ÇİN SARAYINI GÖRMEDİYSENİZ ‘SARAY’ NEYMİŞ BİLEMEZSİNİZ

YEDİNCİ BÖLÜM
Hani “İtibarda tasarruf olmaz” diye bir söz var ya, hani Beştepe’deki saray referanslı olan söz, siz asıl Pekin’deki İmparatorluk Sarayını görün de ondan sonra israfı-masrafı, muhteşem etrafı konuşun.
Saray dediğime bakmayın; burası, dört etrafı yüksek mi yüksek, uzalaşsak da fotoğafını çeksek sınıfından duvararla çevrili bir koca kent. Zaten buraya saray diyen pek az ademoğlu var; yaygın olarak “Yasak Şehir” diyorlar. Eskiden çok yasakmış. Zamanla az yasak olmuş. Şimdi para basan turistik merkez. Ana girişteki seyyar satcılar ordusunu atlatabilirseniz girebilir ve gezebilirsiniz. 2019 senesinde burayı 29 milyona yakın turist ziyret etmiş.
O zamanın behrinde olabilecek her şey var. Yağ tesislerinden ipek dokuma tezgahlarına, fırından atölyelere kadar her şey. İhtişamın muhteşemliği her noktada bağıra çağıra kendini gösteriyor. Özellikle tapınaklar, ne için yapıldığını tahmin edemediğim süslü-püslü barınaklar, ara sıra karşılaştığımız şahane çömlek-çanaklar ve de göllü-sallı parklar, en başta hayranlık ışınları ile etkiliyor ama sonradan alışıyorsunuz şaşırmadan izlemeye. Şaşırmıyorsunuz çünkü içinizdeki kandırıkçı genler, “Bu gördükleriniz insan işi değil, semavi armağanlardır” deyince inanıyorsunuz.
Buranın inşaatı, Ünlü Ming Sülalesi zamanında, 1406 senesinde başlamış ve 1430 senesinde tamamlanmış. 720 bin metrekareye yayılmış. İçindeki yapı sayısı 980. Oda ve bölüm sayısına gelince, öyle bin beşyüz odalı saraylar gibi değil, resmen ifade ettiklerine göre 8 bin 707 odalıymış. Onlar söylemedi, ben tahmin ediyorum, yap işlet devret sistemiyle yapılmadığına bahse girerim. Haa, bu arada Ming Sülalesinin ünlü olduğunu yazdım ya, neden ünlü olduklarını Allah’ın tek bir çinlisi anlatamadı. Fakat, muazzam Çin seddini yekpare hale getirenlerin bu sülale, (sülale burada zayıf düştü galiba, hanedan diyelim), mensupları olduklarını biliyorum.
YEŞİL YALNIZ ALAN DEĞİL SİMGE RENK
YASAK Şehrin pek çok yeri orman gibi ağaçlık. Zaten bunlarda yeşil demek, impartorluk sembolü demek. Bir notta okudum, buradaki ağaçların yaşı 100 ile 300 arasındaymış. Çin çocukları nedense ağaç kesmiyor, aksine tapıyor gibi. Dediklerine göre, ağaç çeşitlerinin sayısını bilse bilse Allah bilirmiş. Yanıltmış olmayayım, bu ülkede Allah konuşulmuyor, anlatılanları ben yoğurup bizim kalıpta şekillendirince öyle oldu. Geçmişte, imparator hazretleri Yaratıcının yeryüzündeki gölgesi sayılmış ve buyrukları kutsal kabul edilmiş. Tabii ki Budizmi hemen anımsatmakta yarar var. Kaldı ki, saray restorasyonu sırasında sökülen bazı yerlerde budizme ait notlarla karşılaşılmış. Tapınaklar zaten Budizmin havasını yansıtmakta.
Burada keselim ve fotoğraflarla konuşalım…
ÇARŞAMBAYA: HAREME GİRİYORUZ
KALIN DEMİRDEN KAPI: Böyle saraya elbet böyle kapı gerek. Kapattıktan kelli, istenmezse hiç kimse giremez. Neyse ki şimdi turistler sayesinde para basıyor, giriş ücretini bayılınca rahatlıkla giriyorsunuz.

MESELE BURAYI GEÇMEKTE: Demir kapıdan geçmek kolay da, hemen sonra sayısız ve yapışkan satıcılardan kurtulmak çok zor. Başkan Durak da bu engellerin birkaçına takıldı. Neticede, 60 Dolarla başlayıp 7 buçuk Dolarla biten pazarlık sonunda ROLEX saat alarak kurtuldu. Gerçek Rolex’e çok benziyordu ama tabii gerçek bir çakmaydı.

YORUMSUZ: Ben ne yazayım, siz zevkteki inceliğe bakarak bir şeyler söylersiniz artk.

TAPINAKLARDAN BİRİ: İmparatorluk sarayını gezerken karşılaştığımız tapınaklardan biri. Arkasındaki yeşil dikkat çekici. Buradaki ağaçlar arasında haylisi 300 yaşını geçmiş.

AVRUPALI GENÇ KADIN DUADA: Lüksemburg’tan gelmiş. Adak gibi bir şeyden bahsetti. Burada tütsü yakmak için kumbaraya para atmış. Dua ederken fotoğrafladım ve sonradan izin istedi, verdi.

ELLERİNE SAĞLIK: Pek çok yerde buna benzer sanat eserleri ile karşılaşırsınız. Bu işler yüksek beceri ister, zaman ister, sabır ister… Ne diyelim, yapan merhumların ellerine sağlık.
