çoğunluğa göre bu sezon olanaksız. Çünkü asıl sorun Del Bosque ile ilgili değil!
Dostum Celal Doğan’a, Ankara’da Gençlerbirliği karşısında izlediğim Diyarbakırspor’un geçen hafta Gaziantep’te sürpriz yapabileceğini söylediğimde, “Futbolda diğer sanayilere benzer, ne kadar paran varsa ligde yerin ona göre olur”, Gaziantep Sporu kastederek “ben yerimden memnunum, bu para ile 4.lük veya 5.lik bana yeter, yukarısı olmaz ” demişti.
Görülüyor ki, o meşin topun arkasından daha çok yıllar, yalnız 22 enayi değil hepimiz, milyarlarca insan koşar dururuz! Olsun, günümüzdeki politikacıların arkasından koşmaktan daha saygıdeğerdir./
BÖYLE GELDİ AMA ÇOK DAHA KÖTÜ GİDİYOR