DÜN, DÜNDÜR BUGÜN, BUGÜNDÜR

Yıl, 1933’tü..
23 Nisan kutlamalarının yapıldığı gündü ve TBMM’nin açılışının 10.yılıydı..
Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, Çankaya Köşküne gitmişti.. Atatürk’ün yanında duran Afet İnan’a, kendi el yazısı ile yazdığı kağıdı uzattı
“Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım.
Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı.
İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı” dedi.
Afet İnan, kendisine uzatılan kağıdı okumaya başladı..
Şöyle yazılıydı;
“Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam
Yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”
Atatürk, Reşit Galip’i tebrik etti, andın okullarda okunmasını istedi.
23 Nisan 1933’de okunmaya başlanan and; 39 yıl sonra 1972’de değişikliğe uğradı.“Budunumu” kelimesi kaldırıldı ‘milletimi’ kelimesi konuldu,“Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene” cümlesi eklendi.
Andımız daha sonra şu şekilde okunmaya başladı.
“Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk:
Açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene.”
Andımız, 1997 yılında ikinci kez değişikliğe uğradı.
‘Yasam‘ kelimesi ‘ilkem‘ ve “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” cümlesi andın sonlarına eklendi.
İki değişiklikte de, bütünlüğe dokunulmadı, küçük ilaveler yapılarak son şekli şöyle oldu:
“Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem: Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene.”
2013 yılında “çözüm süreci”, “demokratikleşme” gerekçelerine sığınan hükümet, andımızı yasakladı, 80 yıldan beri okunan andımız okunmaz oldu.
Yasak, Danıştay’a götürüldü. Danıştay 8. Dairesi, 2013’teki düzenlemenin iptaline karar verdi, ancak o gün ve o günden sonra Milli Eğitim Bakanı olanların hiçbiri Danıştay’ın iptal kararını uygulamadı, “Yerli” ve “milli” olduğunu iddia eden hükümetin ileri gelenleri, Reşit Galip’i, “ırkçı”, “faşist” “kafatasçı” olmakla suçladı.
O günden, bu güne kadar andımız hiç okunmadı.. Hatta unutuldu, ya da unutturuldu denilebilir.. Çözüm süreci askıya alınınca, yani “Öküz ölüp, ortaklık bitince” durumu yaşandı ve andımız yeniden gündeme geldi.
Gelişmeler şöyle oldu;
Danıştay’ın okullarda ‘Andımız’ın okutulmaması yönünde verdiği nihai karar, siyasette tansiyonu yükseltti. CHP ve İYİ Parti’nin tepki gösterdiği karar, Saray ittifakında da kriz yarattı. 2013’te öğrenci andının kaldırılmasını sağlayan AKP’yle birlikte Cumhur İttifakı’nda yer alan MHP, bu kez Danıştay’ı hedef aldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Danıştay’ın kararı için ‘pimi çekilmiş bomba’ benzetmesi yaparken, “Danıştay bu yanlıştan dönmeli” dedi.
Yani, Danıştay günah keçisi oldu..
Sonra ne oldu;
Yıllardan beri okunmayan andımızın yeniden okunması için Cumhur ittifakı tavır koydu, Danıştay’ın kararını düzeltmesi istendi..
Haa… Unutmadan, Reşit Galip’in İstiklal Mahkemesi’nde Nazım Hikmet’i 15 yıl ağır hapse mahkum ettiren yargıçlardan biri olduğu da iddia edilmektedir.
Ne güzel söylemiş merhum Demirel!.. dün, dündür..Bugün , bugündür..
Dün de öyleydi, bugün de böyle..
Fotoğrafta Reşit Galip, Atatürk’ün eline sarılırken görülüyor.
