DEMİREL 21 ÜSTEKİ AMERİKAN ASKERLERİNİ DIŞARIYA ATIYOR

İKİNCİ BÖLÜM

Sene 1975. Aylardan Temmuz. Başbakan Süleyman Demirel önemli dosyalar üstünde çalışırken Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’ın önemli bir konu için görüşmek istediği bildirildi. Başbakan tereddütsüz “Buyursunlar” dedi. Sancar Başbakan’a asker selamı verdikten sonra elindeki metal çubuğu göstererek, “Sayın Başbakanım, suçluyu getirdim” dedi.
Demirel sordu:
– Paşam, hayırdır? Elinizdeki çubuğun kabahati ne?
– Sayın Başbakanım, askerî savaş uçakları, havada arızalanınca, bildiğiniz gibi, pilotlar otomatik paraşütle atlar. İşte bu çubuk, o sistemi harekete geçirir.
– Peki anladım Paşam da, bu çubuğun suçu nedir?
– Bu çubuk, otomatik paraşüt sistemini çalıştıran parçalardan biri. Elimizde olmadığı için, pilotlar, uçağa binmek istemiyor. Yani, risk almak istemiyorlar.
– Paşam, çubuğu satın alalım.
– Satmıyorlar.
– Satmayan kim?
– Amerikalılar.
– Biz yapalım.
– Yapamayız, çünkü patenti bizde değil.
– Anlaşıldı Paşam…
Demirel Başbakanlık makamına geldiğinde kucağında bulduğu “silah ambargosu” nedeniyle hem üzgün, hem öfkeliydi. Ankara’ya gelen dönemin Dışişleri Bakanı Kissinger ve daha sonra Brüksel’de konuştuğu ABD Başkanı’nı Ford’a “ambargonun ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri germesinin yanı sıra TSK’nın savaş gücünü zayıflattığını, bunun dolaylı olarak NATO gücünü de zaafa uğrattığını” anlatmıştı. Daha da ileri  giderek “Bizi istemediğimiz sert tedbirler almaya zorlamayın” diye uyarmıştı.
Amerikalılar her zamanki gibi “Hı, hı…” diyerek ipe un sermiş, kongreydi, mongreydi diyerek savsaklamayı sürdürmüştü. Başbakan Sancar Paşa’yı yolcu ettikten sonra kabineyi topladı. Kısa bir görüşme sonunda 25 Temmuz 1975 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi Resmi Gazetede yer aldı. Aynı saatlerde Amerika’nın ülkemizdeki 21 üssündeki Amerikan görevlileri, rütbelerine bakılmaksızın kapı dışarı edildi. Sadece İncirlik Üssü, NATO’ya ait olduğu için kapatılmamış, fakat buradaki yetki NATO subaylarına devredilmişti.
AMERİKA’DAKİ  KİN DEFTERİ KABARDI

Türkiye’nin bu kararlı hareketi Büyükelçiliklerinde ve Amerika’da şaşkınlıkla karşılandı. Böylesine sert bir tavrı rüyalarında bile göremezlerdi. Vakit geçirmeden yüksek düzey diplomatlar aracılığıyla ilişkileri yeniden ısıtma yolunu aramaya başladılar. Demirel ve ardından tekrar Başbakan olan Ecevit üslerin açılmasını izin vermemekte ısrarlıydılar. Beyaz Saray, son bir gayretle Temsilciler Meclisi ve Senatoyu ikna ederek 1978’de ambargoyu kaldırdı. Ardından, üslerin açılması için başvuruda bulundu. Ecevit ve sonradan tekrar Başbakan olan Demirel talepleri reddetmeyi sürdürdü.

Demirel ve Ecevit’in ortak bir suçu daha vardı. Karaoğlan Amerika’nın “Afyon ekimini  yasaklayın” emrine hiçbir biçimde yüz vermedi. Aynı talebi Demirel’e ilettiklerinde de yine ters cevabı almışlardı. Dolayısıyla, her iki güçlü lider de Türkiye Gündeminden çıkarılmalıydı. Bu nedenle de, insani olsun olmasın her türlü yol denenmeliydi.

12 Eylül Darbesinden sonra Amerikalılar haklı çıkacaktı. Kenan Paşa, çok geçmeden Amerikan üslerini açıverdi.

YARIN: DARBEYE BAHANELER HAZIRDI

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor