CHP GERÇEĞİ

Kemal Kılıçdaroğlu, kurultayı kaybetmeden önce aday olurken artık çekil diyenlere, “gemiyi sahile salimen ulaştırmadan gitmem” demişti.

Özgür Özel’i karşısına Ekrem İmamoğlu çıkardı. Bu ikilinin kurultayda güvendikleri İstanbul il kongresini ve delege çoğunluğunu kazanmış olmalarıydı.

  1. İmamoğlu belediyeyi bırakmamak için Ö. Özel’i, K. Kılıçdaroğlu’nun CHP grup başkanvekili iken ayarttı dendi. O yüzden de o tarihten beri K. Kılıçdaroğlu bu İkili için “beni arkadan vurdular” deyip durur.

Diye dursun, kinini bu -gemiyi batırmaya kadar- vardıracağını kimse tahmin etmemişti. Anlaşılan 1995’den bu yana içi (aklı-fikri), CHP’ye (laik demokratik cumhuriyete) kin ve nefret dolu Karadeniz Rize kökenli R. T. Erdoğan, CHP’nin bu yumuşak karnının ayırdındaydı.

Ne idi ve dedir CHP’nin yumuşak karnı. Artsa da-azalsa da parti içi tartışma, kavga ve dalaşma. Partideki bu demokratik değişim ve dönüşüm sancıları, 1950’de İsmet İnönü’nün Milli Şefliği (Tek Adamlığı) bırakıp iktidarı seçim kazanan Demokrat Partiye özgüvenle devir etmesiyle başladı.

Özetleyelim: Önce Genel Sekreter Kasım Gülek, partinin 6 okundan “halkçılık” ilkesini kişisel şöhreti için kullanmaya kalkışması oldu. Buna fırsat vermek istemeyen bürokratik ve merkeziyetçi bir kadro (T. Feyzioğlu, N. Erim, K. Satır) İsmet Paşa’nın sağını solunu doldurdular.

Partinin bu yumuşak karnından cesaret alan C. Bayar-A. Menderes ikilisi, devletin laik ve hukuk ilkelerinden aşırı ödün vermeye başladı. 1960 ihtilalinin (darbesinin) başlıca gerekçesi Demokrat Parti ile CHP’nin bu günkü AKP arasındakine benzer çatışması oldu.

İsmet İnönü’nün direnmesi sayesinde yeniden demokratik yola girince, CHP içinde Bülent Ecevit’in adının öne çıktığı “ortanın solu” kavgası başladı. Yine bu durumdan yararlanan, patinin başına genç S. Demirel’i getiren ortanın sağındaki Adalet Partisi 1995’te iktidarı tek başına ele aldı.

“Millet plan değil pilav istiyor” diyen S. Demirel’in ekonomik açılımı (devlet-özel bütçe harcamaları) istikrarı (ekonomik ve mali dengeleri) alt üst etti. Öte yandan aş-iş sorunundaki (gelir dağılımındaki) derinleşme başta gençlik toplumdan tepki gördü ve 12 Mart dolaylı darbesi oldu. Buna karşı, CHP’deki iç kavga Genel Başkan değişimine neden oldu.

Genel Sekreter Bülent Ecevit Genel Başkan seçildiği 1973 seçiminde 1. parti olmasına karşın Necmettin Erbakan’ın milli görüşçü Milli Selamet Partisi ile yapılan koalisyon, CHP içinde yine tartışmalara neden oldu. 12 Mart’ın getirdiği sorunlar 1977 seçiminde CHP’nin yüzde 42 oy almasına fırsat verdi. Ama iç çekişmeler bir değil birkaç kanata dağıldı. Ecevitçiler, Baykalcılar ve 33’MV’lik sol kanat.

Göre göre gelen 12 Eylül 1980 darbesi sonucu CHP kapatıldı. 1992’de CHP yeniden açılınca artık Cumhuriyeti kuran CHP, 3’e bölünmüştü Ecevit-Rahşan çiftinin Demokratik Sol Partisi (DSP), Erdal İnönü’nün Sosyal Demokrat Halkçı Partisi (SHP) ve Deniz Baykal’ın CHP’si.

1989 yerel seçimde 1. Parti olan SHP kapatılıp 1992’te açılan CHP’de birleşilmesine karşın delege tabanındaki ayrışma 1999 seçimine kadar sürdü. O seçimde CHP meclis dışında kaldı. Genel Başkanlık hırsından ödün vermeyen D. Baykal geri dönüp 2002 seçimine başbakan olmak savı ile girdi ama artık CHP uzun yıllar sürecek bir tartışma ve parçalı görünüm kazanmıştı.

Öyle de oldu. O durumdan yararlana AKP (R. T. Erdoğan) CHP’nin aldığı yüzde 19,5 oya karşın yüzde 34 oyla 2002’de iktidarı ele geçirdi. Ta ki ekonomik yani halkın aş-iş sorunları yüzünden 2019’da sandıkta kalana kadar. O aradaki sürede CHP’nin içi Baykal’a karşı kaynayan kazan (yumuşak karın) olma halinden kurtulamadı.

Baykal’ın özel tatmin hırsı açığa çıkınca, iki kurnaz -grup başkan vekili K. Kılıçdaroğu ve Genel Sekreter Önder Sav- CHP’nin bu günlere gelmesine sebep oldular. Ne var ki, kafasındaki tilkilerin Sav’dan daha çok olduğuna güvenerek K. Kılıçdaroğlu inandı ki, CHP’yi Tunceli’deki atasından emanet, istediği insanlarla ve istediği yöne evirip çeviririm.

Kılıçdaroğlu, 2019’da köklü bir CHP’li olmadığı halde tilkilerin sayısının kendisinden çok daha fazla olan bir Karadenizliye İstanbul’un Başkanlık postunu emanet etti. Dar günlerinden geçerken Partinin kurtarıcısı(!) rolüne soyunan E. İmamoğlu’nun elindeki tek güç şimdi artık o post.

Ak Saraydan gitmemek için her yolu deneyen AKP Genel Başkanın da hak hukuk tanımaz hale gelişi, kendisini sandıktan çıkamaz hale getiren CHP’dir. Yani R. T. Erdoğan’ın bütün kavgası bu nedenle İmamoğlu’nun adaylığı yüzünden CHP’yi darma-duman etmek.

Onun da Kılıçdaoğlu’nun da yanıldıkları bir CHP gerçeği var. CHP öyle bir parti ki, nerden ve nasıl gelirse gelsin her tufanın sonunda sağlam omurgasıyla doğduğu gibi ayakta kalmış, kendisini yok etmek isteyenler tarihe göçmüş gitmişlerdir.

Bu özet olayların yani demokratik yapılı (yumuşak karınlı) CHP’nin uzun yıllar içinde olan bir siyasetçi olarak bu yazıyı iyimserlik yaymak için değil, yaşanan ve yaşanacak bir gerçek olarak yazdım.

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor