BU YAZDIKLARIMI BEN BİLE BİLMİYORDUM Kİ

Rusya Devlet Başkanının, bizdeki uçansaryın yanda gecekondu gibi duran uçağı Şam Havaalanına inip apronda durunca kapısı açıldı. Putin gülümseyerek indi ve Beşşar Esad’a Arapça “Sabahennur” (Günaydın) diye seslendi. Beşşar Bey de aynı nezaketle “Dobre utra” (Günaydın) diyerek Rusça karşılk verdikten sonra yine Rusça ekledi, “Kak dilla?”  (Nasılsınız?) Bu kez de Putin yine Arapça “Elhamdülilleh, meeşılhal” yani, “Allah’a şükür, fena değil” deyiverdi. Öyle ki, Putin’i Arap, Beşşar Esad’ı da Rus zannedebilirdi insan. Tabii ki değildi ve bütün mesele karşılıklı çıkarları gözeten koyu dostluktan ibaretti.

Siyah, lüks ar5abaya geçtiler. Beşşar yine Rusça sordu: Vı kakoy meste vy predpoçitayete vstreçi? (Toplantı için nereyi tercih edersiniz?). Putin de, Arapça cevap vermeyi uygun görerek “Kema tetmenne. A la keyfek” (Nasıl istersen. Keyfine göre) dedi. Beşşar Avrupa’da tahsil-terbiye görmüş olmanın verdiği nezaketle, konuğunu Rus Üssü Karargahına götürdü. Burada tercümanlar vardı ve artık her lider kendi dilinde konuşmaya başlayabilirdi.

Geniş masaya Türkiye’nin Güneyini de gösteren kocaman haritayı serdiler. Putin, karargahtaki Rus fotoğrafçıya “Bu halimizi fotoğrafla ve hemen bilgisayara yükle, görelim” diye emretti. Fotoğrafçı şakır şakır birkaç poz çekip bilgisayara yükledi. Putin ve Esad birlikte incelediler bir tanesini gösterip “Bunu dünya basınına verelim” dediler.

Masabaşında oldukça samimi geçen görüşmeden sonra Beşşar Bey’in getirttiği sayısız iştah açıcılar, sulu yemekler ve kebaplarla donatılmış masaya geçtiler.  Putin, kırk kadar meze tabağından birer çatal aldıkça ağzını şapıdatıyordu. Beşşar gülerek sordu: “Oçin fhusna?” (Çok mu nefis?) Cevap yine  Arapça geldi,  “Vallahilazim küllun leziz” (Tanrı adına yeminle, hepsi lezzetli) diyordu. Garsonlar “Halaviyat”, yani tatlı çeşitleri servisini toplarken Putin midesine pat pat vurarak çok doyduğunu anlatmaya çalıştıktan sonra sordu:

  • Erdoğan’a da yedirdiniz mi bunlardan?
  • Elbette, biz başlangıçta kardeşliğimizi şlan etmişti Erdoğan. Birlikte tatil yaptık. Geleneksel lezzetlerimizi tanıttık. Birbirimize çok yakındık,  Hatta ortak kabine toplantısı bile yaptık.
  • Hayret, sonra neden bozuştunuz?
  • Ben de anlayamadım. Birden bire, Esad olan adımı Esed’e çevirdi ve o günden beri aramız açık.

Putin bir yudum votka aldıktan sonra dudaklarını büzüp “Bu küskünlük seni yıpratmışa benzemiyor” dedi. Esad ta, gülümseyerek,  “Aslına barksan, memleketteki çapulcu ve yönetim karşıtlarından kurtuldumi Allah Türklerin yardımcısı olsun” dedi.

Kalktılar. Kısa bir süre sonra ünlü Emevviye Camii’ndeydiler. Esad, “Biliyor musun Putin Bey, Erdoğan yıllar önce Şam’a ordusuyla gelip bu camide namaz kılmayı düşünmüştü” dedi. Putin hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi sadece. Suriye Lideri, boyutları, mimarisi ve süslemeleriyle tüm İslam Aleminin gurur saydıkları muhteşem  mabedin 9 veya 10 yıllık inşaat süresi sonunda 714 yılında tamamlandığını anlattı.

Putin çok etkilenmişti. “Müslüman olsaydım burada iki rekat namaz kılmayı çok isterdim” demekten kendini alamadı. Beşşar , “Geç sağ yanıma, uydum hazıtr olan imama de ve benim yaptığımı yap” diyerek kıbleye döndü. İki rekat namazdan sonra, Putin’e, “Dileyen herkese açıktır. Hangi ülkeden, hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, barış içinde olmak kaydıyla dileyen jerkes burada ebestçe namaz kılabilir” dedi.

Şam’dan ayrılan Putin’in uçağıİstanbul’da  Atatürk Hava Limanına inebildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuğuyla el sıkışırken İngilizce “Havar yu?” (Nasılsınız?) dedi.

Bu yazdıklarım dünyanın hiçbir yerinde yayınlanmadı, yayınlanmayacak. Emin olunuz ben bile görüp duymamıştım ama yazdım… Bu kadar ayrıcalıklı okurlarımsınız yani.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor