GÜNDÜZ KADIN, AKŞAMA ERKEK DÜĞÜNÜ OLURDU

Bir yandan kadın düğünü yapılırken diğer yandan da aynı akşam veya ertesi akşam yapılacak olan erkek düğünü için kazanlar kurulurdu. Tabii ki sadece hısım-akraba değil, konu-komşu da hazırlıkların ucundan tutardı. Örneğin, tandır veya sac ekmeği yapılacaksa, iki-üç gün öncesinden birkaç gülek (*) un elbirliğiyle birkaç ayrı leğende yoğrulur ve konu-komşunun hamarat kızları tarafından açılıp pişirilerek istiflenirdi

Dolma yapılacaksa, pirinç seçilir, salatalık malzemeler yıkanıp temizlenir, uygun olanlar doğranırdı. Asıl yardımlaşma, kap-kacak ile kaşık-çatal ve bardak ile masa sandalyada olurdu. O tarihlerde, genelde insanlar bir tencere, tepsi veya büyük sahandan yemek yerdi. Yani, adam başı tabak gelmezdi sofraya. Sofra dediysek, illa ki masa değil, masa dışında, ekmek tahtası da olabilirdi, sofra bezi de. Tahta veya bez sofrada, ev halkı bağdaş kurarak çöreklenir, kalabalık hanelerde, yan oturulurdu. Evimizde, eğer misafir varsa ayrı tabak açılır, yoksa, babam,  özel, bizler ortak tabaktan yerdik. İlkokul ikinci sınıfa geçtiğim yıl, nur içinde yatsın annem bana da ayrı tabak açmaya başlamıştı. Sadece kahvaltıda,  tabaklarımız ayrı olurdu. Diyeceğim şu ki, bir evde bulunabilecek tabak-sahan sayısı birkaç kişilikten fazla olamazdı genelde. Bu nedenle, komşulardan ciddi bir destek gerekirdi.

Gerçi, bazı yerlerde erkek düğünlerinde de salata, yoğurt, cacık ve hatta pilav gibi yiyecekler yine büyük sahan veya tepsilerde ortak istifadeye açılırdı ama, ne bileyim, yeşil fasulye, tava gibi yemekler kişi başı veya iki kişiye bir tabak şeklinde düzenlenirdi.

Erkek düğünleri, yeterli misafir sayısına gelindiğinde yemek dağıtımı ile başlardı. İlk servis, bu kez savansız (**) çalacak olan müzik ekibine yapılarak düğün esnasında acıkarak ahengi bozmalarının önüne geçilirdi.

Kaşık sesi o ilk hızlı temposunu kaybetmeye başlarken klarnet peşrevinden sonra yine fasıl dediğimiz birlikte şarkılara geçilirdi. Bu seferki parçalar, Türk sanat Müziğinin gerçekten değerli eserlerinden olurdu daha çok.  Elden ele dolaşan kadehlerdeki rakının etkisiyle olacak, bir süre ara verildikten sonra bu kez oyun havalarına geçilir, ara-sıra da iyi şarkı söyleyen konuklardan birine, ikisine eşlik edilirdi.

Bazı düğünlerde, yemek sırasında bir de damat tıraşı yapılırdı ki, bu, diğerlerine göre çok uzun sürerdi. Berber, habire uğraşır durur fakat her yaptığını çok ağırdan alırdı. Tıraşın sonunu doğru, bir tepsi ve üstündeki havluya oradan buradan para gelirdi; bu da berberin bahşişi idi ama, asıl tıraş parası ya damattan,ya da damadın babası veya abisinden gelirdi ki, normal bir tıraş bedelinin en az beş-on katı olurdu bu para.

Düğünün sonuna doğru, konuklardan biri ortaya doğru yüksek sesle bağırırdı:

  • Benden beş kişi!..

Bunun üzerine, birkaç konuk daha kendince rakamlar açıklardı:

  • Benden iki!..
  • Benden on!..
  • Benden dört kişi!..

Bu rakamlar, ertesi sabah gidilecek olan hamam için kimin, kaç kişilik masraf çekeceğini gösterirdi. O zamanlar adet böyle idi; erkek düğününün ertesi sabah, erkenden eş-dost, hısım akraba, arkadaş-usta hep birlikte hamama gidilir, akşam yenilen yemeğin ve içilen içkinin ağırlığı – güya – atılırdı…

(*): Gülek: Silindirik, hafif ahşaptan yapılmışü 10 litrelik tahıl ölçeği

(**): Çalgıcı Savanı: Kadın düğünlerinde saz ekibi önlerine gerili savan akasına otururü böylece kadınların tedirginliği önlenmiş olurdu.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor