“CEZAEVİNDE TANIŞTIĞIM KADINLARIN SABRI PAYLAŞMA İSTEĞİ, DİRENCİ BANA GÜÇ VERİYOR”

Oya Tekin, “Asıl suçu işleyenler dışarıda serbestçe dolaşırken biz içeride adaletin geri döneceği günü bekliyoruz . Ama bu bekleyiş karanlık değil. Cezaevinde tanıştığım kadınların sabrı, paylaşma isteği, direnci her gün bana güç veriyor. Burada öğrendiğim en önemli şey: dayanışma duvarları inceltir. İçerideki dostluklar, dışarıdan gelen selamlarla birleştiğinde umut çok daha güçlü oluyor. Sevgili dostlar, biz buradayız ama mücadele sürüyor. Siz dışarıda ses çıkardıkça biz içeride daha güçlü duruyoruz. Bir gün mutlaka bu karanlık bitecek ve içeridekilerle dışarıdakiler aynı sofrada buluşacak. Çünkü umut, en kalın duvarlardan bile güçlüdür.

 

 

(HABER MERKEZİ)-Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin, cezaevinden gönderdiği mektubunda, “Asıl suçu işleyenler dışarıda serbestçe dolaşırken biz içeride adaletin geri döneceği günü bekliyoruz. Ama bu bekleyiş karanlık değil. Cezaevinde tanıştığım kadınların sabrı, paylaşma isteği, direnci her gün bana güç veriyor” dedi.

Oya Tekin mektubunda şunları söyledi;

 

Sevgili Dostlar, Siz bu satırları okurken dört bir yanım betonla çevrili, zaman derin bir kuyuda yankılanan damlalar kadar seyrek düşüyor. Her geçen gün gözlerim griye, burnum rutubete, ellerim paslı demire, dudaklarım suskunluğa, adımlarım volta temposuna alışıyor. Tutuklu olarak yargılandığım Silivri Cezaevi’nde salisesine kadar yaşanmış 80 gün ağır ağır geçiyor. Geçmişim, vicdanım ve davamla baş başayım. Kendime soruyorum ben neden buradayım?

Hayat bazen bir günde altüst olur. Bizimki de öyle oldu. Bir sabah üç çocuğumun babası, eşimle birlikte alındık; üç çocuğumuz bir anda hem annesiz hem babasız kaldı. O günden beri Silivri’nin beton duvarlarının ardındayız. Zaman ağır akıyor, günler birbirine karışıyor. Ama asıl ağır olan, geride bıraktıklarımızın yükü.

***

Benim hikâyem uzun yıllardır adalet arayışının içinde geçti. Bir avukat olarak meslek hayatım boyunca hak savunuculuğunu görev bildim. Çevre davalarında doğayı ve kamuyu korumak için mücadele ettim, şiddet gören kadınların yanında durdum, mültecilerin hakları için sahada çalıştım. Adana Barosu’nda çeşitli görevler üstlendim; insan hakları ve kadın hakları komisyonlarında sorumluluk aldım. Yerel yönetimlerde kadınların mücadelesini anlattığım “Cam Tavanları Kırıyoruz” kitabını kaleme aldım. Yıllardır duruşma salonlarında, sokaklarda, kürsülerde çizgim değişmedi.

Seyhan Belediye Başkanı olduğumda, adalet mücadelesini bu kez halkın hakkı için sürdürdüm. Çökmüş bir bütçe, yıllardır aynı ellerde dönüp duran ihaleler, mafyalaşmış çıkar düzeni… Hepsiyle yüzleşmek zorunda kaldım. Çöp kamyonlarının bile çalışmaz hale geldiği, parkların bakımsızlıktan çürüdüğü bir belediyeyi devraldık. Buna rağmen umudu büyütmek için gece gündüz çalıştık. Kadınlara istihdam sağladık, atıl tesisleri onarıp halka açtık, halk lokantaları kurduk. Küçük ama doğrudan dokunuşlarla Seyhanlının hayatına nefes olmaya çalıştık.

***

Seyhan’da yıllardır aynı ellerde dönen, çeteleşmiş ihalelere son verdik. İhaleleri büyük şirketlere vermek yerine örneğin mahalleli kadınlara kendi parklarının düzenli temizliğini yapmaları karşılığında istihdam sağladık. Çiçek üretimini belediyenin Kendi imkânlarıyla yaparak hem tasarruf ettik hem de kadınların emeğini görünür kıldık. İşte bütün bunlar birilerini rahatsız etti. Biz tehditlere boyun eğmedik.

Çıkarlarına engel olduğumuz için hedef alındık. Asıl suçu işleyenler dışarıda serbestçe dolaşırken, biz içeride adaletin geri döneceği günü bekliyoruz.

Ama bu bekleyiş karanlık değil. Cezaevinde tanıştığım kadınların sabrı, paylaşma isteği, direnci her gün bana güç veriyor. Burada öğrendiğim en önemli şey: dayanışma duvarları inceltir. İçerideki dostluklar, dışarıdan gelen selamlarla birleştiğinde umut çok daha güçlü oluyor.

Ben güçlü kalıyorum çünkü haklı olduğumu biliyorum. Bu ülkenin çocukları için, geleceği için adaletin yeniden doğacağına inanıyorum. Hiçbir karanlık sonsuza kadar sürmedi, bu da sürmeyecek.

Ama soruyorum: Neden bu adaletsizlikleri yaşıyoruz? Kanıt olmadan, yalnızca iftiralarla aylarca tutuklu kalmak hangi hukukla açıklanır? En küçüğü reşit olmayan üç çocuğum annesiz babasız bırakıldı.

Sevgili dostlar, biz buradayız ama mücadele sürüyor. Siz dışarıda ses çıkardıkça biz içeride daha güçlü duruyoruz. Bir gün mutlaka bu karanlık bitecek ve içeridekilerle dışarıdakiler aynı sofrada buluşacak. Çünkü umut, en kalın duvarlardan bile güçlüdür.

 

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor