CHP VE KALKINMA HAMLESİ

Cumhuriyet’in ilanının hemen ardından Atatürk’ün başkanlığındaki CHP harap ve yıkık ülkeyi baştan sona kalkındırmak için kalkınma hamlesine girişti.
3 Kasım 2002’den bu yana ülkeyi yönetenlerin iki ayyaş diye niteledikleri insanların, bu dönemde kalkınmanın programını şöyle açıklamaktaydı;
-Herkese iş sağlanması
-Hızlı ekonomik kalkınma
-İhracatın elverdiği kadar ithalat yapılması
-Kişiler arasındaki büyük gelir farklarının giderilmesi (Dengeli gelir dağılımı)
-Enflasyonsuz kalkınma
-Tüm bölgelerin kalkındırılması (Bölgeler arası dengeli kalkınma)
-Özel girişimin gelişmesi için yabancı sermaye ile işbirliği yapılması
-Hızlı teknolojik gelişme
Atatürk’ün ekonomik politikası da dünyanın kalkınmakta olan ülkelerine örnek teşkil edecek özellikler taşımaktaydı.
Atatürk, kalkınma hamlesinin ülkenin her tarafına yayıldığını belirterek tüm vatandaşların huzur ve güven içinde çalıştıklarını belirtir, ülkenin en uzak köşesinde bile halkın huzuru ve güvenliği öylesine sağlanmıştır ki bunu geçmişin en sakin dönemleriyle karşılaştırmak bile yersiz olur.
Herkes güven içinde tarlasında çalışmakta ya da zanatını yürüttüğü yerde işinin başındadır.
Bu insanlar çalışmalarının sonuçlarından yararlanabileceklerinden emin ve bunların ellerinden zorla alınamayacağının güveni içindedirler.
Ekonomi, eğitim ve sosyal yardım konularında şimdiden somut sonuçlar alınmıştır.
Daha önceden var olan tarım okullarına Bursa’da, Balıkesir’de, İzmir’de, Adana’da, Erzincan’da beş yenisi eklenmiştir. Savaşın ve değişmelerin işlemez hale getirdiği ZİRAAT BANKASI yeniden çalışır hale getirilmiş ve birçok yerde şubeleri açılarak halkın yardımına koşulmuştur.
Daha önceden pek çok sığınak ve göçmen refahları yönünden uygun yerlere gönderilmeyerek zor durumdalardı. Bu işin düzeltilmesi ve refahlarının sağlanması için özel yardım bankaları kurulmasını önermişlerdir.
Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte sanayi alanında kalkınma hamlesi yapılmaya başlandı. Gelişmenin sağlanması için ilk olarak 1923’de İktisat Kongresi toplandı.
Ülkenin her tarafından gelen temsilcilerle memleket sorunları ele alınarak çözüm yolları ortaya konuldu.
Bu çözüm yollarındaki kararların çoğu ziraatle uğraşanları ilgilendiriyordu.
Zira nüfusumuzun %73’ü köylerde yaşıyordu.
Kalkınmanın gerçekleşmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemişlerdi;
-Sanayinin teşvik edilmesi
-Sanayi için gerekil eleman yetiştirecek teknik okullar açılması
-Sanayi odalarının kurulması
-Aşar vergisinin kaldırılması
-Tütün ekimi ve ticaretinin serbest bırakılması
-Göçebe aşiretlerin yerleştirilmesi
-Yüksek öğrenim görenlerin bir süre köylere gönderilmesi
-Yol vergisi gelirinin şoşe yapımına harcanması
-Göllerde balık üretilmesi
DOĞU VE GÜNEYDOĞU POLİTİKASI
Devlet sahip olduğu imkan ve şartlar çerçevesinde ülkenin her tarafında bu esasları tatbik etmeye çalışırken özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerinde çok çeşitli sebeplerle, aşağıda maddeler halinde belirttiğimiz hadiselerle karşı karşıya kalmıştır.
-Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkını çeşitli vasıtalarla ulusal anlayış dışına çekmek
-Türk Devleti hakimiyetine karşı koyma, bu hakimiyeti reddetme ve bu hakimiyet altından ayrılma ve bağımsızlık arzusuna kavuşmak için tahrik ve teşvik edilmeleri
-Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni Türk devletinden koparmak veya Misak-ı Milli sınırlarını parçalamak
Yukarıda ana hatlarıyla bahsetmeye çalıştığımız hususlardan dolayı Atatürk, Doğu ve Güneydoğu ile dış Türkler üzerindeki politikalarını sağlam bir kültür politikası üzerine oturtmanın gerekliliğini vurgulamış ve bu istikamete hareket etmiştir.
Şu söz bunu açıkça göstermektedir:
“Türkiye dışında kalmış Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük davasını böyle bir müspet ölçüde de almış bulunuyoruz. Büyük Türk Tarihine, Türk dilinin kaynaklarına zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Milli Mücadele esnasında ve sonrasında ortaya çıkan iç ve dış gelişmeler ve ortaya çıkan neticeler bu düşünceleri doğruluyacaktır.”
Nutuk’ta belirtildiği gibi Mustafa Kemal’in dış politika tutumunda kronolojik iki devir vardır. İstiklal Savaşı’nın zaferle sona erdirilmesine kadar süren birinci devre dış politika.
Bu devir, Mustafa Kemal’in gerek padişah tarafından gerekse yabancı devletler tarafından bir asi sayıldığı devirdi.
İkinci devir; Türk zaferiyle açılır ve Lozan müzakereleriyle yürümeye başlar. Bu devirde yeni Türkiye Cumuhriyeti devletler arasında eşit bir devlet olarak görünmeye çalışır ve bu statüyü başarılı bir şekilde elde eder.
Atatürk’ün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya Ortadoğu ve Orta Asya politikası açısından verdiği önem ortadadır.
Bugün ülkeyi 19-20 yıldır yöneten AKP’nin iktidarının ömrünün bu kadar uzun sürmesi o, iki ayyaş dediklerinin 1923 ile 1938 yılları arasında yaptıklarını haraç-mezat satmalarıyla olmuştur.
Sata sata bitirdiler, satacak bir şeyler kalmayınca iktidarları 7-8 şiddetindeki tusunami karışığı bir deprem gibi gümbür gümbür sesler vererek çatırdıyor.
Yıkıldı, yıkılacak!…