Doç. Dr. Secaattin Gülşen, işitme kaybının geri dönüşü olmayan bir sağlık sorunu olmadığına dikkat çekti
Dünyada yaygın olarak görülen işitme kaybı, her yaştan insanın hayatını etkisi altına alabiliyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Türkiye’de 500 bin civarında işitme kaybı yaşayan birey bulunuyor. Seviyesi, türü ve nedeni farklılık gösteren işitme kaybının geri dönüşü olmayan bir sağlık sorunu olmadığına dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Secaattin Gülşen; “İşitme kaybına yönelik en uygun tedavi veya destek seçenekleriyle bireyleri hayatın seslerine kavuşturabiliyoruz. İşitme kaybının çözümsüz olduğu yönündeki yanlış algı, bireylerin bu tedavi seçenekleriyle tanışmasını engelliyor. Bu noktada bireylerin bir uzmana danışmaları oldukça önemli. İşitme kaybına ilişkin farkındalığı artırarak daha çok insanın hayatına dokunabiliriz” dedi.
HABER: AYŞE TOPAK
Türkiye’de işitme kayıplı bireylerin yaşadığı zorlukları azaltmak ve hayatlarını kolaylaştırmak için devletin yanı sıra çeşitli kurumlar ve derneklerin farklı programlar yürüttüğünü kaydeden Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Secaattin Gülşen; “Bu programlar aracılığıyla işitme kaybı yaşayan bireylere eğitim, iş fırsatları ve sosyal entegrasyon konularında destek sağlanıyor. Bu tür çalışmaların çok verimli sonuçlarını alıyoruz. Ancak sorunun kaynağına inerek farkındalığı artırmamız, işitme kaybı yaşayan bireylerle etkileşim sağlamamız gerekiyor. Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri kapsamında düzenlenecek çeşitli kampanyalar ve ücretsiz işitme testleriyle toplumun her kesimine ulaşmalı, işitme sağlığını destekleyici politikalarla tedavi seçeneklerini erişilebilir hale getirmeliyiz. Bu adımlarla işitme kaybına yönelik farkındalığı artırarak herkesin işitme sağlığına ve işitme kayıplı bireylerin yaşadığı deneyimlere duyarlı olmasını sağlayabilir, daha kapsayıcı bir yaklaşımla toplumsal bilinç yaratabiliriz” ifadelerinde bulundu.
Koklear implant, ileri ve çok ileri derecedeki işitme kayıplarında çözüm olabilir
İşitme cihazları ve cerrahi müdahale gibi tedavilerle işitme kaybını hafifletme ya da tümüyle ortadan kaldırma noktasında oldukça başarılı sonuçlar aldıklarını vurgulayan Doç. Dr. Secaattin Gülşen; “İşitme cihazları, işitme kaybı yaşayan kişilerin duymasını artırarak günlük yaşamlarında daha rahat iletişim kurmalarına yardımcı oluyor. İşitme cihazlarının yeterli sonuç vermediği durumlarda ise koklear implant, ileri ve çok ileri derecedeki işitme kayıplarında bir çözüm olabilir. Koklear implant, iç kulaktaki koklea adı verilen yapıyı doğrudan uyararak işitsel sinyallerin beyne iletilmesini sağlıyor. Bu implantın uygunluğu, adayın işitme kaybının tipine, derecesine ve genel sağlık durumuna bağlı olarak değerlendiriliyor. İşitme cihazları ve koklear implant ülkemizde devletin yüzde yüz geri ödemesi kapsamında yer alıyor, bu da tedaviyi erişilebilir kılması açısından çok önemli” dedi.
Her hasta bireysel olarak değerlendirilir
Koklear implant adaylığı için belirli kriterler çerçevesinde her hastanın bireysel olarak değerlendirildiğini söyleyen Doç. Dr. Secaattin Gülşen; “Bu değerlendirmeler, kulak burun boğaz uzmanları, işitme uzmanları, cerrahlar, psikologlar ve rehabilitasyon uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından yapılıyor. Bu uzmanlar bireyin durumunu, işitme kaybının seviyesini ve koklear implantın potansiyel faydalarını değerlendirerek implantın uygunluğunu belirliyor. Koklear implantlar sayesinde işitme kaybı olan bireyler, işitsel bilgileri alabiliyor ve beyne iletebiliyor. Bu sayede çevrelerinden gelen sesleri duyabiliyor ve konuşmaları anlayabiliyorlar. Ancak koklear implantın tam anlamıyla işlev görebilmesi zaman alabiliyor ve kullanıcıların implantı kullanmayı öğrenmesi gerekebiliyor. Uzmanlar ve rehabilitasyon süreci, kullanıcıların implantı verimli şekilde kullanmalarına yardımcı oluyor” diye belirtti.
Çocukluk çağında erken teşhis hayati önem taşıyor
Çocukluk çağında kendini gösteren işitme kaybında erken teşhisin hayati önem taşıdığına işaret eden Doç. Dr. Secaattin Gülşen; “Erken müdahale, çocuğun dil ve konuşma becerilerinin gelişimini büyük ölçüde etkileyebiliyor. Koklear implant ameliyatı, çocuklarda genellikle yaşa göre değişebilir ve bir dizi faktöre bağlı olarak belirlenebilir. Geleneksel olarak koklear implant ameliyatı yapılabilmesi için çocuğun belirli bir yaşta olması gerektiği düşünülürdü, ancak günümüzde bu durum daha esnek hale geldi. Doktorlar çocuğun işitme durumu, işitme cihazlarının etkisi, ailenin tercihleri ve çocuğun genel sağlık durumu gibi bir dizi faktörü değerlendirerek en uygun zamanı belirleyebiliyor. Bazı durumlarda işitme cihazları ile yeterli sonuç alınamıyorsa, 1-2 yaş civarında koklear implant ameliyatı yapılabiliyor. Bu süreçte ailelerin uzmanlarla yakın iş birliği içinde olmaları, bebeğin işitme sağlığı ve gelişimi için çok önemli. İlk olarak yenidoğan bir bebekte işitme taraması yapılıyor. İşitme kaybı şüphesi varsa daha kapsamlı testlerle işitme kaybının derecesi, tipi ve nedeni belirleniyor. Ardından koklear implant uygunluğu değerlendiriliyor. Uygun bulunduğunda cerrahi süreç gerçekleşiyor. Cerrahi işlem sonrasında iyileşme süreci zaman gerektirebiliyor. İyileşme tamamlandıktan sonra implant aktive ediliyor ve programlanıyor. Bu süreç doğrudan işitme merkezi tarafından gerçekleştiriliyor ve implantın işlevselliği test ediliyor. Bebek, işitme rehabilitasyon uzmanları ile düzenli olarak takip ediliyor. Ayrıca ailelere bebeğin işitme cihazını nasıl kullanacaklarının yanı sıra bebeğin dil ve konuşma gelişimi için de destek sağlanıyor. İşitme cihazlarından fayda göremeyen 1 yaş ve üstü çocuklar için bu ameliyat devlet güvencesi kapsamında SGK tarafından karşılanıyor” şeklinde konuştu.