CUMHURİYET DÖNEMİNDE İLKÖĞRETİMDE OKULLAŞMA ORANLARI

Türkiye’de 1923-1924’te 4894 ilkokul, bu okullarda 341941 öğrenci, 10.238 öğretmen varken, bu sayı 1940-1941’de 10596 ilkokula, 955.747 öğrencile 20.564 öğretmene yükseldi.

Türkiye’de öğrenci artış hızı 1935’den sonra yükselmeye başladı. Bu yükseliş 1950’ye kadar devam etti. Okullaşma oranı erkeklerde %41’den %81’e, kızlarda ise %23’den, yüzde %54’e çıktı.

1950-1960 arasındaki DEMOKRAT PARTİ döneminde genel olarak öğrenci sayısı artmakla birlikte ERKEK OKULLAŞMA ORANI sadece %3 (%81’den %84’e) bir artış gösterdi.

KIZ OKULLAŞMA ORANI ise %2 (%54’den %52’ye) azaldı. Bu dönemde ilköğretim öğrenci sayısının artışı, genel nüfus artışının bir hayli gerisinde kaldı. Bu dönemde köy ilkokulları öğrneci sayılarının artışı da (Özellikle 1950-1955 arasında) belirgin biçimde yavaşladı.

Yani 1950-1960 arasında DEMOKRAT PARTİ döneminde, köylü vatandaşlar ilköğretimden daha az yararlandı. DEMOKRAT PARTİ döneminde ilköğretimdeki bu yavaşlamanın yerini 1960’dan sonra gözle görülür bir yükseliş aldı.

Denilen o ki, Osmanlı’da kaderine terk edilen köylüye Cumhuriyet  sahip çıktı.

Cumhuriyeti kuranlar, okulsuz 10.000 binlerce köye okul ve öğretmen götürdü. Bu okullarda köy çocuklarına hem okuma-yazma öğretildi, hem de köylüye sağlık, tarım, ekonomi, kültür, sanat konularında temel bilgiler verildi.

Köy eğitmenleri ve köy enstitüleri projeleriyle tarihimizde ilk kez köyleri, öğretmenler şekillendirmeye başladı. Aydınlanma köyden başladı. Fakat okur-yazar, aydınlanmış, üreten ve sorgulayan köylü, birilerini rahatsız etti.

Önce köy enstitüleri, sonra da köy okulları kapatıldı. Cumhuriyetin bir eğitim devrimi de böyle yok edildi.

Köy enstitülerin mezun edip köye gönderdiği öğretmen Cumhuriyetin aydınlığını da oraya taşıyarak köylüyü ağanın boyunduruğundan ve hurafelerin, cinlerin, muskanın esiri olmaktan kurtardığı gibi ekerek-biçerek üretimle haşır neşir olarak ekonomik özgürlüğüne kavuşması sömürenlerde tusunami yaşattı.

Ne yapıp-edip köy enstitülerini kapatmayı başardılar.

600 yıldır Osmanlı’nın ihmal edip arkasını döndüğü köylüye Cumhuriyet  sahip çıkmıştı. Kul olmaktan yurttaş olmaya dönüşen köylü ile öğretmenin de bir şekilde buluşmasına köy enstitülerinin kapatılması gibi bir neşter vurulmalıydı.

12 Eylül Faşist darbeden sonar kişiliksizleştirdikleri değer yargılarının alt-üst edildiği toplumun-köylünün toparlanmaması için köylüyü, öğretmenden kurtararak İmam-Hatiplerde yetiştirdikleri vaza ve imamlarla dinselleştirecekleri toplum adına köylüyü İMAM’a teslim etmek adına hem köy okulları hem de öğretmenler köylerden taşımalı eğitime dönüyoruz diye sonlandırıldı.

Oysa taşımalı eğitim ülke ekonomisine çok daha büyük yükler getirdi. Tabi bu arada yandaşlara da ekmek kapısı açtılar.

Öğrenci taşımak içni servisler partizanca birilerine peşkeş çekildi. Bununla da kalınmadı. Öğrencilerin yemek sorunu da yandaş yemekçilik şirketlerine peşkeş çekildi.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi AKP’nin 19-20 yıllık iktidarında 8 milli eğitim bakanı değişti. 17 kez de eğitim öğretim sistemi değişerek Türkiye gibi eğitimde KEL ALİNİN BAĞINA döndü.

Bu arada muhalefet de özellikle okullarımızda ANDIMIZIN yasaklanmasıs ile başlayan ve 4+4+4 sisteminin getirilmesinde KUZULARIN SESSİZLİĞİ’ne bürünmesine de bir eğitim emekçisi olarak AKP’nin önünü açmak için mi sustunuz sorusunu sormadan edemiyorum!…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor