CEVAT YURDAKUL

Türkiye’nin bir çok kentinde terör kol  geziyordu.. Her kentte kurtarılmış bölgeler vardı.. Geceleri sokağa çıkılamazdı, bir kısmını sağcılar, bir kısmını solcular teslim almışlardı.. Militanlar, vatandaşlardan kimlik soruyor, sorguluyordu..

Türk polis teşkilatı ikiye bölünmüştü.. POL-DER VE POL-BİR olarak.. Malatya’da Hamid Fendoğlu, evine gönderilen bombalı paketle öldürülmüştü. Arkasından  Kahramanmaraş’ta iki öğretmen katledilmiş, halk sokağa dökülmüş, adeta bir iç savaş yaşanıyordu.

 Kahramanmaraş katliamının davalarında sanıklar Adana’da yargılanıyordu.. Halk tedirgindi.. Adana’da büyük bir gerginlik yaşanıyordu..Adana Valisi Aydemir Ceylan, güvenlik toplantısı yapıyor, önlemler gözden geçiriliyordu.. Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, toplantıda şöyle diyordu:

 “Sayın Valim, ister sol ister sağ olsun eline silah alan, yasalara karşı gelen herkes beni karşısında bulacak. Cumhuriyetin, devletin ve halkın polisi olduğumuzu kabul ettireceğiz, söz veriyorum size”

Ve o Cevat Yurdakul, kendi makam aracında Yarbaşı Karakolu’na giderken çapraz ateşle makam aracında seyir halindeyken vurularak öldürüldü.

Bir zamanlar, böyle bir dönem yaşadık..

Milliyet’teyken, gazeteye bir kişi geldi, kendini tanıttı ve Cevat Yurdakul’un kardeşi olduğunu söyleyerek “Ağabeyimle samimiyetiniz varmış, çok samimiymişsiniz, öyle dediler.. Sizi rahatsız ediyorum, ağabeyimi anlatır mısınız?” dedi.. Kitap yazıyormuş ağabeyi Cevat Yurdakul için.. memnuniyetle dedik, teşekkür etti ..Tanıdığımız kadarıyla anlattık.. Yemeğe davet ettik, teşekkür etti, ”Sizle görüştükten sonra yola çıkacağım” dedi ve bir daha da görüşemedik..

Önceki gün CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Saniye Yurdakul’un amcası ile ilgili bir yazısını okuduk, duygulandık.. Yazısında amcası Cevat Yurdakul için şöyle diyordu Saniye Yurdakul;

Umutsuzluktan umut doğmuş Ordu’nun Ulubey ilçesinin Durak köyünde 25 Kasım 1942’de. Cevat denilmiş umudun adına. Ben büyüklerimden dinledim kendisini. Keşke birkaç yıl daha erken doğsam da daha yakından tanımış olsaydım demişimdir çoğu kez. Amcam ilkokulu köyde benim de okuduğum ilkokulda okumuş.

Ortaokul için Ordu merkeze gönderilmiş. Yoklukla iç içe olan ailenin kurtuluşudur çocuğun okuması bizim gibi coğrafyalarda. Amcam için bir ev tutulmuş Ordu’da.

Mesafe olarak yakın gibi görülen 25 km yol, saatler sürüyormuş o günün koşullarında. Baba köydeki evden kışın sırtında odun, yoğurt, süt, annesinin pişirdiği mısır ekmeğini taşımış, çimento kâğıtlarından defter de yapmış yıllarca.
Evde küçük gaz lambasının ışığı yetmeyince sokak lambasının altında derslerini yapmış ev arkadaşı Turan dayımla (40. yılında kavuştular birbirlerine).
Cevat amcam kendisi için katlanılan bu büyük fedakârlığın farkında olarak, 1959 yılında girdiği polis koleji sınavını kazanıp 1962 yılında okulu bitirdikten sonra Polis Enstitüsü yüksek kısmından 1965’te mezun olmuş. Komiser yardımcısı olarak Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde çalışmaya başlamış. Burada tanıştığı meslektaşı Ülker Örer ile 1968’de evlenmişler.
Polislik mesleğinin üst eğitimini almak için Fransa’ya gittiğinde ikizleri Ayçil ve Acar doğmuş. Fransa’da bambaşka hayatları gören Cevat Yurdakul, ülkesinin içinde bulunduğu durum için hep hayıflanmış hasretini çektiği ailesine yazdığı mektuplarda.

Çocukları için istediği güzel geleceği tüm halkı ve ülkesi için de istediğini yazmış.
“Acar’ım, Ayçil’im; İçimde sizlerin özlemi olduğu gibi, sizler gibi yetişmesi muhakkak olan bir millet ve vatan özlemi de var. Bu özlem bir sıla hasreti değil, Türkiyemin her yerini ve milletimin her ferdini en az bir Fransız kadar görmektir. Büyük, kahraman ve talihsiz milletimi düşünüyorum. Şu kilometrelerce uzaktaki devlette sizlerle milletimle ve devletimle beraber yaşıyorum. Bazen üniversiteli akıllı gençlerle beraber yürüyorum. Hürriyet Meydanı’ndan Taksim’e, Kızılay’dan Ulus’a doğru. Onlara vurulan copların acısını bir polis olarak ben hissediyorum. Benim başıma vuruyorlar sanki. Saplanan kurşunlar benim kalbimde sanki…
… Sevgili çocuklarım; iyi insan olmak, kendine milletine ve tüm insanlığa en büyük kazançtır. Olmak için de çok çalışmak, öğrenmek, okumak, dürüst yetişmek şarttır.
Her zaman sizi düşünüyor ve sizinle beraber yaşıyorum. Ama bununla beraber içimde bir millet mefhumu var. Milletimi düşünmek milli düşüncelerimin en başıdır. Çünkü ona yapılan iyilik herkese yapılmış demektir. (…) Yaşamak mühim değil ama insan olarak yaşamak çok mühim. Cehalet içinde bulunan insan veya millet hiçbir zaman muvaffak olamaz.”
Ve 36 yaşında öldürülen ilk ve en genç Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul!Kimselerin bilmediği ama devletin en derin yerlerinde kayıtlı; 18 Kasım 1941’de Kahramanmaraş Andırın’da hâkim olarak görev yaparken evine gelen üç kişi ile Adana’ya götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan amcası Azmi Yurdakul’la (33) aynı kaderi paylaşıyordu Adana’da!

 Mekanın cennet olsun Cevat Yurdakul

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor