DÜNYA BARIŞ GÜNÜ (2)

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Behemehal, şu ve bu sebepler için milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zaruri ve hayati olmalı. Hakiki kanaaatim şudur; Ben milleti harbe götürünce azap duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz. Lakin, hayatı millet tehlikeye maruz kalmayınca, harp bir cinayetdir.” (Hakimiye Milliye, 21 Mart 1923)

27 Mart 1923’de Atatürk şöyle demişti;

“Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir.”

Atatürk’e göre gerçek barışın ön şartı “Tam bağımsızlık siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel alanların hepsinde bağımsız olmak” demekti.

Bunun için emperyalizme karşı kazanılan bağımsızlık savaşım, geri kalmışlığa ve bağnazlığa karşı kazanılacak bir uygarlık savaşıyla tamamlamak gerekiyordu.

Atatürk, “Biz bunu temin etmeden barış ve süküna ereceğimiz inancında değiliz” demişti.

Bağımsızlığı, dolayısıyla barışı korumak için güçlü bir orduya ihtiyaç vardı. Atatürk, daha 1920’de şöyle diyordu;

“Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık için kuvvet sahibi olmak ve bunun için varlığını kanıtlamak gerekir. Kuvvet de ordudur.”

Atatürk, yayılmak için değil, bağımsızlığı ve barışı korumak için orduya ihityaç duyuyordu. Şöyle diyordu;

“Etraftaki devletler silahlı oldukça; hayır dünya yüzünde tek bir silahlı devlet bulundukça görevini bilen bir devlet, bütün anlaşmalara rağmen ve bütün anlaşmalarla beraber kendi güvenliğini her şeyden önce kuvvetine dayandırır.”

Atatürk 16 Mart 1923’de Adana’da çiftçileriyle bir konuşmada “Zorunlu olmadıçka savaş bir cinayettir” demişti.

“Ne olursa olsun, şu veya bu sebepler için milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zararu ve hayati olmalı. Hakiki kanaatim şudur; Ben milleti harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım.  ‘Öldüreceğiz’  diyenlere karşı ‘ölmeyeceğiz’ diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, harp bir cinayettir.”

Gerçekten de Atatürk’ün haksız bir savaşı yoktu. O gerçekten ÖLDÜRECEĞİZ diyenlere karşı ÖLMEYECEĞİZ diyerek savaşmıştı.

“Barış milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur” diyordu. Atatürk; 20 Nisan 1931’de millet beyannamesinde CHP’nin genel siyasetini ‘Yurtta Barış Dünyada Barış İçin Çalışıyoruz’ diye özetlemişti.

Atatürk, 1933’de yaptığı bir açıklamada da Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel ilkelerinden ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ ilkesinin insanlığın ve medeniyetin refah ve ilerlemesinde en esaslı etken olduğunu belirtmiş, buna hizmet etmekte övündüklerini söylemişti.

Atatürk’ün Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, “Atatürk’ün ‘Yurtta Barış-Dünyada Barış’ ilkesini aslında bu prensip sosyalist bir görüşü ifade eder. Cihanda sulh, barışın ortak savunulması, kollektif barışı temsil eder” demişti.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor