FRANSIZ KOMUTAN MESNİL TESLİM OLDU AMA ‘RÜTBELİ İSTERİM’ DEDİ

Dokuzuncu Bölüm 

Fransızın yerini öğrenen yiğitler acele toplandılar. 44 kişi olmuşlardı. Plana göre, 10 kişi düşmanı arkadan sıkıştıracak kalan 34 kişi de dar bir boğazda 17’şerli iki takım olarak karşılıklı mevzilenecekti. Düşmana güya yol gösteren Kumcu Veli, kafileyi dar boğaza yönlendirdi. Aniden gelen kurşunlarla şaşkına dönen düşman ilk anda yüzü aşkın askerini kaybetti. Şaşkına dönen Fransızlar panik içinde kaçışmaya başladı.

Koca taburun asker ve subayları kaçarken de hayvanlarını, silahlarını bırakarak canlarının derdine düşmüşlerdi. Toplar, tüfekler ve mermiler hayvanların üzerinde yüklü bulunduğundan bunları olduğu gibi köye gönderildi. Düşmanı takip eden kahramanlarımız Teke Yaylası’nda önlerini çevirdi. Fransızlar artık ne ileriye, ne geriye gidemiyorlardı. Tabii ki, karşılarına çıkan müfrezenin sadece 44 kişi olduğunu bilmiyorlar, yüzlerce silahlının varlığına inanıyorlardı.

TOP SANDIKLARI 2 SOBA BORUSU

İlkokulum Millimensucat’tı. Başöğretmeniz Kemal Pekkoçak (Kara Kemal) o günleri yaşamışlardandı. Anlattığına göre bizimkiler iki soba borusunu uzaktan top gibi algılanacak gibi yerleştirmişlerdi. Düşman, gerçek anlamda şaşkınlık ve panik içindeydi,  Ortalık kararmaya başlarken taburdan  yüksek sesle ve Türkçe olarak “Kumandanımız teslim olacak, kumandanınızla görüşmek istiyor” sözleri tekrarlanmaya başladı. Bizimkiler ateşi kesti ve Menil’le konuşmak istedi. Aynı Türkçe ses, “Kumandanınız nerede?” diye sorunca, köyde olduğu söylendi.  Trecüman Ermeniydi.  Bu kez de  “Menil hayatının emniyet altında bulundurulması hakkında Türklük namına söz verilmesini istedi” diye bağırdı.Söz verildi. Ancak Fransız Binbaşı bu kez de rütbesi itibariyle ancak bir subaya teslim olacağını bildirdi. Bunun üzerine Dubaracı Mehmet’in muhafazası altında, Panzin Çukuru’nda bulununan Karaisalı Jandarma Bölük Kumandanı Mülazım (Teğmen) Hasan Karaafet (Karaafat) Bey’e götürüldü.

MENİL’DEN ASKERİNE “TESLİMİYET!” NUTKU

Sabaha karşı Hasan Karaafat’la görüşen Mesnil Teke Yaylasına geri döndü. Sağ-salim gidip gelmesinden ve kendisine, rütbesi paralelinde saygı gösterilmesinden dolayı etkilenmişti. Önce teşekkürlerini dile getirdi ve arkasından “Kumandanınızla görüştüm, teslim olacağız” dedi.

Binbaşı, az sonra Yılan Ovası’na indirilen askerlerine, ganimet arasından seçilip kendisine verilen özel atı üzerinde askerlerine şöyle dedi:

“Fransız Hükümeti, Pozantı’da mahsur bulunduğumuz sırada iki kez Kavaklıhan Şosesini, bir kez de demiryolunu takiben göndermek istediği imdat kuvvetlerinin yaptığı hücumlar başarılı olmadı. Uçakla gelen talimatta, kurtuluşumuzu kendi irademize bıraktılar. Gönderdikleri krokide işaretli yolu üzerinden Namrun Gözne yönünü takiben Mersin dolaylarına vardığımızda deniz toplarının korumasında bizi Mersin’e alabileceklerini söylediler. Pusuya düşürüldüğümüz noktaya kadar, görevimizi tamamen ve harfiyen yaptık. Ne var ki, talih bize yardım etmedi. Görevinizi çok iyi yaptığınız için hepinizin elini tek tek sıkmak isterim. Fakat şu anda ne sizin ne de benim vaktimiz müsait değil. Yine de, Şerefli Türk Ordusuna teslim olduğumuzdan dolayı teselli buluyorum. Hayatımız emniyet altına alınmıştır.”

ESİRLERİ ÖNCELİKLE BİR GÜZEL DOYURMUŞLAR!

Bu konuşma üzerine, mağlup taburun askerleri savaş sırasına girip çattıkları silahtan uzaklaşarak tamamen teslim olduklarını ifade ettiler. Bizimkiler, o saniyeden itibaren ellerindeki yüzlerce esiri bir bakıma konuk olarak görmeye başladılar. Bir saat mesafedeki Gelgez Mevkiine götürüp gürül gürül akan pınarın yanıbaşındaki tarhi han içinde dinlendirdiler. Bu sırada, Gülekliler de nihayet düşmandan tamamen kurtulmuş olmanın sevinci ile kazanlar dolusu bulgur pilavı pişirip çingil-çingil ayran hazırlamıştı. Esirlerin perişan halini görünce, kendileri için hazırlanmış mis gibi pilav ve soğuk ayranı ikram ettiler.

Fransızlar, öncelikle Bucak’a getirildi. Burada hem mücahitlerimiz, hem de esirler dinlendikten sonra Hacıkırı Tren İstasyonu’na gönderildi. Menil de, taburunun başında idi ve rütbesine paralel saygı hiç kesilmedi. Ancak, Binbaşıdaki tedirginlik sürüyordu. Bir ara, kendisine doğru yaklaşan bir grubu hissetti; bilinçsizce gözlerini o yöne çevirince sanki heykel oldu taş kesildi… Yüzü aydınlanmış, gözleri parlamıştı. Belemedik çarpışmasında Türklerin eline geçen eşi, bu grubun önünde, sağlıklı, mutlu bir görünüşle yaklaşıyordu. Bayan Menil, saniyeler içinde, esir düştüğü andan itibaren Yedek Subay İbrahim Bey’in himayesi altında nasıl konuk edildiğinden girip hastanede sürdürdüğü göreve ve kendisine sevgi ile yaklaşan Türklere kadar neler anlattı neler… Binbaşı Menil, üstündeki tedirginlikten kurtulmuş, durgunluğu atmıştı. Artık güler yüzlü, neşeli bir kumandan gibi algılanıyordu…

MUSTAFA KEMAL PAŞA ULUKIŞLA’YA YÖNELDİ

Aradan iki ay, on gün kadar geçmişti. Mustafa Kemal Paşa, 5 Ağustos 1920 günü Pozantı’da kongre yaptı. Adana Beyannamesini yayınladı. Dönüşte, programda olmamasına karşın sürpriz bir kararla treni Ulukışla İstasyonuna çektirdi. Binbaşı Mesnil ve eşi burada, kendilerine tahsis edilen bir evde kalıyordu. Paşa, ziyaretlerine gitti. Koşulların barşa doğru yönlendiğini anlattı. Kısa br süre sonra ülkelerine dönebileceklerni ümit ettiğini ekledi.

BİTTİ

GELGEZ PINARI: Esirlerin kana kana suyunu içtikleri pınar o yıllarda tamamen doğal görünümdeydi. Hatta, içinde balıkların yüzdüğü bir dereyi beslemekteydi. Şimdilerde ise metal ve plastik borulara teslim olmuş durumda.  Dere de artık yok.

TARİHİ HANDA DİNLENDİLER: En aşağı 600 yıllık bu eski han, kalın duvarlarıyla kaleyi andırmakta. Karboğazı esirleri, burada bir süre dinlenmiş, ayran eşliğinde bulgur pilavı yemişti.

BUCAK’TA: Gelgez’de dinlendirilen esirlerin bir snraki durağı Bucak oldu. Fotoğraf, Sinan Paşa esirlere hitap ederken çekilmiştir

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor