Ç.ÜNİVERSİTESİ ESKİ REKTÖRÜ PROF.DR.KEKEÇ EMEKLİ OLDU

Çukurova Üniversitesi’nin kurucu rektörü merhum Prof.Dr. Mitat Özsan, yaptığı görev ve verdiği hizmetlerle efsane olmuştu.. Üniversiteyi geliştirdi, adını dünyaya duyurdu. Sonra emekli oldu.. Yerine Prof.Dr. Yalçın Kekeç atanmıştı.. O dönem ülkede sıkıyönetim vardı.. Merhum Nevzat Bölügiray 6.Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanıydı.. Bir gün gün, “Gel seninle biraz dertleşelim” dedi.. Gittim, kafası dalgındı, üzüntülüydü,  sordum “Bir sıkıntınız mı var?” diye.. Genel Kurmay’dan Yalçın Kekeç’In göreve başlatılmaması Için talimat geldiğini, ne yapacağını şaşırdığını, adı geçen kişinin sağlam karekterli, vatanını seven bir akademisyen olduğunu söyledi.. Ve ekledi, “Beni görevden alsalar da, ben bu Rektörü görevden almayacağım” dedi ve dediğini yaptı..

Ben bunu sayın  Prof.Dr.Yalçın Kekeç’e anlattığımda şaşırmış, Ilk defa duyduğunu söylemişti.. Evet, Ilk defa benden duymuştu ve  merhum Nevzat Bölügiray sadece benimle paylaşmıştı. Sonra Ankara’da bir bakım evinde hakkın rahmetine kavuştu Nevzat Bölügiray, mekanı cennet olsun.

İşte o göreve başlatılmaması Istenen Prof.Dr.Yalçın Kekeç emekliye ayrılmış.. Ayrılışını da bir mektupla dostlarına anlatmış..

İşte o mektup;

“Sevgili Nevzat Uçak,

Çukurova Üniversitesi’nin Sayın Öğretim Üyeleri,
Diğer Değerli Akademik Görevlileri, İdari Görevlileri, Öğrencileri

Hacettepe Tıp Fakültesi’nin 1980 yılı mezunu, 1981 Ocak ayında asistan olarak başladığım Çukurova’nın gözbebeği ve en önemli kurumlarından biri olan, 2000-2004 yıllarında Rektörlük görevini yürüttüğüm Çukurova Üniversitesi’nden 24.07.2023 tarihi itibari ile emekli oluyorum.

Sorduğunuz zaman her akademisyenin akademik yaşamı boyunca engellerle ve başarılarla dolu kendine özgü bir öyküsü bulunur. Onun için inanırım ki, emekli olduğu zaman her öğretim üyesi kendi bilimsel alanı dışında yükseköğretimde edindiği deneyimleri anlatmalı deneyimlerini kurumun diğer elemanları ile paylaşabilmeli, tartışabilmelidir. Bir insan eğer Devlet’in, Kurum’un yararlarına, insan haklarına, hukuka ve mevzuata saygılı görevler yapabilmiş ise eleştirilerden ve tartışmalardan cevabını verebileceği için çekinmez.

Çukurova Üniversitesi’ne 44 yaşında rektör oldum. Çoğu akademisyenin öyküsünde mevcut olan akademik yaşamımda bazı engeller ve güçlükler olmuştur. Bununla birlikte kamu ve toplum düzeninin hat safhada olumsuz etkilendiğini, doğrularla gerçeklerin her zaman paralel yürümediğini, toplum değerlerinin (din, çağdaşlık, Atatürkçülük, laiklik, bilimsellik, akıl vb.) istismar edildiğini, dürüstün suçluyu değil de, suçlunun dürüstü kovalamaya başladığını zaman zaman düşündüğüm ülkemizde, yükseköğretim kurumlarında Rektörlük görevi yapmanın, rektörlük görevinden ayrıldıktan sonra Rektörlük yaptığınız Üniversite’de 19 yıl görev yapmanın farklı bir konumu ayrı bir güçlüğü olduğunu söylesem yadsınmaz herhalde… Kendine göre haklı ya da haksız tutum ve davranış geliştirenler, sitem edenler olur. Mevcut yönetici aleyhinizde ise talimatlarla ve/veya yöneticiye yaranmak için durumdan görev çıkaranlar, ziyaretçilerinizden yolu kesilenler, park ettiğiniz yeri bahane ederek müdahale edenler, ne yaptığınızı merak edip odanızın önünde volta atanlar, daha önce karşınızda yer alıp sonrasında kahramanlık edasıyla davrananlar olabilir. Bazen de bizzat mevcut yöneticilerden yollarınızı kesenler olabilir. Rektör olarak devir teslim törenini düzenleyebilmek, eski rektör olarak da kurum içinde düzenlenen toplantılara katılmak ayrı sağlıklılık, ayrı bir öz güven ve cesaret gerektirir.

Rektörlüğüm dönemimde şahsımın ve Üniversite’mizin başına ciddi sorunlar açan, geleceğini de ipotek altına aldığını düşündüğüm bazı konular oldu. Çoğunun etkileri devam ettiği gibi, bazılarının sorunları halen de devam etmektedir. Hiç birinin atılan tohumları Rektörlük dönemime ait değildi. Daha önceki idarecimizin “para istemeyin nereden bulursanız bulun” sözünün devamında gerçekleşen olayların devamında bu zamana kadar çoğunun dayanaksız olduğunu düşündüğüm eleştiri ve/veya suçlamalara da muhatap oldum. Kimine cevap verebildim. Kimine ise cevap verme fırsatım ve ortamım olamadı.

Görevinden istifa edip görevden alındığımı iddia edenler oldu. Yıllarca yönetim görevinde bulunup yerine kendilerine de danışarak yeni yöneticileri atadığım zaman, yaşımı milat olarak ilan ettiğimi iddia edenler oldu… BESYO müdürlüğüne atanan, dolu bir sporcu geçmişi olan karate siyah kuşak 4. dan, yelken yarışları uluslararası Hakemlik görevi olanlar için fizikçiden, makineciden BESYO müdürümü olur diyenler sonraki müdürlerin sporcu geçmişlerini hiç araştırma gereği duymadılar! Yıllarca görev yapanların yerine başka görevliler atanınca bazıları alındılar. Sözleşme gereği döner sermayeden yapılması zorunlu işlemleri başka bir kanaldan yapınca YÖK tarafından yönetim görevinden alınan dekan rektörle yönetim anlayışının uyuşmadığını iddia etti. YÖK’ün usul hatası nedeniyle zorlayarak 7-10 gün dekanlık yaptırılan dekan suçladı. Devam eden süreçte YÖK’ün yazısıyla görevden alındığı gizlendi. Kaynağı belirsiz kaynaktan 50 milyon (bugünün 50 TL’si) öğretim üyelerine dağıtılan paranın amacı sorgulanmadı. Büyük hizmetleri olduğunu düşündüğüm bir merkez müdürüne 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. Maddesine göre görevlendirmelerin döner katkı payı alıp alamayacağına ilişkin bilgi soruldu. Kısa bir süre içinde emekli oldu. Sonra yönetim anlayışının rektörle uyuşmadığına dair bir bildirimde bulundu. Hele bir de üzerimde bırakılmak istenilen, manevi zararları ve en son raporla 2 Milyon USD Doların üstünde gerçekleşen zararlarıyla Üniversite’nin en az 30-40 yılını ipotek altına alan, sosyal yapısını hat safhada bozan, mevcut Maliye ve Sayıştay Raporlarıyla hukuken sabit olan usulsüzlükleri nedeniyle hakkında yasal işlem yapmak zorunda kaldığım Balcalı Hastanesi Yoğun Bakım İhalesi var ki, içler acısı!.. İlgililerin yazılı ve sözlü tüm uyarılarına ve şikâyetlerine rağmen, şeytanın gözüne çomak sokarcasına bile bile yürütülen, gerçeğe aykırı olarak tam ve çalışır şekilde teslim alındığı belirtilen, maalesef bazı kamu yetkililerinin korumaları, kollamaları ve destekleriyle daha önceki işlemlerden sorumlu olan bazı eski rektörleri, bazı eski dekanları, bazı eski başhekimlerin şahsıma karşı cephe oluşturduğu, usulsüzlükleri nedeniyle ihale sözleşmesini feshettiğim, daha sonra açılan davaları Üniversitenin kaybetmesi, yüklenicinin davayı kazanmasına yönelik dönemin yöneticileri ve bazı öğretim üyeleri tarafından önceki mevcut tüm raporlara rağmen, gerçeğe aykırı sahte bir rapor gerçekleştirilerek Rektörlük tarafından mahkemelere ve hukuki mercilere adaleti yanıltmak için sunulan Yoğun Bakım İhalesi…

İnsanlarımıza defaten dayanak belgeleriyle anlattım. Ben sitem edeceğime, gerçeğe aykırı olarak tam ve çalışır şekilde teslim aldığını rapor eden, yüklenicinin taahhütlerini yerine getirdiğini rapor eden öğretim üyelerinin sitemleriyle karşılaştım. Kadrosunun geciktiğini belirten bazı insanlara bu gerçeğe aykırı sahte raporda imzası olanların bırakın profesör olmalarını, öğretim üyeleri olmaya hakları olup olmadığını ben sordum. Bilgi güçtür, bununla birlikte insanlar bilgi birikimlerini insanlığın ve adaletin aleyhine de kullandığına, suçlunun masumu hedef aldığına tanık oldum. Konusunun ne olduğunu bilmediğim bana alındığını söyleyenler bazıları oldu. Davet ettim konuyu bileyim dedim, gelen olmadı. Yelken Kulübüne gidip işçileri kızgınlıklarını işçilerden alan, asgari ücretle çalışan işçileri tehdit eden öğretim bazı üyeleri oldu. Usulsüz işlemlerde imzası olan bazı öğretim üyelerinin rektörlüğümden sonra Üniversite üst kurullarında ve makamlarında ciddi görevlere getirildiğini gördüm. Ekonomik sıkıntılar sırasında, bir yöneticinin “para istemeyin nereden bulursanız bulun” sözünün insanları yanlış yollara sevk edebileceğini gördüm. Kaynakların kamu ve kurumda mevcut harcama kalemlerinden olması, ayrıca haklı bir kazanç olması zorunludur. Üzülerek belirtmem de gerekir ki, konulara ilişkin bilgileri rektörlüğün resmi yazılarıyla hukukçu olan atama yetkililerine, başkanlara, diğer makamlara dayanak belgeleriyle ilettim. Aksine usulsüzlüklerin dolaylı veya dolaysız desteklendiğinin tanığı oldum. Din istismarı yapanlarla toplumun diğer değerlerini (çağdaşlık, Atatürkçülük, laiklik, bilimsellik, akıl, adalet, hukuk vb.) istismar edenlerin hiçbir farklarının olmadığını söyleyebilirim… Süreçlere bakılırsa her türlü toplum değerlerini istismar eden kesimlerin bozukluklarda payı olduğunu gördüm…

İncelendiği zaman görülecektir ki, Rektörlük dönemimde sorun yaratan dosyaların büyük çoğunluğunun gerçekleştirilmesi ve temelinin dönemime ait olmadığı görülür. Çoğu insanımız hatırlayacaktır ki, usulsüzlük iddiaları bulunan konular, başta Balcalı Hastanesi Yoğun Bakım İhalesi olmak üzere, radyoloji film ihalesi, KKTC- TAGEP Projesi işlemleri, daha önceki yakıt ihaleleri işlemleri, hematolojik işlemler, receptal lineer tıbbi malzeme işlemleri, Üniversite’nin maliki olduğu bir işçiye Üniversite adına düzenlenen genel vekâletle 25 yıl intifa hakkı verilen petrol İstasyonu ihalesi, diğer bazı idari işlemler sorun yaratmıştır. Öğrenciye güç gösterisi yapan bazı öğretim üyelerine karşı öğrencilerin, bazı sendikalara karşı işçilerin haklarını korudum.

Üniversitenin ve Seyhan Gölü’nün tanıtımı için yapılan, Rauf Denktaş, YÖK ve TÜBİTAK Başkanları, Üniversite Rektörleri, Valileri, bazı askeri yetkilileri, sanatçıları, kongre katılımcılarını, proje düzenleyenleri, öğrencileri, bazı toplantılarda insanları ağırlayan katamaran tekne (bazıları yüzer platform olarak adlandırıyor) hem de katamaran tekneyi kullanan ve daha sonraki yetkililer tarafından cezalandırıldı, ortadan kaldırıldı. Bizi hatırlatmaktan başka kime ne zararı oldu ki?

İnsanların eylem ve protesto hakkına sahip olduğu, bu ihtiyaçlarını giderirken eğitim öğretim gören öğrencileri, ders veren akademik elemanları rahatsız etme haklarının bulunmadığı, protesto edenin bir başkası tarafından da protesto edilebileceği düşüncesinden esinlenerek, insanlarımızın protesto ve eleştiri haklarını özgürce kullanabilecek ayrıca akademik özgürlükler adına inşa edilen 2000 kişilik protesto alanı yok edildi, hem de özgürlüğü dillerine pelesenk edenler tarafından…

Zamanımızdaki düzenlemeleriyle Çukurova Üniversitesi’ne yıllarca hizmet veren, çoğu üniversitelinin anısının bulunduğu kongre yemeği faaliyetleri gününde bile restoran hizmeti vermeye devam eden Sosyal Tesislerimizin faaliyeti durdu. Muhakkak ki, elde olmayan nedenleri vardır. Tartışalım diyorum.

Bir sürecin sonuçlarını yaşıyoruz. Bugünlerin temelleri geçmişte atıldı. Abartmasız sayısız yolsuzluk iddiası nedeniyle basın ve yayın organlarına yansıyan, çoğu zaman aşımına uğratılan dosyaların dolaylı ya da dolaysız sahipleri ve destekçileri duyarlı vatandaş rollerini oynamaya, bugünkü yönetimi eleştirmeye, üretilen bilgi kirlilikleri ile yıpratma çalışmalarına başladıklarını görüyorum.

Bazı aynı tutum ve davranışlar daha önce de görüldü. Daha önce de defalarca eşinden boşanma, tekne alem partileri, gayri meşru çocuk, rektörün şatosu, iki erkek öğretim üyesinin uygunsuz şekilde yakalanması iddialarına ilişkin dedikodular Yükseköğretim kurumuna bir yarar getirmemiş, zarar vermiştir. Geçmişin kötü mirasları, kötü alışkanlıkları yetmemiş gibi, kovit pandemisi ve deprem afetlerinin üzerine eklendiğini, ülke ekonomisinin kötü durumda ve kamu düzeninin olumsuz çalıştığını düşündüğüm ortamda mevcut yöneticilerin işlerinin çok zor olduğunu söyleyebilirim. Tanrı yardımcıları olsun.

Üniversitelerimizin olumsuz dış ektilerle bazı sorunlarının olduğu doğrudur. Peki, kabahat hep mi dışarıda? Bazıları gibi sessiz sedasız ayrılma yerine Temmuz Ayı içinde “Yükseköğretimin Doğruları ve Gerçekleri”, Kısaca da hep tartışılan Çukurova Üniversitesi’nin Ülkeye ve Çevreye katkılarını içeren bir sunu ve daha sonraki düzenlemelerle deneyimlerimi Üniversite mensuplarıyla ve öğrencilerimizle paylaşayım istedim. Temmuz Ayı’nda öğrencilerin olmaması, izin ayı olması, ayrıca deprem felaketi nedeniyle ortamın uygun olmaması programı ertelememe neden oldu. Muhtemel Eylül ayı ve Ekim ayı da bunu gerçekleştirebileceğimi düşünüyorum. Tartışalım diyorum.

Bir hastanenin yakıt gideri Bir yıl içinde 10.000 tondan nasıl 2900 tona düştü? Üniversitenin maliki olduğu bir alanın intifa hakkı işçi statüsünde birine verilen bir vekâletle 25 yıllığına nasıl verildi. Sonra neler oldu? Bozuk ve eksik malzemeler niçin tam ve çalışır şekilde teslim edildi diye rapor edildi? Üniversitenin bazı öğretim üyeleri 2 milyon dolar kamu zararının olduğu bildirilen bir ihale mevzuatında adaleti yanıltmak için niçin hangi koşullarda gerçeğe aykırı sahte bir rapor verdi? Fatura kimlere çıktı? Bir akademisyen ne kadar özgürdür? Kendisine arzu ettiği özgürlüğün yüzde kaçını yanındaki için arzu eder? Bazı yetkili merciler yolsuzluk dosyalarını niçin korurlar?

Üniversitelerde ilan edilmeyen kadro kimin kadrosudur? Usulsüzlük yapan insanlar hangi koşullarda masum insanlara saldırdılar? Dönemin parasıyla Hastaneyi 78 Trilyon artı meblağ ile bırakan Başhekime bazıları tarafından neden husumet duyuldu? Ne kadar kumpasa maruz kalındı? Belki kötü alışkanlıklar nedeniyle dedelerimizin faturalarını ödüyoruz. Bununla birlikte torunlarımıza kötü fatura bırakmayalım, üniversitelerimize ve üniversitemize sahip çıkalım diyorum. Bilgi kirliliği yerine yöneticilerimize yardımcı olalım diyorum. Siz sorun ben cevap vereyim.

Çalışmalarım sırasında ve akademik yaşamımda Ülkemize, üniversitemize ve şahsımıza olumlu katkıları bulunan Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Meryem TUNCEL ve Sayın Dekanımız Prof. Dr. Derya GÜMÜRDÜLÜ olmak başta üzere Rektör olarak ve diğer yönetim görevlerinde birlikte çalıştığım akademik ve idari tüm insanlarıma teşekkür ediyor, mutlu ve sağlıklı günler dileğiyle saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.’’

 

ZEYDAN KARALAR’IN SİNİRLERİ BOZULMUŞ

Dün bir basın bülteni geldi Adana Büyükşehir Belediyesi’nden.. MHP İl Başkanı’nın suçlamalarına yanıt olarak.. Kısa bir açıklama, okudum, şaşırdım Zeydan Karalar’ı  yakından tanırım, siyaseti ve siyaset dilini bilecek kadar  tecrübelidir. Ancak, bültende sinirlerine hakim olamadığını gözledim. Ne demek, ”Amaçları objektif  habercilik olmayan, sadece sallamak isteyenlere duyurulur”

Kısa açıklamanın tam metni şöyle;

“Adana Büyükşehir Belediyesi, MHP Adana İl Başkanı Yusuf Kanlı”nın toplu taşıma durağı ile ilgili açıklamasına yanıt verdi.

Büyükşehir Belediyesi basın bürosundan yapılan açıklama aynen şöyle;

“Karayolları”nın 15 Temmuz Şehitler Köprüsü Kavşağı”ndaki uzun süren çalışmalar biter bitmez Adana Büyükşehir Belediyesi”nce, şehir Hasstanessi kaşısında inşa edilecek toplu taşıma durağı vatandaşın hizmetine girecek. Durağın inşa edilmesiyle ilgili ihale yapıldı. Şu anda bölgede zemin iyileştirmesi ve olası toprak kayması tehdidi8e karşı zemin perde duvar çalışmaları sürüyor.

Amaçları ojbektif habercilik olmayan, saddece sallamak isteyenlere duyurulur”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor