DEMİREL – ECEVİT ANLAŞSAYDI DARBE YİNE DE YAPILACAKMIŞ

YEDİNCİ BÖLÜM
Önce 12 Eylül 1980 şafağına dönelim. Demirel ve Ecevit’in evlerinden alınıp eşleriyle birlikte Hamzakoy’a nasıl götürüldüklerini özetlemiştik.
MSP Lideri Erbakan’ı da, aynı şekilde alıp Uzunada’ya götürdüler.
TÜRKEŞ ÖĞRENMİŞTİ
MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş’in, bağrından çıktığı Silâhlı Kuvvetlerde sağlam adamları vardı. O gece darbe olabileceğini akşamın ilk saatlerinde öğrenmişti. Vakit geçirmeden ailesini kayınvalidesinin evine gönderdi. Fikir alışverişinde bulunarak en doğru karara varabilmek için de partisinin milletvekillerinden Turan Koçal ve Yaşar Okuyanı çağırdı. Birlikte yapılan değerlendirme sonunda, Türkeş saat 21:00’de konutundan ayrılarak Turan Koçal’ın evine geçti. Ancak darbeciler burayı akıl edebilirlerdi. Başka bir yere gitmesi daha güvenli olacaktı. Bulunacağına en az ihtimal verilen yerlerden biri olarak Halil Şıvgın’ın Gaziosmanpaşa’daki evine geçerek buraya yerleşti.
MHP Lideri gizlendiği süre içinde darbeyi yapanları ve açıklamalarını değerlendirdi. Bu arada, Rıza Müftüoğlu ve Ahmet Yalav aracılığıyla darbecilerle görüşme yapmış, MGK’nden güvence istemişti. Tema kurulan subaylar, darbenin kendi için yapılmadığını ve birkaç aylık gözaltı süresi sonunda serbest kalacağını bildirmişti. Üçüncü gün, yani 14 Eylül’ü 15 Eylül’e bağlayan gece saat 04:00’te yürüme mesafesindeki kendi özel konutuna geçerek ihbarda bulundu. Gelip aldılar ve Erbakan’ın da bulunduğu İzmir Uzunada’ya götürdüler.
DARBECİLER DEMİREL VE ECEVİT’İ SUÇLAMIŞTI
Görünüşte, Demirel ve Ecevit Cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşamadığı için 124 kez oylama yapılmasına karşın Çankaya’ya çıkacak isim bir türlü saptanamıyor ve Bir Numara Makamda 6 aydır vekil oturuyordu. Böyle devam edemezdi. Bir yandan da kan gövdeyi götürüyor, ekonomik çıkmazın ucunda da ışık gözükmüyordu. Evren ve Konsey üyeleri, ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanının seçilememiş olmasına vurgu yapmış ve otorite boşluğunu iki liderin tutumuna bağlamıştı.
Pekiii, bu görüş ne kadar gerçekti?
Dünkü bölümde sunduğumuz çok önemli paragrafa dönüyoruz. Emekli Orgeneral Bedrettin Demirel’in Profesör Erol Mütercimlere yaptığı açıklamayı anımsayalım; şöyle demişti Bedrettin Pa“Evet, darbe 1979’da yapılacaktı, aramızda toplandık ve yeteri kadar insan öldükten sonra yapmayı uygun görerek bekledik”.şa,
1979’da Devletin başında Cumhurbaşkanı vardı. Kargaşa’ya karşı da yasalarla tanınmış Sıkıyönetim Sistemi yürürlükteydi. Yani 12 Eylül’den sonra asker hangi yetkileri kullandıysa, hukuk dışı tasarruflar hariç, aynı yetkiler zaten ellerindeydi. Demek ki, her gün ortalama 33 insanın ölümünü izleyerek koşulların olgunlaşmasını, yani, halkın “Bravo Askere!..” diyeceği ortamın oluşmasını beklemişlerdi.
İYİ DE, İKİ BÜYÜK LİDER ANLAŞSAYDI NE OLURDU?
bu soruya cevap vermek hiç kolay değil. Asker bir kalkıştı mı, kolay kolay oturmazdı. 27 Mayıs İhtilâli de aslında 1957’lere dayanmaktaydı. Ancak hazırlıklar duyuldu ve pek çok üst düzey subay emekli edildi. Subay maaşları arttırıldı. Fakat darbe geldi. 27 Mayıs’tan sonra da, bu kez Talât Aydemir ayaklandı. İsmet Paşa olayları bastırdı ve Aydemir’i affetti. Ancak Aydemir bir kez daha harekete geçti ve yine başarısız oldu. Bu kez, yakın arkadaşlarıyla birlikte sehpayı boyladı.
Demirel ve Ecevit anlaşıp Cumhurbaşkanını seçmiş olsalardı bile, her halde aynı sıkıyönetim ekibi kan akışını ciddiyetle engellemeye kalkışmayacak ve halkın bezginliğini kullanarak asıl amaçları olan yönetimi ele geçirmek için belki 12 Eylül’de değil ama, kendilerince “münasip” bir tarihte darbeyi yapacaklardı.
“ADAMIN ELİNDE SÜNGÜ”
Demirel’i Cumhurbaşkanlığından bir süre sonra Başkan Durak’la evinde ziyaret etmiştik. Söz dönüp dolaştı askeri müdahalelere geldi. Demirel, “Bizim bir ordumuz var ve göz bebeğimizdir. Ancak 11 Eylül Akşamına kadar dökülen kanın bir gün sonra bıçak gibi kesilmesinin anlamı var.” dedi. “Efendim kulağınıza hiçbir şey gelmedi mi?” diye sordum. Baba, “Geldi elbette…” dedikten sonra sağ elini kaldırıp baş ve serçe parmağını gererek diğer üç parmağı kapattı ve şöyle bitirdi, “Adamın elinde süngü!..”
YARIN: İŞKENCELER FUARI
ERBAKAN
UZUNADA KONUĞU: Milli Selâmet Partisi genel Başkanı Erbakan şafakla evinden alınıp İzmir Uzunada’ya götürüldü. 6 Eylül Günü Konya’da yapılan Miting nedeniyle askeri kanadı öfkelendirmiş olmasına karşın, evinden alınıp Uzunada’ya götürülürken asla saygızılık görmedi.
TÜRKEŞ
TÜRKEŞ ÜÇ GÜN YOKTU: Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Alpaslan Türkeş 11 Eylül akşamında darbe yapılabileceğini öğrendi. Ailesini kayınvalidesine gönderip yakın arkadaşlarını çağırdı. Değerlendirme sonrası da üç gün gizlendi. Bu arada darbecilerle aracılı olarak pazarlık yaptı ve güvence aldıktan sonra kendini ihbar etti. 15 Eylül Sabahı, Erbakan’ın da bulunduğu Uzunada’ya götürüldü.