GEÇİN BUNLARI

Yıllarca polis-adliye muhabirliği de yaptık.. Çok sayıda, hakim, savcı, polis arkadaşlarımız oldu.. O dönemler herkes yetki ve sorumluluğunu bilirdi.. Görev başında ve dışında iki ayrı hayat yaşarlardı..

Çok tanık olduk, polisin suç işleyen arkadaşını evinden alıp, ilk sorgusunu yaptıktan sonra adliyeye sevkettiğini.. Çünkü arkadaşlık başka, görev sorumluluğu başkaydı onlar için..

Çok tanık olduk, savcının kendi arkadaşı aleyhinde iddianame hazırlayarak, tutuklama talebiyle ilgili mahkemeye sevk ettiğini.. Çünkü arkadaşlık başka, görev sorumluluğu başkaydı onlar için..

Çok tanık olduk, hakimin kendi arkadaşını tutuklayarak cezaevine gönderdiğine. Çünkü arkadaşlık başka, görev sorumluluğu başkaydı onlar için..

Bugün neden böyle düşünemiyoruz?..

Çünkü adalet yara almıştır.. Çünkü adalet, verdiği kararlarda kendini tartışma konusu yapmıştır ve bunların çoğunda sınıfta kalmıştır..

Yani duruşma salonlarının duvarlarında yazılı olan ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR sözü, inandırıcı olmaktan hızla uzaklaşır duruma gelmiştir..

Dün bir haber okuduk.. Adanalı sinema oyuncusu Kıvanç Tatlıtuğ, bir bayan yargıçla fotoğraf çektirmiş, o yargıçta Tatlıtuğ hakındaki davanın hakimi imiş.. Vay be!.. Boy boy fotoğraflar.. Hakime hanıma linç kampanyaları..

Sonra anlaşılmış ki, hakime hanım o mahkemenin yargıcı değil, bir başka mahkemenin yargıcı.. Haberler üzerine yapılan açıklamada; “Hakim ve film yıldızının sosyal medya da yer alan fotoğrafı üzerine başlatılan incelemede ilk saptanan resmi gerçek, İigilinin yargılandığı mahkemenin 13. Asliye Ceza Mahkemesi olup, fotoğraf da yer alan hakimin 12.Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olduğudur” denildi..

Denildi de, hakime hanım linç kampanyasından sonra rapor almak zorunda kaldı..

İşte gazetecilik sorumluluğu.. Eğer küçük bir araştırma zahmetinde bulunsaydı o gazeteci, ya da Yazı İşleri Müdürü “İyi araştır, günahını almayalım” deseydi, böyle bir konu gazete sayfalarında yer almayacak, hem basında güven, hem de adalet sarsılmayacaktı..

O nedenle “Geçin bunları” diyoruz.. Bizim olmazsa olmazımız, haberde tarafsız olma ilkemizdir.. O nedenle Basın’da güven şarttır, hem de birinci şart..

Alman uyruklu, öğretmen ve yazar Echard Tolle ne demiş;

“Güven o bunu yapmaz” demek değildir, “O bunu yaptıysa bir bildiği var“ demektir

Biz, o bayan yargıca güvenecektik, o bunu yapmaz değil, yaptıysa bir bildiği var diye düşünmekten uzak kaldık uzun yıllardır.

Çünkü, yapabilir diyebileceklerimizin sayısı o kadar çok arttı ki!..

Ünlüş, anlı ve şanlı köşe yazarımız ne diyor;

“HDP’nin dağa kaçırdığı çocukları Kandil sapıkları yatağına aldı!
Kulakların çınlasın Bay Kemal!
Senin de Ekrem efendi!..”

Bunu bir gazeteci yazamaz, yazamaz, yazamaz.. Yazana da gazeteci denemez..

Uslup yok, topluma ve bir Ana Muhalefet partisine saygı yok, topluma örnek teşkil edecek bir cümle yok, yokta yok.

Yazdığımız zaman da somurtuyor.. Sus be birazda.. Sen bu bölgenin haberlerine bakıyorsun.. Ülke siyasetiyle ne alakan var? Bak bakalım bu kentlerde işyerleri neden kapanmış, fabrikalar neden kapanmış, insanlar aç-perişan dolaşıyor, iş arıyor bulamıyor, iflas edenlerin sayısı hızla artıyor.. Sen biraz da bununla ilgilen.. Her gün CHP aleyhine yazmak bir meziyet değil, meziyet güvenilir olmaktır.. Meziyet doğruları yazabilmektir.

Biliyorum anlatamadık.. Hani bir zamanlar sık söylerdik NATO NERMER NATO KAFA.. Ne anlatırsan anlat, kafa almadıktan sonra!..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor