ERİŞMİŞ MARTIN BİRİ ELEDİK HER BİR YERİ
Anayasaya aykırı madde konulmadıkça benim değişmez iki maddelik ilkem var:
BİR, Dünyanın en güzel Mart’ı Adana’da yaşanır.
İKİ, Mart’ın daha güzel yaşandığı bir yer varsa, (BİR) numaralı ilkem geçerlidir.
Bunu böyle saptadıktan sonra Mart hakkındaki notlarımıza baş vuralım. Biliriz ki, senenin 3’üncü ayıdır. Velakin eski asırlarda birinci ay olarak benimsenmiş. Çünkü, doğanın yeniden doğuşu, yenilenme olarak algılanırmış. Eski Romalılar, savaş için en şanslı ay diye bellemişler ve bu nedenle de gözü kör olasıca savaş tanrısı Martius’un adını vermişler. Bize kadar da ulaşmış bu isim. Ne zaman ki Roma İmparatoru Sezar Bey Milat Öncesi 45’te takvim reformunu yaptırmış, o zaman birinciliği Ocak kapmış.
Dikkat edilirse, Mart bizzat kendisi savaşçıdır; soğuklarla boğuşur ve sonunda galip gelir. Savaşın gidişatı şöyleymiş; 6-7 Mart’ta dallara su yürümesi… 9 Mart’ta bağ budama zamanına giriş… 11-17 Mart’ta gücü zayıfladığında Kocakarı Soğuklarının üste çıkması… 17 Mart’ta “Kırlangıçların Gelmesi” ile yeniden üstünlük kurması… 18 Mart’ta da Kırlangıç Fırtınası ile zaferin kutlanması…
Adana’mızın 1927-2017 arası 90 yıllık hava durumu kayıtlarına göre gün boyu ortalama Mart sıcaklığı 13,4 derece; en soğuk günler ortalaması 8,1, en sıcak günler ortalaması ise 19,3 derece. 90 yıl içinde en düşük ısıyı, eksi 4,9 ile 7 Mart 1943’te yaşamış Adana. En yükseği ise 24 Mart 2008’de kaydedilmiş: 32 derece… Mart boyunca Adana’mız ortalama 6 saat güneşleniyor. Yağışlı gün sayısı ise, yine ortalama olarak, 10 gün 11 saat 9 dakika. Metrekareye dökülen yağışa gelince, 65 kilo 400 gram. Yıllık toplam yağışın onda biri kadar aşağı yukarı…
Mübarek kentimizin geçmişinde Mart, zaferler ayıdır. Ulu Önder Atatürk, cephelerimizdeki başarıları öğrenince 16 Mart 1920 günü özel bir planı kadro ve programla Adana’ya iletmiş. Bakınız ardından olanlara: 19’unda, Fransızların ikmal şahdamarı olan Demiryolu, Koçak Köprüsü havaya uçurularak işlemez hale getirildi ve yolun Kuzey’indeki önemli bir kesim elimize geçti. Çetelerimiz, 23’ünde, Pozantı Komutanı ünlü Mesnil’i (Topal Menil, Tahtabacak Menil) Pozantı’dakikışlasına çekilmek zorunda bıraktı. 24’ünde Cevizli Karakolunu aldık. 28’inde, Karanfil Dağı’nı aşan yiğitlerimiz Yeniköy ve Büyüksofulu karakollarını da elimize geçirdi. 30’unda Aladağ düşmandan temizlendi. 31’inde de hem Karaisalı kurtuldu, hem de Çamalan Karakolu bizim oldu.
15 Mart 1923’te. Büyük Gazi, Adana Türkocağı’nda gençlere şöyle dedi, “Efendiler, Kötü günlere ait olmakla beraber şunu söylemek isterim ki; bende bu vekayiin (Kurtuluş ve devrimler) ilk his-si teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur”.
Kocakarının tek geçim kaynağı keçileri… Kışı zor-bela geçirmiş. Mart gelince güneş açmış. Kocakarı da keçileri dışarı savarken “Mart gözüne parmağım, oynaşsın oğlaklarım” demiş. Laf Mart’ın zoruna gitmiş. Bir fırtına, bir dolu, kocakarı hayvanlarını zor toplayıp içeri kaçmış ama ne bir parça kömür var, ne bir kıymık odun. Mecburen kazmayı, küreği yakıp canını kurtarmış. “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” lafının hikayesi de bu işte… Kocakarı Soğuğu adını bu kadından almış olmalı. Zaten eskiler aynı anlama gelen “Berd-el Acuz” derlerdi.