CEP DELİK CEPKEN DELİK KIYMET BULMUŞ METELİK

Vapurunoğlu’nu tanır mıydınız?.. Ben de tanımazdım; 12 Kasım 1946 günlü Yeni Adana’da okudum. Belli ki, bu üçkağıtçı hemşerimiz oldukça efendiymiş. İhtiyacından fazlasına tenezzül etmezmiş. Parasız kaldığında piyasaya çıkar, o günkü gereksinimini karşılayacak kadar hırsızlık yapar, fazlasına tenezzül etmezmiş. Bir de, fakir-fukaranın malına dokunmayacak kadar vicdan sahibiymiş. Denilebilir ki, neredeyse,  zahmet olmasın diye zenginin zekat vermesini sağlarmış.

Kısacası, her ne kadar dolandırıcı veyahırsız da olsa, adamda insaf varmış, vicdan varmış, merhamet varmış; zorunlu ihtiyacına göre icraatta bulunuyor, verdiği zararı en alt düzeyde tutuyormuş rahmetli.

Vapurunoğlu, efsanevi ünü ile benim çocukluğuma kadar ulaşmıştı. 

Kurnaz ve sempatik  kişiler için “Vapurunoğlu mübarek” denilirdi. Güney semtlerimizde de “Ekrud-ul-Bapur” olarak isim yapmıştı ki, tam karşılığı, “Vapurun maymunu” demektir. Babası “Vapur” diye mi anılırdı, hiç bilgim yok. Ama, rahmetlinin dürüst ve vicdanlı, hatta sempatik biri tanındığını anımsarım.

MARKET ZİNCİRİNE KADAR DÜŞÜLMÜŞ

Dün, 65 yaş üstü vatandaşlara lütfedilen 3 saatlik serbest zamanı kullanarak M1’deki CarrefourSA’ya gittim. Arabalar çalınmasın diye mi, yokısa ekonomik kullanılsın diye mi, bilemem, burada alışveriş arabası birbirine kilitli. Bir Lira ile açıp alabiliyorsunuz. Alışverişi bitirip de dışarı çıktıktan sonra arabanın konulacağı birkaç istasyondan birine gitmeniz yeterliydi. Oradaki zincir ucundaki anahtarı kullanıp paranızı alabiliyordunuz.

Öteberiyi bagaja yerleştirdim. Zaten o istasyonlardan birinin yanına park etmiştim. Boş arabayı götürdüm ki zincir ucunaki anahtarı kullanayım, baktım, ne zincir var ne de anahtar. Arkasındakine uğradım, aynı şey… Bir sonraki ve ondan sonraki de öyle… Anladım ki, hırsızlık o denli değer kaybetmiş ki, artık bu meslek sahipleri bir metrelik çelik zincire kadar düşmüş. Yani, eskileri deyimiyle, hırsızlığın değeri artık beş metelik etmeyecek kadar rezil edilmiş…

Bir zamanlar kanalizasyon rögarlarındaki ızgaralar çalınıyordu.Başkan  Aytaç Durak çareyi ızgaralara çelik zinir takıp kilitlemekte buldu. Birkaç yıl sonra aynı uygulamayı, birlikte gittiğimiz Çin’de gördük; demek ki orada da rögar ızgarası uğruluğu varmış…

Bir zincir, diyelim ki hepsini kesip almış olsun, on zincir, topu topu 3 kilo, 5 kilo ya gelir ya gelmez… Soruyorum; değer mi? Ardından kendi sorumu kendim cevaplıyorum, demek ki değermiş… Değermiş ki, hırsız kardeşlerimiz kalın çelikten yapılmış zinciri yerinden sökebilmek için ne emekler sarf etmiştir…  Bu muhakemeyi yaparken gözlerimin önüne, semt pazarlarında defalarca rastladığım atık toplayıcılar geldi. Tezgahların ardında, yanında atılmış yapraklar, ezikler, yamuklar içinden seçip evine, çoluk çocuğuna belki bir çorba yedirebilecek kadar nafaka uğraşı içindeki insanlar. Eskiden yüzlerini saklamaya çalışırdı böyleleri ve iki-üç kişiyi geçmezdi. Şimdi, sayıları o denli artmış ki, inanınız göz yaşartıcı görüntü veriyorlar…Artık kendilerini gizlemeye gerek bile görmüyorlar. Hadi gelin de bunların üstüne memlekette gidişatın ne kadar iyi olduğunu anlatan yorumculara ya da söylevcilere inanın,inanabilirseniz…

Ben alışveriş arabasına uzuuuun br yolculuk yaptırarak birkaç istasyon dolaştıktan sonra çalınmamış zincir bulup bir Liramı kurtardım.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor