BURDAN TÜRK HALKINA SESLENİYORUM

Türkiye son derece tehlikeli bir yola sokulmuştur. Eğer önlem alınmazsa Türkiye Cumhuriyeti’nin 776 bin kilometre kare toprağı ve başkenti Ankara özgür ve güçlü bir ulus-devlet olarak bırakılmayacaktır. Batı’nın karar ve amacı budur.

Politikacı görünümlü işbirlikçiler, dış kaynaklı programlarla Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye ediyor. Bir çok insan Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in hala ayakta olduğunu sanıyor.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti, artık 1930’lu yıllardaki kendine güvenen, üretken ve güçlü bir devlet değil, Türkiye’ye yine hasta adam deniliyor.

Ülkeyle ilgili tüm kararlar yurtdışında alınıyor, burada uygulanılıyor. Altı Ok’un hiç birisi yok artık.

Tehlikeli gidişi önlemek için, halkın kendi gücünü ortaya koyması, yazgısına sahip çıkması gerekiyor. İçinde bulunulan koşullar bir araya gelip örgütlenmeyi zorunlu kılıyor.

Bu sınıfsal değil, ulusal bir örgütlenme olmalıdır. Özgür ve mutlu yaşamanın bir bedeli vardır. Geçmişten devraldığımız yaşanası bir Türkiye’yi yeniden kuracaksak, bir araya gelmeli, halka ulaşmak için çalışmalıyız.

Her türlü ayrımı bir kenara bırakmalıyız. Siyasi, etnik, inançsal ayrılıklar son bulmalıdır. Sağcı-solcu, layik-anti layik, , örtülü-örtüsüz, inanan-inanmayan, Alevi-Sünni, Türk-Kürt gibi yapay ve dayanaksız bölünmeler önlenmeli, herkese kaldırabileceği kadar bir sorumlulukla bu ülkeye bir şeyler vermelidir.

Herkesin ülkesi için yapabileceği bir şey vardır. Hiç bir şey yapamayan, bir ulusun dirliği için mücadele edenlere sevgiyle baksın.

Burdan Türk halkına yüksek sesle haykırıyorum!…

Birlik olmaya!..

Öğrenmeye ve öğretmeye!…

Okumaya ve okutmaya!…

Değer verin, çaba sarf edin…

Atatürk’ten beri Türk halkı zor durumdadır. Üstelik ulusal varlığa yönelen bir tehlikeyi de yaşıyor. Bu günden memnun değil ve çaresizlik içinde geçmişi özlüyor, geleceğe umutla bakamıyor. Gelen gün, geçmiş günü aratıyor.

Tarım çöküyor, gençler işsiz, ülke toprakları ve ekonomik varlıklarımız hızla yabancı mülkiyete geçiyor. Başkalarının ürettiğini tüketiyoruz.

Var olan fabrikalar kapanırken, fabrika yerine marketler açılıyor… Karar süreçleri Washington ve Brüksel’de oluşuyor.

Küreselleşme yalnız Türkiye’yi değil dünyanın her yerini yaşanmaz hale getiriyor.

Bütün bu olumsuzları yaşarken ülkenin insanlarına sahip çıkacak bir siyasi oluşumda maalesef yok.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’de bile ALTI OK’u arabanın bağajındaki yük olarak görenlerin egemen olduğu bir yönetim anlayışı var.

Kısacası Türk halık sahipsiz. Aydınların birincil ve yaşamsal görevi dayanaksız ayrımcılıkları bir tarafa bırakarak, önce kendi aralarında bir araya gelip; yaşanabilir ve mutlu bir Türkiye yaratma adına, emperyalistler ve işbirlikçilerine karşı halkı örgütlemesi gerekiyor.

Aldığımız hava…

İçtiğimiz su…

Yediğimiz ekmek…

Muhtaç olduğumuz güneş kadar gerekli ve acil!…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor