FRANSIZ FADIL SAVAŞIYLA SON DARBEMİZİ FENA YEDİ

1920 Kasımının ilk üç haftası bizim için hayli fena geçti. 19 Mart’tan itibaren peş peşe kazandığımız zaferler sonucu elde ettiğimiz mevzilerle, Misis-Adana-Tarsus-Mersin büyük ölçüde kuşatmamız ve kontrolümüz altına alınmıştı. Fransızların karargahı Adana’daydı. Müfrezelerimiz, daha çok kadın, çocuk, yaşlı ve savaş mağdurlarından oluşan ahalimiz zarar görmesin düşüncesiyle merkeze hücum edemiyordu.

Fransız-Ermeni  işbirliği ürünü olan Kaç-Kaç sonrasında bu risk ortadan kalktı. Böylece mevzilerimiz kente giderek yaklaşabiliyordu. Top mermilerimiz kent merkezinde patlamaya başlamıştı bile. Yaklaşık sekiz ay boyunca uğradığı kayıp ve hezimetlerin çılgına çevirdiği işgalciler, Fransa’dan büyük destek istedi. Çok geçmeden beklenilen desteğin etkin silah ve tümen olarak  ulaştı. Bu arada, uçaklarla bir yandan taciz atışları yaparken, öbür yandan da mevzilerimizi ve bölge koşullarımızı da yakından inceleyebiliyorlardı. Bitirici Genel Saldırı Planı uzun çalışmalardan sonra ortaya çıktı.

Destek asker ve silah getiren gemilerin yaklaştığını öğrenir öğrenmez de, teknolojinin bizimkilerle asla kıyaslanamayacak üstünlüğünü kullanıp bir çok cephede birden saldırıya geçtiler. Tankları, zırhlı araçları, topları ve bunlardan çok daha etkili uçaklarıyla yapılan hücumlar birliklerimizi geri çekilmeye mecbur etti. İşgalciler Pozantı ile Karaisalı’yı da ellerine geçireceklerine inanmışlardı artık.

ERMENİLERLE BERABER

ZAFERLERİ KUTLADILAR

11 Kasım’da, Eshab-ı Kahf’i de eline geçiren işgalciler, nihayet emellerine kavuşmuşlar, Demiryolu’nun kuzeyinden itibaren sahile kadar Güney Çukurova’yı tamamen kontrol altına almışlardı. O günü coşkulu şölenlerle kutladılar. Adana’nın her yanı ışıklarla donatıldı. Ermeniler sevinçlerini çılgınca eğlenerek gösteriyordu. Fransız Generallerin önünde resm-i geçit yapan askerlere abartılı sevgi gösterisinde bulundular. Hem Ermeniler, hem de ağababaları Fransızlar Türklerin artık parmağını bile kıpırdatamayacağından emin olmuşlardı. Generaller, nihayet Paris’e “Bakın işte, bu kadar tenkit ettiniz, şikayette bulundunuz ama sonuçta Kilikya ebediyen bizim oldu” diyebilecekleri için çok sevinçli ve gururluydular.

DUR HELE DÜŞMAN!

‘FADIL’ VAR GERİDE

Ulusal güçlerimiz her şeye rağmen mücadeleyi bırakmadılar. Sık sık küçük birliklerle düşman mevzilerine akarak  tacizde bulunmaya başladılar. Bir yandan da demiryolu raylarını dinamitlemeyi sürdürmeleri, düşmanı çok sinirlendirmişti. En son darbeyi, birliklerimizi Kuzeyden kuşatıp yok ederek vurmak üzere hazırlandılar. 20 Kasım günü de toplarıyla, tanklarıyla, uçaklarıyla ve yedi bela makineli tüfekleriyle Çakıt -Zeytunlu hattı üzerinden sırtlara hücum etmeye başladılar. Harekata en az 3 bin asker katılmıştı. Dört gün süren yoğun çarpışmalar Fadıl’da oldu. İlk mukavemeti Emin (Polat) ve İncirgedikli Derviş Ağa çeteleri yaptı. Güçlü düşman kuvvetleri ilerleyemez halde iken cepheye İbo Osman, Cemal Efendi çeteleri yetişti.

Kıran kırana 4 gün süren savaşa Üsteğmen Sadık (Sökün) Yolgeçen birliği ile ve nihayet Tekelioğlu Sinan da ek müfrezleriyle katıldı. Savaşta en az 500 ölü veren Fransızlar geri çekilmek zorunda kaldı. Ele geçirdikleri mevzilerin en önemlileri yeniden bizim olmuştu. Ayrıca elimize silahlar da geçmişti.

Başlıbaşına Destan sayılan Fadıl Savaşı’nı iki paragrafla geçiştirmek içime sinmedi ama, Kurtuluş’a giden her adımı ayrıntılarıyla anlatırsam bu diziyi üç yılda zor bitiririm endişesiyle kesmek zorundayım.

Fadıl’daki hezimet Paris’te duyuldu. Gazeteler uğranılan kayıpları manşetten ve yoğun tenkitlerle veriyordu. Fransız Hükümeti de, yaklaşık bir buçuk ay boyunca aldıkları sevindirici haberlerden sonra gelen tokat gibi bilgiyle sarsıldı. Osmanlı diye bir otorite söz konusu olmadığı için, yine Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Mustafa Kemal Paşa ile barış anlaşmasının yolunu aramaya başladılar. Hemen ardından hem kendi adamlarıyla, hem de müttefiklerinden hatırlı isimlerle ön temaslara giriştiler. Bu hamleleriyle, artık Yeni Türkiye’nin dış dünyada tanınıp kabul gördüğü de tescil edilmiş oldu.

LONDRA KONFERANSI

İÇİN DAVET ALIYORUZ

Fadıl Zaferi’nin yankıları süredursun, İnönü Zaferi de kazanıldığı için Anadolu’yu işgal edenlerin ümidi kırılmıştı. Özellikle İtalyanlar artık düşman değil, adeta destekçimiz olmuştu. İstanbul Hükumeti de kofluğunu kabul etmişti. Londra’da toplanacak Konferansa Türkiye adına Mustafa Kemal Paşa’nın temsil ettiği Meclis delegasyonunun katılmasını uygun gördüler. Esasen, Konferansı düzenleyenlerin de isteği de bu yöndeydi. Büyük Millet Meclisi 6 kişilik temsilciler heyetini şu isimlerden seçti: Dışişleri Bakanı Bekir Sami (Başkan), İzmir Milletvekili Yunus (Nadi) ile Mahmut Esat, Adana Milletvekili Zekai, Karesi (Balıkesir) Milletvekili Mehmet Vehbi ve Danışman olarak da Adanalı Niyazi Ramazanoğlu. 

SONRAKİ YAZI: İŞGALCİLER SÜKLÜM PÜKLÜM

                            ERMENİLER FİRAR YARIŞINDA!        

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor