DOST KİMDİR?

Paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini, verdin mi desteğini, sordun mu halini, yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi.
Öyle ise, dostsun..
Hissettin mi DOSTLUĞU?
Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi? Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi… Sahte Dostların Eline Düşürme ALLAH’ım.. Dost var, uğrunda ölünür… Dost var; uğrunda can vermek bile ‘ucuz’ kalır. Dost var; sevdiği insana bir zarar gelecek endişesiyle, Akrep, çıyan yuvalarını topuğuyla kapar…
Bunu yapmak yetmez dost için… Sevdiği insan uğruna ömrünü verir. Verilen bir ömürdür… Bir yılını, iki yılını, on yılını, yirmi yılını değil, ‘ömrünü’ vermiştir… Dost var; Sevdiği insanın uğruna ölmeye hazırdır. Düşmanlar gelecek, katletmek istedikleri Nebi’nin yatağında vefalı bir genç, delikanlıyı bulacaktır… Bu delikanlı dosttur… Ve hep ‘dost’ kalmıştır. Dost var; güle benzer… O kadar güzel kokar ki, dikenlerinin verdiği acı hissedilmez…
Dostluk güle benzer..
Bir de dost var ki, dikenlerinin yol açtığı kan ve yara korkusundan, gül rayihasını almak mümkün değildir. Dost var; hazmedemez… Sindirim sistemi bozuktur… Dost var; fırına girmeyi sevmez… Ama, ekmeği herkesten önce böler… Dost var; sözü itibarsız senettir… Güvenirseniz müflis olursunuz… Dost var; yollarda bırakır… Böylesiyle adım bile atılmaz. Yola beraber çıkmak, neticeyi kabullenmektir. Dost var; düşmandan tek farkı, biraz daha mütebessimdir. Ama bir düşmeye gör; düşmanın ‘kahkahaları’, O’nun ‘tebessümünün’ yanında ‘sessiz’ kalır. Dost var; İyiliğini istemez… Düşman için önüne bir taş da o kayar. Sonra bu da yetmez ‘dost’ için! ‘Belki benim koyduğum taşla düşmez’ diye, senin düşmanına da, ‘şuraya ip germeyi unutma’ diye tembihte bulunur. Dost var sadece yüzüne güler… Arkandan vurmak, hançerlemek için ‘malzeme’ arar. Hiçbir fırsatı kaçırmaz. Lakin bunlar da ‘dosttur’! ‘Düşmanım’ diyemeyeceğimiz dostlar! .
Bunlara SİNSİ dost denir.
Savaşın en kanlı günlerinden biriymiş. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü görmüş. Başını bir saniye bile siperin üzerinde tutmayacak ateş yağmuru altındaymış. Tam cepheden dışarı doğru bir hamle yaptığı sırada başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekmiş, “Delirdin mi? Gitmeye değer mi?
Baksana delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Artık onun için yapacak hiçbir şey yok. Boşuna kendi hayatını da tehlikeye atma sakın!” demiş.. Fakat dostu, dinlememiş ve kendisini cepheden dışarı atmış. İnanılması güç bir mucize gerçekleşmiş. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaşmış. Onu sırtına almış ve koşa koşa geri dönmüş. Birlikte siperin içine yuvarlanmışlar. Fakat cesur asker, yaralı arkadaşını kurtaramamış, siperde kalan arkadaşı “Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın” demiş.. Dostu “Değdi,” demiş, gözleri dolarak. ”Nasıl değdi .Bu adam ölmüş, görmüyor musun?“ diye sorunca Arkadaşı şu cevabı vermiş;
“Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi.”
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarlamış;
“Geleceğini biliyordum geleceğini biliyordum.”
… …. …..
Allah hepimize menfaati bitince yanından ayrılan değil!.. Kederde, tasada, sevinçte, mutlulukta hep yanında kalan dostlar versin..
Merhum Muhammed Kaymak, Zehra Doğan, Sami Karaaslanyiğit, Mehmet Cansever, Demirdal kardeşler gibi.. Allah sağlıklı uzun ömür versin Naci Parmaksız, Kamil Tecirlioğlu, Mehmet Aksu,Mehmet Cebe, Sıtkı Kulak gibi..