DEMİREL 21 AMERİKAN ÜSSÜNÜ KAPATIVERDİ
Dış ilişkilerde dostluk yoktur. Azerbaycan kan kardeşimiz olduğu için dış değil, iç ilişkimiz kapsamında. Katar da, kendine tank palet tesislerini verdiğimiz için, belki de bilmediğimiz başka nedenlerden dolayı bizden yana durdu. Macarlarla Atilla’dan bu yana kan bağımız var, birbirimizi eskiden beri severiz. En az 50 kez gittiğim Macaristan’da 200 kadar Türkçe sözcük yakaladığımı ve kısa sürede çat pattan biraz daha ileride Macarca öğrenebildiğimi söylersem daha iyi anlatmış olurum.
Gelelim Amerika’nın – bugün için – tükürülesi müttefikliğine…
Birinci Dünya Savaşı’ndan kolu kırık, bağrıyanık, damı yıkık, sırtı dökük vaziyetteyken Atatürk’ün yüksek irade ve basiretiyle yepyeni devlet kurmuştuk. Elde yok, avuçta yokken, mucize yaratır gibi bir yandan demir yollar yapıldı, diğer yandan da fabrikalar. Hatta Uçak fabrikasını bile kurmuş, elaleme tayyare ihracatı yapabilmiştik. Kalkınma ve sanayileşme roketimiz rampaya oturmuş, ateşlenme evresine ulaşmıştı. Ruhu lanetli Diktatör Hitler İkinci Dünya Savaşını çıkardı (1939) ve dünyayı kilitledi.
İki arada, bir derede kalmıştık. Bir yanda itilafçılar, diğer yanda ittifakçılar, kendilerinden yana olmamız, ya da karşı taraftan uzak durmamız için tehdit dahil her çareyi zorlamaktaydı. İsmet Paşa’nın dahiyane manevraları ile, milyonlarca cana mal olduktan sonra 1945’te biten müthiş savaştan kurtulduk. Savaşmamıştık ama, olaylar, turfanda ekonomimize darbeler indirmişti.
Aynı dönemde, dünya, Demirperde ve Batı diye iki temel kampa ayrıldı. Birinin lideri Sovyetler Birliği, diğerininki de Amerika Birleşik Devletleriydi. Komünist Sovyetler birden bire boğazlarda hak iddia ettiler. Doğu Anadolu’dan Kars dahil toprak istediler. Durumumuz kritikti. Komünizmi yapımıza uygun görmemiştik zaten. Gerginlik yoğunlaşırken, Amerika ile paslaşmamız başladı ve 1948’de, Amerika ile Ankara Güneyinde bir yerde üs anlaşması yaptık. Yer olarak Adana seçildi. 1951 baharında başlayan İncirlik inşaatı hızlı yürüdü.
Amerika bize çok yaklaşmıştı. Çünkü yayılmacı komünizm’in savaş fakiri Avrupa’yı da içine almasından korkuyordu. Her iki taraf da atom bombasına sahipti ve bununla kalmıyor, kıtalar arası füze çalışmalarını sürdürüyordu. Karşılıklı tehditler durmuyor, zaman zaman dünyada nefesler tutuluyordu. Üçüncü Dünya Savaşı ha patladı, ha patlayacak oldu birkaç kez. Amerika, Sovyetleri hem yakından kontrol edebilmek hem de Kuzey Atlantik Paktı projesi kapsamında ileri karakol görevi vermek üzere bizimle ilişkiyi giderek ısıttı. Komünizme karşı durabilmesi için Avrupa Devletleri lehine oluşturulan Marshall yardımından bizi de yararlandırdılar. Barajlar yaptık, fabrikalar kurduk. Binlerce traktörümüz oldu. NATO’ya girdik. İncirlik yetmedi, bir de Karataş yakınlarında, giderken yolun solunda, düyanın en gelişmiş radar tesisleri kuruldu. 1965’te, İncirlik’te sürekli ihale alan Amerikan İnşaat Şirketinde tercümanlık yapıyordum. Radar tesislerine iki kez gittim. Orada görevli Amerikalı subay, “Akdeniz’de sinek uçsa buradan takip edebiliriz, telsizlerini dinleyebiliriz” demişti.
Sonradan öğrendik, Amerikanın çok özel U2 casus uçakları da Adana’da konuşlandırılmıştı. Bunlar, özel eğitimden geçmiş pilotlar tarafından uçuruluyor ve 20 bin metrenin üstüne çıkabildiği gibi, o irtifadan yerdeki kedinin bile fotoğrafını çekebiliyordu. Söylemeye gerek yok, uçuş alanları da elbette Sovyetler Birliği topraklarıydı. Bu sayede, ülkede neler olup bittiğini, nereye nasıl tesis kurulduğunu ayrıntılarıyla öğrenebiliyorlardı.
Anlayacağınız, Amerika için çok değerli müttefiktik ve ilişkilerimiz oldukça sıcaktı. Bir gün bozulacağına kimse inanamazdı.
ÇARŞAMBA’YA: RUSLAR U2 UÇAĞINI DÜŞÜRDÜ VE BİZİ SUÇLADI