ÇARÇABUK FABRiKASI
Yaşıtlarımız ve büyüklerimiz Çarçabuk Fabrikası’nı bilmeseler bile mutlaka duymuşlardır. Aslında, Cumhuriyet ertesi Adana’mızda kurulan ilk önemli tesislerden biridir. Eskiistasyon’dan Kuruköprü’ye gelirken, solda, Suphipaşa Çırçır Fabrikası’nın karşısındaydı. “Ya Suphipaşa Fabrikası?” diye sorarsanız, o da yok artık; bir kısmı caddeye, bir kısmı da metro hattına tahsis edildi. O zaman şöyle anlatalım, şimdi yurt olarak kullanılan ve yakın bir geçmişe kadar Sümerbank Satış Mağazası olarak hizmet veren mavi boyalı binanın bulunduğu alandan başlayıp batıya uzanan alan üstündeydi. Bir tarafında da şimdi Seyhan Belediyesi boy gösteriyor.
NEDEN ÇARÇABUK
Çarçabuk Mahallesi’nde kurulmuştu da ondan…
Belli, soracaksınız hemen; “Ya mahalle neden çarçabuk?”
İşte, çuvaldızın batırılması gereken yer. Uzun hikâye, elimizden geldiğince kısaltıp anlatmaya çalışalım.
Efendim, denilebilir ki 115 yıl öncesine kadar kardeş kardeş yaşadığımız ve hatta ticaretin, endüstrinin asıl efendisi olan Ermeniler, Osmanlı’nın adamakıllı sarsıldığı dönemler içinde dışarıdan öylesine şırınga aldılar ki, sonunda, “Burası bizim, Adana bizim, Kilikya bizim!.. Hepsi bizimdir ve bizim kalacaktır!..” demeye başladılar. Ayrıntılar bir yana, dargınlığın ilk ciddi işareti 1907’de alındı ve 1909’un Nisan’ında, 13’ü 14’e bağlayan gece, yani İstanbul’da patlayan 31 Mart Vak’ası’nın ertesi günü kanlı isyan başlattılar. Büyüklerimizin İğtişaş dediği isyan. Yüzlerce müslüman sadece ve sadece tüfek menziline girdiği için bir anda yere serildi. Adamakıllı kargaşa çıktı. Karaisalı’daki Redif Ordusu (Yedekler) yetişip sükûneti sağladı ve bugünkü İmam Hatip Lisesi’nin bulunduğu Kumluk mevkiinde karargah kurdu. Asıl kıyamet, on gün kadar sonra burada koptu ve bir akşamüstü tam karavana zamanı askerlerimize yaylım ateşi açılınca tüm Adana karşı harekete geçti. Her iki taraftan toplam sekiz bin kadar Adanalı can verdi (çok değişik rakamlar söylenmekte ise de bize göre gerçekçisi bu).
Avrupa, bu olayı Osmanlı’ya baskı aracı olarak kullanmaya hazırmış ki, istek üstüne istek geldi. Kurulan Mahkemenin başına bir Ermeni tayin edildi. Her iki taraftan 70’e yakın Adanalıya ölüm cezası verildildi. Fakat Avrupa baskısı yüzünden 35’i aşkın müslüman asılırken Ermenilerin sadaca ikisi ipe çekildi. Ermenilere türlü özel tazminatlar ödendi. Bu arada, Kumluk Olayı üstüne ateşe verilen evlerin yerine ermenilere tahsis edilmek üzere, işte o dediğimiz yerde ve çok kısa sürede bir mahalle kuruldu. O kadar hızlı bir çalışma sergilendi ki, Mahallenin ismini halk buldu: “Çarçabuk”.
FABRİKANIN ADI
Zorunlu yeniden iskân yasası üzerine Adana’daki Ermeniler göç etti. Evler de onun bunun elinde kaldı. Zaten idari otoriteden bahsedilmesi bile mümkün olmadığı için, gücü yeten buradan yararlanabiliyordu. Velhasılı, nizahın bitmediği bir yer olmuştu. Nihayet, Kurtuluş Savaşı ertesinde Sümerbank Dokuma Tesislerine Adanalılar “Çarçabuk Fabrikası” dediler. Aslında fabrika çoook daha eskiden Rum müteşebbis Tırpani tarafından kurulmuş, Cumhuriyet sonrasında Ziraat Bankası tarafından işletilmiş ve Atatürk Sümerbank’ı kurduktan sonra yeni sahibinin ismini almıştı. Anımsarız; burada çalışanların bir kısmı Fabrika yerine “Favruka” yahut “Paalike” derdi.
Çocukluğumuzun Adana’sında, her 5 Ocak, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim günlerini Sümerbank’ın zarafet timsali tak’ı karşılardı ki, ahşap ızgara üstüne beyaz bez gerilerek yapılır, yüzlerce, belki binlerce ampulle de aydınlatılırdı.
Birgün baktık ki ne görelim; Çarçabuk Paalikesi yerle bir… Yahu ne zaman geldiler, ne zaman yıktılar diyemedik bile.
Yıkımı da adı gibi gerçekleşmişti: Çarçabuk!..