ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

Çocukların sahip olduğu evrensel hakları tanımlayan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 33 yaşında ve tabiki bir çocuk politikalarının değerlendirildiği yazımızda sözleşmeden söz etmemek olmaz.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 196 devletin imzasıyla kabul edilmişti.

Hala en çok devlet tarafından kabul edilen insan hakları belgesi olma özelliğini koruyor.

Ülkemiz sözleşmeyi 1990 yılında 197.ülke olarak imzaladı. 1994’de onayladı, 1995 yılında deklare etti. Sözleşmeyi imzalarken de 17, 29 ve 30.maddelerine çekince koydu ve 27 yıldırda çekinceleri kaldırmadı.

Uluslararası hukuka çekince; taraf olunan sözleşmede belirli maddelerin uygulanabilmesi için iç hukukta ve uygulamada uygun koşulların henüz olmadığı anlamına gelir ve çekince koyan devlete, koşullarını uygun hale getirilmesi için yükümlülük getirir.

Yani ülkemiz çekince koyduğu maddelerden bütünüyle muaf değil, koşullarını hazırlamak için gerekenleri yapmakla yükümlü.

Her fırsatda söz ettiğimiz, kaldırılmasını talep ettiğimiz çekinceli maddeler nedir, ne değildir bi bakalım!..

Çocuk hakları insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır, insan haklarının çocuklar için özel olarak getirdiklerine işaret eder.

Ülkemizin çekince koyduğu 17-29 ve 30.maddeler; Devletlere çocukların anadili hakkının yanı sıra kültürel, etnik, dini çeşitliliklerini tanıma ve gerçekleşitrilmesini sağlama yükümlülüğü getiriyor.

Anadilde eğitim konusunda 2012 yılından bu yana yapılan tek düzenleme Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi ve bununla ilgili ataması yapılan çok az sayıda öğretmenle sınırlı kaldı.

2012 Eylül ayından itibaren 5-6-7 ve 8.sınıflarda seçmeli Kürtçe dersi konmasına rağmen, dersin öğretmen-meteryal tedariği yapılmaması ve okul idarecilerinin engellemeleri nedeniyle fiilen kaldırıldı.

Yani göstermelik bir adım atılmış olsa da pratikde uygulanamaz hale getirildi. Seçmeli ders olarak Kürtçe seçen çocuklar hedef haline getirildi, okul idaresinin baskıcı yaklaşımlarına maruz bırakıldı.

Anadili eğitiminin önündeki yasal engel olan Anayasanın 42.maddesi hala kaldırılmadı.

Anayasa Madde 42: Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutalamaz ve öğretilemez.

Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenecektir. Milletlerarası anlaşma hükümleri saklıdır.

İngilizcenin yaygın bir biçimde eğitim dili olarak kullanıldığı çok sayıda Kürt çocuk, zihinsel engelli olduğu gerekçesi ile rehabilitasyon merkezlerine gönderildi ve engelli raporu verilerek  tedavi altına alındı.

Oysa çocukların tek sorunu Türkçe Bilmemeleriydi…

Çocuklar haklarını korumakla yükümlü olan devlet tarafından, anadillerini konuştukları için cezalandırılarak hak ihlaline maruz bırakılmış oluyorlardı.

Ülkemizde konuşulan birçok dil, UNESCO’nun Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’nda yer alıyor.

Romanes, Domari, Lazca bu dillerden bazıları.

Her bir dille birlikte koca bir kültürde yok edilerek kültür-medeniyet katliamı yapılıyor.

Dünyada çok sayıda ülke, eğitimde anadili uygulamasını yerleştirmiş durumda. İsveç, İsrail, Almanya, İsviçre, Fransa, Belçika, Güney Afrika, Bolivya, Çin, Hindistan, ABD, Hollanda, Kanada, İspanya farklı biçimlerde çok dilli ya da çift dilli eğitim uygulamalarını sorunsuz biçimde sürdürüyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor