DR. NURAY ATİLLA; “HİPERSOMNİA TEMBELLİK DEĞİL, CİDDİ BİR UYKU BOZUKLUĞUDUR” DEDİ

HABER: GÜLESER KEELEŞ

Nöroloji Uzmanı Dr. Nuray Atilla, Toplumda genellikle “tembellik” ya da “keyfine düşkünlük” olarak algılanan hipersomnia, aslında ciddi bir nörolojik uyku bozukluğu olduğunu söyleyerek hipersomnia hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Hipersomnia’nın ne olduğunu tanımlayan Nöroloji Uzmanı Dr. Nuray Atilla, “Hipersomnia, gündüz aşırı uykululuk halidir; ancak uyku isteği karşı konulamaz değildir. Uzamış gece uykusu ve sabahları uzamış uyku sersemliğinin eşlik edebildiği nadir bir durumdur. ‘Uyku sarhoşluğu’ ya da ‘uyku ataleti’, gece ya da gündüz uykuları sonrası uyanma güçlüğü ve tam uyanık hale geçememe durumunu tanımlar. Yönelim bozukluğu ve tekrar tekrar uykuya dönme isteği görülebilir. Gece uykusu genellikle uzun ve kesintisizdir. Gündüz kestirmeleri tipik olarak dinlendirici değildir ve uzun sürer. Diğer uyku bozukluklarından halüsinasyon, gündüz ani düşme atakları, davranış değişikliği, bellek bozukluğu, uykuda bacak hareketleri ve solunum sıkıntısı, altta yatan ek hastalık ve ilaç kullanımının olmamasıyla ayrılır” dedi.

Hipersomnia erkeklerde daha sık görülüyor

Dr. Nuray Atilla, hipersomnianın genellikle ergenlik döneminde başladığını ve 35 yaş civarında görülme sıklığının arttığını belirtti. Erkeklerde kadınlara göre daha sık rastlanan bu durumun; yaşla birlikte artan diyabet, obezite, kalp hastalıkları, uyku apnesi, stres ve yeme bozuklukları gibi risk faktörleriyle ilişkili olduğuna dikkat çekti. Hipersomnianın, yüzde 10-15 oranında 10 yaş öncesi çocukluk döneminde de görülebildiğini söyleyen Dr. Atilla, çocuklarda ve ergenlerde kas atonisi ile tekrarlayıcı motor hareketlerin daha sık gözlemlendiğini de vurguladı.

Hipersomnianın altında yatan nedenler

Hipersomnianın altında yatan nedenlere de değinen Nöroloji Uzmanı Dr. Nuray Atilla, “Hipersomnianın altında yatan başlıca nörolojik hastalıklar arasında narkolepsi, beyin tümörü, inme, Kleine-Levin sendromu, Parkinson hastalığı, multisistem atrofi, miyotonik distrofi tip1 bulunmaktadır. Hipersomnianin altında yatan sistemik hastalıklar arasında ise OSAS (obstrüktif uyku apne sendromu), gecikmiş uyku fazı sendromu, majör depresyon, bipolar bozukluk gibi psikiyatrik hastalıklar, bazı enfeksiyon hastalıkları, hipotiroidizm, demir eksikliği, D vitamini eksikliği ve kronik yorgunluk sendromu bulunmaktadır. Tanı sürecinde beyin görüntülemesi ve kan tahlillerinin yapılmasının yanı sıra kişinin kendi uykusunu değerlendirilmesine yardımcı olan uyku günlüğünün tutulması ve uyku ölçekleriyle değerlendirme yapılması gerekir. Ayrıca uyku bozukluklarının ayırıcı tanısında kullanılan polisomnografi (uyku testi) ve çoklu uyku Latency testleri kullanılmaktadır” dedi.

Dr. Nuray Atilla, en az üç ay süren gündüz aşırı uykululuk, dikkat ve konsantrasyon eksikliği, hafıza bozukluğu ve zihinsel yorgunluk gibi belirtilerle kendini gösteren hipersomnianın; kişinin öğrenme güçlüğü yaşamasına, günlük işlerini sürdürmekte zorlanmasına, baş ağrısı, çarpıntı ve sindirim problemleri gibi pek çok yakınmaya yol açabileceğini belirtti.

Hipersomnia tanısı alan bireylerde tedavi süreci

Nöroloji Uzmanı Dr. Nuray Atilla, hipersomnia tanısı alan bireylerde tedavi süreciyle ilgili olarak şunları söyledi: “Tedavide uyanıklık artırıcı ilaçlar, antidepresanlar, melatonin (uyku hormonu) ve antiepileptik ilaçlar kullanılabilir. Düzenli uyku hijyeni sağlanmalı, bilişsel davranışçı terapiler ve psikososyal destek sunulmalıdır. Eşlik eden kalp hastalığı, obezite, stres ve şeker hastalığı gibi durumlar varsa mutlaka tedavi edilmelidir. Bazı hastalarda altta yatan nedenin tedavisi tam iyileşme sağlayabilirken, bazı bireylerde ise ömür boyu takip ve tedavi gerekebilmektedir.”

“Çok uyuyor” diyerek yargılamak tanıyı geciktirebilir

Hipersomnianın toplumda yeterince tanınan bir hastalık olmadığını belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Nuray Atilla, “Bu da çok uyumanın toplumda tembellik veya keyfine düşkünlük olarak algılanmasına yol açmaktadır. Çok uyuyanlar keyfine düşkün ve dinlenmiş olarak algılanabilir. Hipersomnia hastaları ise çok uyumasına rağmen dinlenmiş hissetmezler. Birçok kişi gündüz aşırı uykululuğu yorgunluğa, mevsim geçişlerine, vitamin eksikliğine ve psikolojik değişikliklere bağlayabilmektedir. En çok da depresyonla karıştırılmaktadır. Bu kişilere çevrelerinden kahve içmeleri, erken yatmaları gibi yönlendirmelerle baskı yapılmakta ve bu da onları zamanla uyaran bağımlılığına itebilmektedir. Bu durum, tanı ve tedavinin gecikmesine ve hastaların ciddiye alın- mamasına neden olabilmektedir” dedi.

Yaşam tarzı değişiklikleri tedaviye destek sağlıyor

Hipersomnia tanısı alan bireylerin yaşam tarzlarında da değişiklik yapmaları gerektiğini vurgulayan Dr. Nuray Atilla, “Varsa altta yatan hastalık tedavi edilmelidir. Düzenli ve saatinde uyumak, düzenli yemek yemek, yeterli su tüketmek, kilo kontrolünü sağlamak, uyku hijyenine dikkat ederek uyku döngüsünü korumak, düzenli yürüyüş ve egzersiz yapmak tedaviye uyumu ve uyku kalitesini artırır” diye konuştu.

Ekran maruziyeti riski artırabilir

Teknoloji kullanımının da hipersomnia üzerinde etkili olduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Nuray Atilla, “Günümüzde artan ekran süresi ve özellikle mavi ışık maruziyeti, uyku hijyenini bozarak hipersomnia riskini artırmaktadır. Bilgisayar, telefon, televizyon, internet kullanımının aşırıya kaçması hem hareketsiz yaşama neden olarak hipersomniayı tetikleyen metabolik hastalıkları artırabilir hem de ışık ve ses maruziyetinin artmasıyla uyku kalitesini bozarak bu hastalığı tetikleyebilir” ifadelerini kullandı.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor