EĞİTİMDE OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E KALANLAR

12 dizi halinde siz okurlarıma sunduğum İsmail Hakkı Tonguç ve Eğitim Politikaları yazımdan sonra şimdi de Eğitimde Osmanlı’dan Cumuhriyet’e kalan durumun fotoğrafını anlatmaya çalışacağım.

İlk Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, sonrası Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç’un bu uğurda yaptıkları çalışmaları şükranla, minnetle anılacak günümüze hala ışık tutacak çalışmalardır.

Osmanlı döneminden Cumhuriyet’e 2345 ilkokul ve 3061 öğretmen devredilmiştir. Okullar çok çeşitli ve farklı statülerdedir.

Bunların arasında azınlık okulları ve yabancı okullar, dini eğitim veren okullar ve normal okullarda vardır.

Bu okulların her biri kendi kurallarıyla eğitim vermektedir. Ülke için geçerli bir eğitim birliğinden söz edilememektedir.

1924 yılında Eğitim Birliği Kanunu ile bu çok başlılığa son verilir. Artık Ulusal ve Bilime Dayalı Eğitim dönemi başlamaktadır.

Aynı yıllarda Almanya ve Amerika’dan eğitim uzmanları çağrılır. Eğitim önerileri için raporlar hazırlamaları istenir.

Öğretmen ve okul sayısını artırma çalışmaları sonucunda 1926 yılında ilkokulların sayısı 4770’e ve öğretmen sayısı ise 9062’ye varmıştır.

Yine bu günlerde Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin çabalarıyla Üçüncü Maarif Şurası toplanır ve Maarif Teşkilatına Dair Kanun çıkarılır.

Mustafa Necati döneminden itibaren Köy Öğretmen Okulları açılmaya başlar. Ancak bu deneme başarılı olmaz. 1928’de başka bazı önemli atılımlarda yaşanır.

Yeni Türk Alfabesi kabul edilerek 1929 başında, Millet Mektepleri yoluyla yeni harflerle bir okuma-yazma seferberliği başlatılır.

Nüfusun ezici çoğunluğunu oluşutran ve sayıları 40.000’lere ulaşan köyler için eğitim olanaklarından söz etmek neredeyse olanaksızdır.

Sürekli savaşlar köyleri yıkmış, üretim düşmüş, köyler ıssızlaşmıştır. Üstelik köylerin yoğunlukları birbirinden çok farklıdır, köyler dağınıktır.

Yeni oluşturulan kurumlar, millet mektepleri, halkevleri, köy kursları da kırsal kesim eğitim sorunlarını sürdürebilir çözümler sunmaya yetmemektedir.

Az sayıda köye yollanan kent kökenli öğretmenler buralarda durmak istememektedir.

Atatürk, Cumhuriyet’in 10.yılında ilköğretim sorununun çözülmüş olmasını istemektedir.

Ülkenin kendi haline bırakılmış bu büyük çoğunluğu eğitimden, sağlıktan, üretimden yoksun, tam bir gerilik ve savsaklamışlıkla iç içedir.

İnsanlar hastalıktan kırılmaktadır, yoksuldur, üretim ve yaşam koşulları hem çok zor, hem de geridir.

Bu “köy sorunu” sadece bir İlköğretim Sorunu da değildir. Cumuhriyeti kuranlar bilmektedir ki köyler topluca kalkındırılmalıdır.

Sadece okuyup yazma değil, üreten, modern yapılar yapabilen, bilimi ve günün tarım tekniklerini uygulayan, sağlığı korunmuş, demokratik yaşam koşullarını ve haklarını bilen, örgütlü, aydınlık bir köy oluşturulmalıdır.

Böylece, nüfusun asıl çoğunluğu olan köylerin sorunları onların yaşadıkları yerlerde ve koşullarda çözülerek üretim arttırılacak, nitelikli, bilinçli iş ve insan gücü oluşturulacaktır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor