‘CİN’ OLURSA KADISI ADİL BİTMEZ DAVASI
“Mahkeme kadıya mülk değil” sözünü pek sık kullanırdı Demirel. Merhumun bir de Kadı Hikayesi var; daha önce de sanırım iki kez yazmıştım. Bugün de, her nedense, bir kez daha yazasım geldi.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımıza “Muvafık” ve “Muhalif” yani “Yandaş” ve “Karşıt” muhabirler tarafından sık sık mikrofon uzatılırdı. Asla ayırım yapmaz, “Bu bizden, bu sizden” demeksizin içtenlikle cevap verirdi. Muhabirlere kızdığı ya da terslediği asla görülmedi. Zaten 20 yıl öncesine dek, Askeri Cunta yönetimleri dışındaki devlet adamlarımızın genel karakteriydi basına ve emekçisine saygı.
Yasaklı olduğu zamanda ziyaretçilerden biri memleketin genel durumu hakkındaki düşüncelerini sorunca “Dur sana bir hikaye anlatayım” demiş; hikaye şu:
“Osmanlı döneminde, yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi
Kadı, bir fırının önünden geçerken, burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde
güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek duruyor.
Karakuşi Kadı, fırıncıya ‘Ben bunu aldım’ demiş.
Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: ‘Hani bizim ördek?’ diye
sormuş.
Fırıncı boynunu büküp ‘Uçtu’deyince,
iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren gayrimüslim
müşterinin gözünü çıkarmış;
korkusundan kaçmaya başlamış. Gayrimüslim vatandaş da peşinde koşuyor. Duvardan
atlarken, öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmez mi! Kadın oracıkta düşük yapmış; kocası da
fırıncının peşine düşmüş. Fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da
kızıp peşlerine takılmış…
Sonunda zaptiyeler, hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı’nın
karşısına çıkarmışlar.Ördeğin sahibi, ‘Bu adam ördeğimi hiç etti’ diye
şikâyet etmiş.Kadı, fırıncıya sormuş: ‘Ne yaptın bu adamın ördeğini?’
Fırıncı ‘Uçtu’demiş. Kadı, kara kaplı defterini
açmış: ‘Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ‘Uçar’ anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil’ diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşın şikâyetine de kara kaplı defterden bulmuş: ‘Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslüman’ın tek gözüçıkarıla…’Kadı, ‘Şimdi’demiş, ‘Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz deonun tek gözünü çıkaracağız.’ Tabii
gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş.
Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da ‘Karını vereceksin, bu adam yerine yeni
çocuk koyacak’ diye hüküm kesmiş. Böyle olunca adam da, şikâyetini anında geri almış.
Kadı Yahudi’ye sormuş: ‘Senin şikâyetin ne?’ Yahudi ellerini
açmış,
‘Ne diyeyim kadı efendi, adaletinle bin yaşa sen, e mi !’ deyip
çıkmış.
Hikayeyi bitirdikten sonra Demirel topluluğa
dönerek, kıssadan hisse çıkarmış: “Ananı öpen, kadı ise, kime şikâyetedeceksin? Bugün ülkedeki durum bu! Anladınız mı?”
Çok şükür, artık adalet kadılara değil,
hakimlere emanet derken, ekliyorum; lütfen bu yazıyı günümüzdeki olaylarla
ilişkilendirmeyiniz.