CAFER ESENDEMİR; YEREL MEDYAYA SAHİP ÇIKILSIN

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir BÖLGE’ye önemli açıklamalarda bulundu. Arkadaşımız Cansu Ersoy’un sorularını yanıtlayan Cafer Esendemir, son dönemde doların artması ve artan fiyatlar gazeteleri de olmsuz etkilediğini söyledi. Esendemir, “Biz istiyoruz ki yerel yöneticiler yerel medyaya sahip çıksınlar. Teknolojiden geri durmayalım ama mazimizi canlandıran gazeteleri de yaşatalım” dedi.

 

RÖPORTAJ: CANSU ERSOY

ADANA (BÖLGE)-Özellikle son dönemlerde artan fiyatlar ve yüksek enflasyon gazeteleri de kötü etkilemeye başladı. Baskı maliyetleri ve buna benzer birkaç sebepten dolayı Adana’da birçok aylık gazete artık basılı olarak gazete çıkarmama ve dijital ortamdan devam etme kararı aldı. Aylık gazetelerden sonra Adana’nın en eski gazetesi olan Yeni Adana Gazetesi başta olmak üzere birkaç günlük gazete de sadece dijital ortamda devam etmeye başladı. Çukurova Gazeteciler Cemiyeti  Başkanı Cafer Esendemir’le Adana’daki yerel medyanın durumuyla ilgili arkadaşımız Cansu Ersoy röportaj yaptı.

-Aylık gazetelerin çoğu zaten kapandı. Son zamanlarda günlük gazeteler de ya kapanıyor ya da dijitle geçiyor. Yerel gazetelerin kapanmaması çerçevesinde destek konusunda yapmayı planladığınız bir şey var mı?

Şimdi gazeteler konusunda bu yeni yasa daha çıkmadan aylar öncesinden biz Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca’yla ve bir heyetle Ankara’ya gittik. Bu yasayı yapan, teklif eden Kahramanmaraş Ak Parti Milletvekili Ahmet Özdemir’le AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’le MHP’nin bu işle görevli Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kayacı’yla görüştük. Sonra da diğer milletvekilleriyle görüştük. Yasanın geriye çekilmesi gerektiğini, bu yasanın yerel medyayı bitiren yasal olacağını söyledik. Onların çoğu da bize hak vererek bu yasanın daha yumuşatılacağını ve seçimden sonraya bırakılabileceğini söylediler. Umut verdiler. Ama biz döndük geldik. Arkamızdan yasa aynen çıktı. Yani umuttan ziyade oyalamışlar bizi. Bu yasadaki asgari kadro sayıları yerel gazetelerin belini büküyor. Yerel gazeteleri ve gazetelerin internet sitelerini zor durumda bırakıyor. Bugün normal bir gazete geçimini temin edemezken istenen altı veya sekiz kişilik asgari kadrolar var. Onlar da yüz bin liranın üzerinde ek maliyet getiriyorlar. Bu gazetenin baskı parası var. Elektrik, su vb. şeyleri de var ve bunlarla beraber aylık gideri yaklaşık iki yüz bin lirayı geçiyor. Basın İlan Kurumu’ndan gelen para 50-80 bin lira arası olsa bu gazeteyi nasıl kurtarsın? Kurtarması mümkün değil. Eş, dost, sağdan soldan ilan ve abonelerle bunu kapatmaya çalışıyor gazeteler ama bunda da başarılı olamıyorlar. Biz deriz ki; özellikle yerel medyanın personel ve diğer girdilerinin sübvanse edilmesi yani devletin bir kısmının karşılaması. Çalışanların sigortası ve vergilerinin yine sübvanse edilmesi. Gerekirse yüzde 25 oranında veya yüzde elli oranında alsınlar. Ama sübvanse etsinler. Bugün ihracatta, çiftçiyi bir takım teşvikler veren devlet, niye medya sektörüne teşvik vermiyor? Medya bir nevi bitirilmek isteniyor. Bunun için de devletin bir an önce özellikle yerel medya sahip çıkması, asgari kadroların azaltılması ve temel girdilere de sübvansiyon uygulaması gerekir. Biz bu arada tabii yerel gazetelerin ilan almaları için birçok kurumlarla görüşüyoruz. Onlarla beraber belediye başkanlarını ziyaret ediyoruz. Yani ‘Bu gazetelerin desteğe ihtiyacı var. Mutlaka destek verin’ diye. Bunu da kısmen başarılı olabiliriz. Çünkü belediye başkanlarının çoğu makamlarında söz veriyorlar. Ama uygulamada çoğu sözünü unutuyor. Maalesef sözü unutan yöneticilerimiz çok. Biz istiyoruz ki yerel yöneticiler yerel dinamik olan yerel medyaya sahip çıksınlar. Bugün Büyükşehir Belediyesi dışında İzmirli ilçe belediyeleri de meclis kararlarını yerel gazetelere veriyorlar. Adana’nın İzmir’den ne farklı özelliği var? Adana’da da verebilir bazı belediyelerimiz. Biz bunu istedik. Tabii daha fazlasını da yapabilir. Ama ben sadece belediyelere bağımlı gazeteciliği de tasvip etmiyorum. Bugün bu şehirde birçok ünlü sanayi firması var. Tekstil firması var. Otel var. Bunların da yerel medyaya sahip çıkması lazım. Sivil toplum kuruluşlarının da yerel medyaya sahip çıkması lazım. Bunlar her gün bir haber gönderiyorlar. Ama o derneklerin popüler başkanları ve yöneticileri kendi firmalarından veya derneklerinden veya kurumlarından ‘Ya ben de şu gazeteye bir ilan vereyim de destekleyeyim’ diye düşünmüyorlar. Hep desteği kendilerine istiyorlar. Ama gazetelere en ufak bir destek vermiyorlar. Ben onların yerinde olsam Adana’da haberciliğine güvendiğim, elman çalıştıran, naylon kadro bulundurmayan gazetelere abone olurum. Gazetesini gidip bayiden alırım, desteklerim, teşvik edelim, ilan veririm veya verdiririm. Ama fiilen bu işi, haberciliği yapanlara yaparım bunu. Sadece bültenle gazete çıkaranlara değil. Bu da diğerlerine teşvik olur ve onlar da çalışmaya başlarlar. Eleman çalıştıran gazeteye destek verilirse diğer gazeteler de gerçek eleman çalıştırmak durumunda kalacaklar. Gerçek kadrolar çıkaracaklar. Bu sefer gazeteler arasında habercilik yarışması olacak. Ama maalesef şimdi sadece kendi gazetelerini kurtarma yarışı var. Herkes ‘Nasıl kurtaracağım?’ derdine düşmüş. Yani herkes diyor ki ‘Ben bu ayı nasıl kurtarırım? İşçi maaşını nasıl verebilirim? Sigortayı, vergiyi nasıl yatırabilirim?’ Öyle düşünürken de kimse gazetecilik yapamıyor. Onun için de araştırma haber yaparken bazı firma ve kuruluşların aleyhine, onlara dokunacak haber yazamıyorsunuz bazen. Niye? Reklam ilişkileriniz var. Patron ilişkileriniz var. Bunlar bir nevi sansür. Yani gazetecinin hiç kimsenin akrabasıyla veya tanıdığıyla gerçek haber yazarken bir takıntısı olmayacak. Ben haberciliğimi yapacağım. Bu adam da hatası varsa telafi etsin. ‘Ya şöyle bir haber yaptı elemanın. Bunu kullanma’ demesin. Bu kişi dürüst adamsa önce kendi açığını kapatsın. Ondan sonra gazeteciyi çağırsın desin ki Ben bunu böyle yapayım dedim.’ Kendisini ifade etsin. Sansür tamamen karşıyız. Ama günümüzde mevcut siyasi iktidar eleştirilmeye tahammül etmiyor. Eleştirilse de yanlış anlıyorlar. Biz bunu 1970-80-90-2000’lerde de gördük. Çok ağrı eleştirilen, karikatürleri çizilenleri gördük. Mutlu oluyordu adamlar açıklarını gördüğün zaman, eleştirildiği mutlu oluyorlardı. Hiç olmazsa açığımızı söylediniz diye. Ama şimdi bir açık söylendiği zaman kabul etmiyor kimse. Sizi hemen başka şeyle suçlamaya kalkıyorlar ki o çok kötü bir şey. Eleştirmek çok güzel bir şey bence. İnsan eleştirildiği zaman açığının farkına varır. Ama herkes seni alkışlarsa senin hiç işine yaramaz, seni hataya sürüklerler. Mutlaka bir eleştirin olacak senin. Bunu göreceksin. Sen de buna göre kendini düzelteceksin, dikkatli olacaksın.

-Adana’nın en eski gazetelerinden biri olan Yeni Adana Gazetesi’nin kapanması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yeni Adana Gazetesi’ne gelince Adana’mıza mal olmuş tarihi bir unsur. Bence yaşatılması gereken bir gazete. Bugüne kadar biz cemiyet olarak Yeni Adana Gazetesi’ne elimizden geldiği kadar yardımcı olduk. Tüm gelirlerini de onlara bıraktık. Onlardan bir maddi beklentimiz hiçbir zaman olmadı. Olmazda. Ve aile ülkenin mevcut ekonomik halinden yana olumsuz etkilenmeye başlamıştı. Ve gazeteyi tamamen kapatmakta çözüm buldular kendilerince. Bize sormadılar. Biz de belki sorsalar bir şeyler söyleyebilirdik ama kendileri çalışanlarıyla ve aile fertleri bir araya gelip bu kararı almışlar. Bize konu intikal ettiğinde yani duyduğumuzda biz hemen ilgili yetkilileri aradık. Basın İlan Kurumu’na dilekçe verildiğini söylediler. Onun için dönüşün mümkün olmayacağını söylediler. Basın İlan Kurumu Genel Müdürü’yle, ilgili daire başkanı Özlem Konar’la, Adana Bölge Müdürü Çetin Oranı’yla ve Yeni Adana’ya gönül veren birçok insanla bu konuyu görüştük. Herkes Yeni Adana’nın canlandırılmasını istiyor. Ama yasal mevzuat şu anda olumsuz görünüyor. Ben bugün Oya Yüreğir’le görüştüm. Çetin Bey’in kızıyla. Çok kişinin bu konuda kendilerini eleştirdiğini, öneri getirdiğini, bunları da babasına götüreceğini söyledi. Biz de cemiyet olarak bir kısım Yeni Adana gönüllüleriyle bu gazeteyi yayınlamak istiyoruz. Ve buradan da cemiyetimize bir kuşluk bir gelir hedeflemiyoruz. Gelir sağlarsak bu geliri de Yeni Adana ailesine teslim edip geride bırakılan borç var ise eğer borçların kapatılması veya gazetenin daha da iyileştirilmesi amacıyla kullanmak istiyoruz. Ve bu konuda birçok arkadaşımız bizimle hemfikir. Yani bu işi gönül olarak yapabiliriz diyorlar. Bu konuyu bugün kızı Oya Yüreğir’e ilettim. O da kendi babasına iletecek. Onlar da ‘Mantıklı bir öneri gelir ise babam belki olayı hoş karşılayabilir’ diyor. Ama şu ana kadarki düşünceleri gazetenin tamamen kapatılması. Yani gazeteyi sadece sosyal medyada Basın İlansız devam ettirmek. Gazete, Basın İlan Kurumu’nda hiçbir kaydı olmadan gidecek. Ama biz istiyoruz ki hiç olmazsa iki tane çalışan bulalım. Kamu kurumlarının tavsiyeli ilanlarını alalım. Bizde sağdan soldan, eşten, dosttan, kurumlardan ilan toplayalım, abone yapalım. Bu gazeteyi eski parlak günlerine götürmek istiyoruz. Bu konudaki teklifimizi de kızı götürecek. Kabul görürse biz elimizi taşın altına atacağız. Her türlü desteği vereceğiz. Başkası da alsa Yeni Adana Gazetesi’ni devam ettirmek için onlara da destek veririz sonuna kadar.

-En azından hala devam edebilmesi adına gazeteyi satma fikirleri olmadı mı hiç?

Başka insanların eline geçebilir düşüncesiyle, kendi Atatürkçü çizginin ötesinde yanlış insanların eline geçer diye satmadılar. ‘Onun da vicdan azabını yaşamamak için biz gazeteyi kapatma kararı aldık’ diyorlar. Yani ‘Biz geleceğimize saygı duyarak onu kapatmak istiyoruz’ dediler. Kendi açılarından haklı olabilir ama biz diyoruz; Basın İlan Kurum hakkını satsaydı belki de geriye dönük bazı borçlarını ödeyebilirlerdi. İşçi alacakları varsa onları öderlerdi. Pek kendilerine masraf olmadan bu işi kapatırlardı. Ama aile böyle bir karar almış. Buna saygı duymamız gerekiyor bizim. Dediğim gibi yeni bir karar alırlarsa gazetenin yayınlanması, büyütülmesi doğrultusunda biz her türlü desteği veririz Yüreğir ailesine. Tabi buradan dönüş yok. Fakat yeni baştan başlayacak. Küllerinden doğuracağız onu gerekirse. Mücadele güzel bir şey, pes etmemek lazım. Aynı sıkıntı tüm gazetelerde var ama zorla dayanıyor herkes.

-Dijitalleşme çağı içerisinde olduğumuzu ve çoğu sektörün buna ayak uydurarak evrimleştiğini biliyoruz. Pek, sizce yerelin tamamen dijitalleşmesi mantıklı mı?

Dünya şu an dijitalleşmeye gidiyor, dijitalleşme kaçınılmaz. Ama biz diyoruz ki elimizde gazetemiz de olsun. Elimiz gazeteye değsin. Onun için de mutlaka gazetelerin yaşatılması gerektiğini düşünüyoruz. Tamam. Teknolojiden geri duymayalım ama mazimizi canlandıran gazeteleri yaşatalım. Herkes internete giremiyor. Köydeki insanların çoğu internete giremiyor. Üstelik teyit edilmeden yayılan haberler de çok fazla oluyor. İnternette insanı vuruyorsunuz bir anda. Sonra diyorsunuz ki yanlış oldu. Geri çıkartıyorsunuz. O da sıkıntı yaratıyor. Gazetelerin ve gazetecilerin inandırıcılığını azaltıyor yanlış haber.

Son zamanlarda bir tabela, plaket gazeteciliği var. Birçok yerel gazete diyeyim kendi kendilerine korsan bir şekilde piyasada dolaşarak kurumları ziyaret ediyorlar. Size ‘Yılın iş adamı plaketi vermek istiyoruz’ diyorlar. Ve bunlara plaket veriyorlar ve plaketleri özel gecelerde tören veriyorlar. Yani bir nevi kendilerine çıkar sağlıyorlar. Kendilerinin seçtiği adamı yılın adamı gibi gösteriyorlar. Bu da tabi mesleğimize zarar veriyor.

-Bu şekilde giderse geleneksel gazeteciliğin yok olacağını düşünüyor musunuz?

Sosyal medyada her şeyin bir anda silebiliyorsunuz, yok edebiliyorsunuz. Ama gazetede kalıyor bu kalıcı bir eser. Yıllarca çocuklarınıza gösterebileceğiniz bir eser veya tarihte gösterilebilecek bir belge. Buna tarihi belge. ‘Söz uçar, yazı kalır’ diyoruz ya, bu yüzden yazılı medyanın da yaşatılması gerekir. Tamam, dijitalleştirelim. Teknolojiye ayak uyduralım. Bak telefon geldi. Herkes fotoğrafını anında çekip gönderebiliyor. Eskiden böyle bir şey yoktu. Ama gazete yine de bir ihtiyaç bence. Mutlaka olmalı ve desteklemeli. Kalitesi de artırılmalı. Yenilenmeden de kaçılmamalı. Dijital medyaya daha sağlam bir şekilde sarılmalı ve dijital medyayı ihmal etmemeliyiz. Çünkü dünya yavaş yavaş dijital medyaya geçiyor. Biz neden gerisinde kalalım? Biz dijitalden hiç geri durmayalım ama yazılı medyayı da ihmal etmeyelim.

Bunun dışında yerel gazete belli sayıda olsa rekabet de olur. Şimdi mesela çoğu belediyelerden ve kamu kurumlarına gelen ilanlara bel bağırıyorlar. Daha güzel ve daha fazla elemanla çalışsalar kurumlardan ilan alınır, abone yapılır. Böylece rekabet de artar. Ama bugün sayı çok fazla ve herkes genellikle Basın İlan Kurumu’nun vereceği paraya bakıyor. Ve bu arada haftalık, on beş günlük, aylık gazeteler de aynı imkanlara sahip olmak istiyor haklı olarak. Ama şimdi atıyorum günlük sekiz tane adam çalışırken büro kirası, elektrik, su parası varken ben günlük gazeteye verdiğim yardımı, desteği hiç kimseyi çalıştırmadan, bürosu bile olmayan gazeteye nasıl verebilirim? Bu adalet mi? Onu da kendine göre orantılayıp yapacaksak öyle destek yapalım. Yani ‘Günlük gazeteye 50 verdik diğerlerine de 25 verelim’ diye bir şey yok. O zaman ne anlamı kaldı. Günlük kapatsın gazeteyi haftalık çıkarsın o zaman. Ama atıyorum orda on kişi çalışıyorsa bunun yüzde 10’unu versinler. Veya buna benzer daha adaletli bir şey yapsınlar.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor