ÇUKOBİRLİK DEVİNİ POLİTİKA ÖLDÜRDÜ

80 Yıllık Kurum. 15 Ekim 1940’ta tescili yapıldığında çoğunluk Adana’dan olmak üzere Ceyhan ve Tarsus çiftçilerinin de katıldığı 275 ortaklı Kooperatifler Birliği idi. Amaçlar son derece doğru seçilmişti. Özellikle pamuk çiftçisinin üretim maliyetini azaltacak, birim gelirini yükseltecek etkin ilkeler özenle saptanmıştı.

İyi başladı. Tarım zararlılarına karşı mücadelede çok yararlı oldu. Çiftçi, dar zamanda buradan aldığı krediyi, üretimini en iyi düzeylerdeki fiyatla satarken hem borcundan kurtuldu, hem de eşine, kızına,  gelinine Adana Burması takabilecek kadar tasarrufa kavuştu. Çiftçi çoğunluğunun tabiriyle, “Çukurbirlik” bölge pamuk tarımına can vermiş, ürün miktarı ve niteliğinin yükselmesine önayak olmuştu.

1985’te yer fıstığı, soya gibi ürünlere de el attığında, maalesef, zehirli dikenleri birliğin her yanını sarmıştı. Çiftçilerin alın teriyle tesis edilmiş kurum, iktidarların elinde araç haline gelmiş, liyakat çöpe atılmıştı. Fakat bir yandan da faaliyet sınırları Urfa’dan Mersin Batısına kadar genişlemiş,kelimenin ta anlamıyla bir yatırım ve üretim devi olmuştu.

ÇOK İYİBİLİRİM

Çukobirlik, Çukurova Elektrik ve Çukonam kurucularından merhum Turgut Yeğenağa,  Yönetim Kurulu Başkanı olduğu  Ceytaş İplik Fabrikası’na Eximbank İlişkilerinde rol almam için gönderdi. İnşaat halindedydi. Yerlisini bulamadığım için Amerikadan pamuk ve pamuk işletmeciliği hakkında kitaplar getirttim ki, tercümanlık yaptığım konuya hakim olabileyim. Fabrika tamamlandığında pamuklu tekstil konusunda esaslı bilgim olmuştu. Yönetim, bana Pazarlam Müdürlüğü masasını verdi. Üretimin tamamına yakınını ühhraç edebiliyorduk. Yurtdışı temaslarım bilgi alanımı birkaç kez katladı. Uluslar arası mahkemelerde bilirkişilik yapabilecek düzeylere eriştim. Ardından ülke tekstil ihracatında en büyük payı alan MEPA Merkezi Pazarlama’da Koordinatör olarak pek çok fabrikanın üretim sistemini yönlendirerek ürününü dışarıya satan ekibi yönettim. Kısacası, Çukubirlik faaliyet alanında neyin ne olduğunu çok iyi bilirim.

BAŞIMA GELDİ

Antalya Antbirlik de Çukobirlik gibi bir kurumdu. Oradan binlerce ton ipliği, ilan ettikleri fiyatın üstünde değer vererek alıp ihraç ederken, ne yazık ki Çukobirlik’ten en fazla altmış ton kadar mal alabildim. Onun da bir partisini fabrikadan, üç partisini aracılardan alabilmiştim. Çünkü, Çukobirlik’ten ancak belli kişiler mal alabiliyordu. Açıkçası, rüşvet kol geziyordu. Binlerce ton iplik ve bez biriktiriliyor, ardından bir partide  ve neredeyse hurda fiyatına satılıyordu. Halbuki mallar hayli kaliteliydi.

Bir olayı anlatayım; bende çalışan arkadaşım nasıl olduysa, Çukobirlik Ticaret Müdürü yapıldı. Sık sk arar, “Abime bir hizmetim olsun” derdi. Kırmak istemedim, 15 ton iplik alıp gemiye yüklenmek üzere Mersin Limanına gönderdim. Gümrükçümz aradı, “Bu iplik 18 buçuk ton geldi, belgeler 15 ton, ne yapayım?” diye sordu. Birlikteki arkadaşı arayıp durumu bildirdim ve 3 buçuk tonu iade edeceğimi söyledim. Telaşla “Aman abi yapma, beni yakarsın, bana çok şey öğrettin, bir faydam oluversin demiştim” dedi. Bilmem anlatabildim mi?

İyi aile çocuğu bir başka ticaret müdürü rüşvete nasıl alıştığını tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı. Ayrıca, siyaseten tayin edilen idarecilerin pamuğun P’sinden, ipliğin İ’sinden bihaber olduklarını gördükçe üzülüyordum.

Dünya çapında sayılabilecek devasa iplik ve muazzam dokuma, boya, baskı tesislerinin hurda fiyatına satıldığını duyduğumda “Bölge halkının hakkı nasıl yeniyormuş” demiştim. Bugn de kalan son tesisler satış konusu. Keşke yapmasalar da, sadece çiftçilerin idare ettiği, siyasetin el uzatamadığı yeni bir kuruma verseler… Hem vallahi, hem billahi Adana nefes alır, nefes.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor