CEK-CAK GAZETECİLİĞİ

 “Beni hainlerin önüne kurban olarak attığı için, linç ettirdiği için küfür ettirdiği için ben isyan ediyorumİçişleri Bakanı Süleyman Soylu, devlet makamında olduğu ve cumhurbaşkanının yanında durduğu sürece onu savunmak benim boynumun borcu ve namus borcum olsun. Herkes Sedat Peker’e bir şeyler söyledi. Madem adım bu işlerin içine bir şekilde bulaştırıldı, o zaman söz söyleme sırası bana geldi. Benim de bildiklerim var benim de öğrendiklerim var. Bunları tek tek anlatacağım. Korkmadan çekinmeden anlatacağım”

Bu sözler Hadi Özışık’ın kardeşi Süleyman Özışık’a ait

Hani o  yandaş TV’lerde bangır bangır bağırarak konuşan, Sedat Peker’le konuşurken videoya kaydedilen biri vardı ya hahh  işte. Hadi’nin kardeşi..

Adeta göz dağı veren bir açıklama yapmış, çok şeyler açıklayacağını belirtmiş, sanki göz dağı veriyor gibi..

Demiş ki; “Bundan iki yıl önce kimini tanıdığım, kimini tanımadığım 7-8 kişilik grupla Sedat Peker’le aynı ortamda bulundum. Kendisi hakkında herhangi bir suç isnadı yokken bu görüşme yapıldı. Kendisi siyasilerle ilgili, Türkiye’nin durumuyla ilgili yorumlarda bulundu. Bu görüşmeden bir yıl sonra bu kişi benim cep telefonuma mesaj gönderdi, İstanbul Emniyeti’nde FETÖ’cü bir grup olduğunu, tespit ettiğini söyledi. Pek çok kaynağıma, devlet kademesine sordum, bir bulguya rastlamayınca konuyu kapattım. Kendisi Karabağ’dayken de benimle irtibata geçti, benzer iddialarını sürdürdü ve bunlarla ilgili video çekimleri yapacağını dile getirdi.

Aynı tarihlerde ağabeyim Hadi Özışık beni aradı, Peker’le Youtube çekimi yapacaktım, Soylu’ya sordum, “zinhar yapma” dedi diye aktardı. Ben de “bence de o yayını yapma” dedim. Hadi Özışık, sonraki süreci anlattı kendi yayınında. Benim adım bu meseleye hiç haberim yokken dahil olmuş oldu.

Twitter’da beğen ikonuna istemsizce dokunmuş ve beğenmişim. Şimdi buradan beni Sedat Peker’in safına geçtiğim anlamına getirmişler, öyle manşetler atmışlar.

Bakın buradan çok net söylüyorum. Sizin huzurunuzda söylüyorum. Bu arkadaşlara sesleniyorum. Halt etmişsiniz. Benim kimin safında olduğumu ve durduğumu siz yakında göreceksiniz. Çok net göreceksiniz hem de.

Ben kimseye kumpas kurmadım. Şimdi yüzlerce arkadaşım binlerce okurum bana diyor ki ‘İçişleri Bakanı’na kırılma, o sözleri kızgınlıkla söyledi. Kızdığı için senin hakkında suç duyurusunda bulundu’ diyor. Mesele benim hakkımda suç duyurusunda bulunması değil arkadaşlar. Suç duyurusunda bulunmadan bir gün önce gazetelere ‘Süleyman Özışık bana kumpas kurdu’ diyerek benim hakkımda kesin hüküm ve ceza vererek, mahkemeden önce benim kumpasçı olduğumu ilan etmesi. Beni hainlerin önüne, ciğeri beş para etmezlerin önüne kurban olarak attığı için, linç ettirdiği için, küfür ettirdiği için ben isyan ediyorum. İsyanım buna.

Şunu söyleyeyim, sizlerde şahit olun, ben bu kırgınlığı içimde tutmam, mesleğime de yansıtmam. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, devlet makamında olduğu ve cumhurbaşkanının yanında durduğu sürece onu savunmak benim boynumun borcu ve namus borcum olsun. Nasıl savunduğumu da çok yakında göreceksiniz ancak ben bu kumpasçı sözünü kabul etmiyorum.

Herkes Sedat Peker’e bir şeyler söyledi. Madem adım bu işlerin içine bir şekilde bulaştırıldı, o zaman söz söyleme sırası bana geldi. Benim de bildiklerim var benim de öğrendiklerim var. Bunları tek tek anlatacağım, tek tek. Korkmadan çekinmeden anlatacağım.”

Süleyman bey!.. “Gazeteci yazacağım, anlatacağım” derse bunun adı ŞANTAJ değil mi? Şantaj, suç değil mi?

Sayın savcılar!..Bu suçu ve suçluyu gizleme suçu değil mi ?

Gazeteci, yazacağım demez yazar, gazeteci  söyleyeceğim demez, söyler..

Ne demek yahu “Süleyman Soylu, Bakanlık makamında oturduğu, Cumhurbaşkanı’nın yanında olduğu sürece onu savunmak boynumun borcu”

Eeee..Yazacaklarını, söyleyeceklerini kendinde mi tutacaksın? 

Bu düpedüz şantajdır kusura  bakma Süleyman Özışık.. Sen, sayın İçişleri Bakanına harbiden ve resmen  şantaj yapıyorsun..  Benim gazetecilik anlayışım bu..

Sayın İçişleri Bakanı, bu konuda sessiz kalmamalı ve hukuki yollara başvurarak bildiği her şeyi anlatmaya zorlamalıdır.. 

Ben bu güne kadar ne böyle gazeteci, ne de böyle bir siyaset görmedim.

Kimin elinin, kimin cebinde olduğunu anlayamıyoruz vesselam.

GAZETECİLİK CEK-CAKLARLA OLMAZ!

Siyasetçi de tüm bunlara sessiz kalamaz.. Hele devletin bir Bakanı ise..

Son sözü  Zülfü Livaneli’ye bırakalım;

 “New York Times’tan, Wall Street Journal’dan gazeteciler, “Türkiye’de ne oluyor?” diye sordular. Şaşırmışlardı. Dedim ki, ‘’Bilmiyorum.’’ Çünkü gerçekten bilmiyorum, anlamıyorum.”

Aklıma üç maymunlar geldi acı acı güldüm.

   …………………………………………………………………….

HADİ ÖZIŞIK , SEDAT PEKER VE SÜLEYMAN ÖZIŞIK

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor