ÇÜRÜMEK

Daha önce de önermiştim ama asıl şu günler, Emil Michel Cioran’ın “Çürümenin Kitabı”nı okumanın tam zamanı. Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Samuel Beckett gibi büyüklerle kıyaslanan E. M. Ciroan özellikle ilkel ve bağnaz saplantı ve önyargıları olan -insan denen- yaratığın içyüzünü, çırılçıplak ortaya döküyor.
Eleştirmenler, Romen asıllı bu Fransız için, “kitabını bitirince okuyanın, bir daha okuma cesaretini zor bulduğu ama başucundan ayıramadığı yazar” diyorlar.
2019 Mart seçiminden bu yana devletin tepesinin talimatı ve kontrolü altında yargı başta bütün kurumlarda olanlar, daha önce hiçbir iktidar döneminde görülmedi.
Muhalefet başta, ahlak ve vicdan sahibi herkesin sokağa taşan tepkisine karşın, politik gücün (AK Sarayın) CHP’li belediyelerde hak hukuk ve hatta vicdan tanımayan suçlama ve tutuklatmaları sürüyor.
Gerçekten ülke yönetimi baştan aşağı öyle bir “çürümüşlük” içine düştü ki, sözünü ettiğim E.M. Cioran’ın “Çürümenin Kitabından” bir-kaç satırı size okumak istedim:
“Kökten bir saplantıyla, ara vermeden, insanın var olduğu, ne ise o olduğu -ve başka türlü olamayacağı- düşünüldüğü zaman, hakiki bir bozguna uğranılır. Fakat ‘ne olduğunu’ ilan eden, yine de kendini kabul ettiremeyen bir tane tanım vardır: Ne kadar keyfi iseler, bir o kadar da muteber görünürler. En uçuk saçmalık da, en ağır bayağılık da uygun düşer insana. İnsanın sınırsız sayıdaki öznitelikleri, tasarlayabileceğimiz en belirsiz varlığı oluştururlar. Hayvanlar hedeflerine doğrudan giderken o, dolambaçlarda kaybeder kendini. Tam anlamıyla dolaylı hayvan olur.”
E.M. Cioran’ın bu son tanımı, Türkiye’de pek çoğunluğun şu sorusunun yanıtını içinde barındırıyor: “Niçin AK Sarayın başını çektiği bu çürümüşlüğe AKP’li ve MHP’li hiçbir yetkili ve sorumlu karşı çıkmıyor ya da çıkamıyor”.
Yani Cioran’ı dinlersek; Korku ve çıkar yalnız bir insanı değil birçok insanı” tam anlamıyla dolaylı hayvan yapıyor”
Son Aydın Belediye Başkanı olayında artık şunu da gördük; İnsan, gün geliyor çürüyor ve inancını-kimliğini-kişiliğini korku ve çıkar yüzünden bir günde yadsıyor-satıyor. Ya da karşıt ta gözükse korku ve tehdit karşısında çürümüşlüğünü iktidar gücüne pazarlıyor.
Beni politikada deneyimli gören değerli bir dostum bu yazıyı yazarken sordu: “Bir partinin oyu ile belediye başkanı olan kişi nasıl olur da başka partinin belediye başkanı olur. İşte O da (Çerçi kızı) çürümüşmüş; Cioran’ın tanımına uyan, “tam anlamıyla dolaylı hayvan olmuş”.
Çürümek, bir kısa anda olmuyor. Tek bir insan ya da kurum ya da kurumlar yani insan kalabalığı, çürümeyi gün, gün yıl, yıl hem de hissederek algılıyor. Sonra da doğal alışkanlık durumuna geliyor.
Anasından akça-pakça dünyaya geldiğinde insan, hayvan gibi doğal gereksinmelerini öyle ya da böyle karşılamak zorunda. İlkel olduğu günler hayvan gibi zorlanırsa birbirini yerdi. Milyonlarca yıl geçti hiç değişmeyen o insan bir kez aşıyı alınca artık çürümeyi önleyemiyor. O nedenle doğuştan değil ama doğuranlardan olmalı mayası çürümeye yatkın olanların bencil ve sapkın duyguları kendini de, çevresini de çürütmek hırs ve kinine kapılıyor.
Hele bir de kulluğu, haksızlığı bilinçaltındaki din, ırk, mezhep ve hatta hemşerilik bağlarını kullanarak erişilmez güç elde ederse (yakın geçmişte Avrupa’da, şimdilerde orta doğudaki benzerleri gibi)), bizde de insan, çürümeyi yaygınlaştırıyor.
Elbet çürüme, Cioran’ın hayvanında olduğu gibi toplumun içine Şarbon gibi önce sızıyor sonrada açığa çıkıp yayılıyor. Hadi diyelim hayvan bilinçsiz insanın ki ise korku ve çıkara dayandığı için salgını önlemek gittikçe olanaksızlaşıyor.
Yine de her salgının olduğu gibi çürümenin de aşısını yine bir insan icat ediyor. Yine benzeri yüz yıl önce bizde olduğu gibi…M. K. A.
Okumanızı önermekle, siz değerli okurlarımın ruh sağlığını daha da bozacağım için bağışlamanızı diliyorum.
Not: “Çürümenin Kitabı”, yazan: E. M. Cioran, Metis Yayınları 7. Basım 2020