EL PEPE’nin Dediği Gibi “YİNE DE İYİMSER OLALIM”

“Kürt sorunu” üzerine dosya (rapor) hazırlayan ilk parti 1989’da Sosyal Demokrat Halkçı Partidir (SHP). Zamanın Başbakanı Turgut Özal, başlığı yüzünden Genel Sekreter Deniz Baykal’a soruşturma açtırmaya kalktı.
Komisyon, tırmanan PKK terör örgütünün ayrılıkçı gerekçelerine karşı, bölgedeki sorunun altında asıl var olan ekonomik, sosyal ve yarı feodal yapıyı irdeliyor ve çözüm önerileri getiriyordu. Erdal İnönü’nün Genel Başkan olduğu 1991 seçiminde, aralarında Ahmet Türk ve Leyla Zana’nın da olduğu bir grup -o tarihte laik demokrat birlikçi bilinen- bölge politikacısı, SHP Milletvekili olarak TBMM’ye girdiler.
1992’de CHP yeniden açıldığından beri başta Süleyman Demirel’in Adalet Partisi olmak üzere merkez sağdaki partiler de Kürt Sorununa ağırlıklı olarak SHP’de hazırladığımız o dosyanın içeriğine dayalı görüş ve düşünce açıklamışlardır.
1995 seçimine giderken CHP’den ayrılan bir grup bölge Milletvekili, kapana-açıla ad değiştirerek temelinde ayrılıkçılık var olan bu günkü Halkın Eşitlik ve Demokrasi Partisine (DEM) geldiler.
2002 seçiminde, Avrupa Birliğinin (AB) ve ABD’nin desteğini de arkasına alan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) verdiği söz karşılığında 2005’te Oslo’da PKK ile görüşmelere başladığı ortaya çıktığında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gerekçelerinin arasında SHP-CHP’nin o raporunu da göstermiştir.
1995 seçimine kadar bölgenin her ilinde var olan CHP özünde o rapora sahip kalmaya çaba gösterdiği halde 2010’dan sonra Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, sağ ve radikal sol siyasetlere açılma amacı ile yaptığı konuşma ve milletvekili atamalarında CHP’nin birlik ve bütünlük ilkelerinden ödün verdi.
O’nun bu politikasına karşın CHP, Güneydoğu ve Doğu’da var olacağına, yok oldu. Ama büyük iller başta diğer yerlerin yerel seçimlerinde, liste paylaşımı ile Kürt Kökenli oylardan pay almanın hesabına girdi. 2019 ve 2024 Belediye Başkanlıklarının kazanımında bu hesabın katkısı oldu denilebilir.
Ne var ki, 2023 seçiminden bu yana arka arkaya kaybederek, bir daha sandıktan çıkamayacağı korkusuna kapılan AKP (R.T. Erdoğan) CHP’nin bu biraz da ikircikli stratejisini, PKK ile sıkı işbirliği suçlamasıyla kullandı.
Bir yandan da çıkmaza soktuğu halkın ekonomik durumunu gölgelemek için MHP Liderinin üzerinden “terörü bitirmek” aldatmacası ile İmralı (PKK) ile barış görüşmelerini başlattı. Öcalan’ı muhatap alarak sürdürülen pazarlıkların R.T. Erdoğan açısından asıl nedeni, Tek Adamlığının devamını sağlayacak Anayasa değişikliği için DEM ile anlaşmaktı.
Zaten gücü kalmamış ve Suriye’de ABD’nin elinin altında sonuca gelen federe bir Kürt Devleti oluşumuna katılmış olan PKK ise “silahları gömme-teslim etme” adı altında Öcalan’a ve cezaevlerindeki kadrolara serbesti başta, uzun dönemli ayrılık planını pazarlık konusu yaptı.
Cumhur İttifakı ve DEM aracılığı ile TBMM’de oluşturulacak özel bir komisyon marifetiyle yürütülmesi kurgulanan bu planın, sözde gerekçesi, “Kürt Sorununu” (terörü) demokratik yolla çözmek!
İşte CHP açısında asıl çıkmaz burada (şimdi) başlıyor. Bu komisyonda meclisteki sayısal durumu açısından hiçbir etkisi ve katkısı olmayacak ama ilk dosyasının ilk sahibi ve otuz yıldır hep içinde olduğu algısı yaratılan “Kürt Sorununun” çözümü için Meclise getirilen Anayasa ve yasa değişikliklerine karşı nasıl bir politika izleyeceğinin belirsizliği ve zorluğu?
Haftalardır CHP’nin “erken seçim ve adayımız İmamoğlu” diye özellikle gençliği ayağa kaldıran gündem, kendi hedefleri için AK Saray ve DEM’in kurguladığı bu gündemle çakıştı. İYİ Parti ve diğer bazıları “biz yokuz” dediler. K. Kılıçdaroğlu’ndan beri ve onun devamı olan Ö. Özel’in ettikleri söz ve attıkları adımlardan dolayı CHP bu konuda açık olamıyor, tersine ikircikli halini geniş kamuoyu gördü ve görmekte.
Başta gençlik laik demokrat cumhuriyetçilerin, CHP Üst Yönetiminin artık yurt dışındaki siyasi demokratik çevrelere de yaydığı “İmamoğlu ve demokratik seçim” umudu dileriz bir gün gerçekleşir.
Uruguay’ın eski Devlet Başkanı José Mujica (El Pepe) 13 Mayıs 2025’te, 90. doğum gününden bir hafta önce, Montevideo’daki evinde sonsuzluğa uğurlandı. EL Pepe’nin “Filozof Başkan“ nitelendirilmesi boşuna değildi. “Günün en güzel yanı, doğmasıdır. Gece geçtikten sonra her zaman bir şafak vakti vardır. Bunu unutmayın çocuklar. Tek kaybedenler, savaşmayı bırakanlardır” demişti.